Cohen,
İstanbul Büyükşehir Belediyesi
Kültür AŞ'nin,
Başbakanlık Kamu Diplomasisi Koordinatörlüğü ile
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Konferans Salonu'nda ortaklaşa düzenlediği “Batı Basınında
Orta Doğu Algısı” başlıklı konferansta yaptığı konuşmada, bugüne kadar farklı bölgelerde muhabirlik yaptığını, Orta Doğu'nun değiştiğini çok rahat gözlemleyebildiğini kaydetti.
Türkiye ile
İsrail arasındaki gidiş-gelişlerin son 9 aydır biraz zorlaştığını, ama tüm bu zorluklara rağmen diplomatik ilişkilerin sürdürülebildiğini ifade eden Cohen, “Eğer bu irtibat kesilirse
Amerika ile
İran'da olduğu gibi, insanlar birbirlerini görmedikçe, birbirleri hakkında fikirler üretmeye başlarlar” dedi.
Mavi
Marmara gemisine yapılan saldırıya da değinen Cohen, “Orada İsrail'in aşırı bir güç kullanması ve blokajın devam etmesi kabullenilemez. Bu olaydan
ders almamız lazım. Yani bu olay olmasaydı da blokaj devam edecekti. Burada güvenlik İsrail için çok önemli bir husus olabilir, bunu anlamaya çalışmak lazım, ama güvenliğin, İsrail'in önünde kullanabileceği mazeret olması ve yaptığı her şeyi meşrulaştırması da beklenmemeli. Orada irti
batın, ilişkilerin sağlanması ve barışa ulaşılması lazım” diye konuştu.
Mavi Marmara baskınında
Amerikan vatandaşı
Furkan Doğan'ın hayatını kaybetmesiyle ilgili yalnızca
Wall Street Journal'de haber yayınlandığını anlatan Cohen,
“Bir Amerikan vatandaşı olmasına rağmen diğer gazetelerde bir kelime bile yer almadı. Eğer bu başka bir hadise olsaydı, örneğin Michael Sendler bir Filistinli tarafından Batı Şeria'da öldürülmüş olsaydı savaş esnasında, onun hakkında gazetelerin her sayfasında haberler çıkardı. Ama bir Amerikan vatandaşı olmasına rağmen Müslüman adı olan birisinin orada öldürülmesi, belki Amerikan basınında yer almamasının en önemli sebeplerinden biri olsa gerek. Bu aslında kötü bir şey" dedi.
Uranyumun İran'dan çıkarılmasıyla ilgili, Türkiye'nin
Brezilya ve İran ile yaptığı
anlaşmaya değinen Cohen, “Bu anlaşma, bence batı ile İran arasında karşılıklı ilişki kurulmasıydı. İran'ın nükleer
bomba üretme konusundaki yeri bakımından önemliydi” dedi.
Cohen, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“İran birçok anlama gelebilir. Öncelikle bu rejimin sone ermesini ben de çok isterim, ama İran bir totaliter devlet olabilir. Ancak çok kaotik ve büyük lider Ahmedinejad, sonra dini otorite,
devrim muhafızları var İran'da. 2009 Haziran seçimlerinden sonra bile
Irak'tan çok farklı ya da
Kuzey Kore,
Küba gibi de değil aslında. Bu diktatoryal bir rejim ve benim gördüğüm kadarıyla da zalimce bir diktatörlük. Oradaki liberalleşme çabalarının da hemen hemen üzerine gidilen ve onları engellemeye çalışan bir diktatörlük. İran'ın, batı ile anlaşmanın yollarını bulması lazım. Batı medyasında daha dengeli bir görüş de olması lazım. Batı medyası, İsrail ile Filistin arasında sahada neler olup bittiğini anlamaya çalışması lazım. Sadece Hamas'a, Hizbullah'a bağırıp çağırmak kabul edilebilir bir şey değil.”
TÜRKİYE'NİN AB SÜRECİ
Türkiye'nin çok ilginç bir konumda yer aldığını, Batı ile Doğu arasında bir
köprü konumunda bulunduğunu ifade eden Cohen, şunları kaydetti:
“Türkiye, Müslüman ve NATO üyesi bir
ülke. Tarihi ve bulunduğu coğrafya açısından
Asya ve
Avrupa arasında bir köprü.
Hristiyanlık ile
İslam arasında da bir köprüydü, bence köprü olmaya da devam edebilir. AB, belki Türkiye'nin önemini çok fazla fark edemiyor ve üyeliğini ne kadar ertelese de Türkiye eninde sonunda AB'ye girecektir. Çünkü artık Türkiye'yi AB'nin dışında tutmanın pek geçerli mazeretleri olduğunu sanmıyorum. Türkiye için
AB üyeliği çok önemli bir hedeftir ve bu hedefinden şaşmayacaktır.
(Türkiye Müslüman bir ülke ve burası Türkiye, Avrupa'ya ait bir ülke değil) konuşmaları yapılıyordur. Ama artık bu geçmişin dili. Geçmişin diliyle bu çağda çok fazla şansınız yok. Türkiye belki bunun neticesinde
doğuya dönebilir,
eksen kayması söz konusu olabilir.
Türk iş adamları Orta Asya'da ve başka yerlerde yatırım yapmaya başladılar. Artık Türkiye'nin de ekonomisi, dünya ekonomisinde ekseni değişen Çin, Kore gibi yer almaya başladı. Türkiye, artık kendini ne kadar batının bir parçası olarak kabul etse de Doğu'ya da bakmaya başladı.”
SORULAR
Katılımcıların sorularını da yanıtlayan Cohen, Amerika'da özellikle
genç Yahudiler arasında yeni tartışmaların başladığını, artık Amerika'da her yaptığı şeyde İsrail'in desteklenmesinin söz konusu olmadığını söyledi.
“Soğuk savaş döneminden ve
Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra ABD'nin ve Batı'nın, Orta Doğu'yu ve İslam'ı yeni düşman olarak görmesi konusunda ne düşünüyorsunuz?” sorusuna Cohen, şu yanıtı verdi:
“21. asrın en önemli olaylarından biri, El-Kaide'nin yaptığı saldırıdır.
New York'ta 3 bin kişi öldürüldü ve ben o gün New York'taydım. İkiz Kuleler'de ben de bulunabilirdim. Dünyada 1,6 milyar Müslüman yaşıyor ama bunlar arasında şiddet yanlısı olanların sayısı yok denecek kadar azdır. Sovyetler Birliği, ideolojisi olan, farklı silahları ve ordusu olan bir ülkeydi. Cihadizm ondan farklı bir şey. Oradan gelen tepkilerin yoğun olması herhalde daha normal olsa gerek. Yani Müslümanların kendi adlarına konuşabilmelerini isterdik ve farklılıkların üstesinden nasıl gelebileceğimizi konuşmak isterdik. Bütün bu problemlerin üstesinden gelinebilir diye inanıyorum. Sonu gelmeyen savaşlara girmemiz gerekmez bütün bu problemlerin üstesinden gelebilmemiz için. Ama yine de çok zor, ama İslamizm tabii ki komünizmin yerini almadı.”
İsrail-Filistin meselesinin sona erdirilmesinin ABD'nin güvenliği için çok önemli bir husus olduğunu vurgulayan Cohen, “Bu çatışma Amerikan güvenliğini tehdit etmektedir. Bu bölgede İsrail-Filistin çatışması devam edecek olursa, Amerika'ya zarar vermek isteyecek kişiler de orada yetişmiş olacak” dedi.
“
Sosyal medya gelecekte, gazetenin yerini alabilecek mi?” sorusu üzerine Cohen,
yaşlı bir döneminde sosyal medya ile tanıştığını, içgüdülerinin gelecekte sosyal medyanın gazeteciliğin yerini alacağını söylediğini kaydetti.
“Küreselleşmenin akıbetinin nasıl olacağını düşünüyorsunuz?” sorusuna da Cohen, “Küreselleşmenin akıbetini bilmiyorum, ama küreselleşmenin akıbeti dünyanın da akıbeti olacaktır. Her gün yeni bir gerçekle karşılaşıyoruz. Her şey birbiriyle ilişki halinde” yanıtını verdi.
Cohen, hala Amerikan dinamizmine inandığını ve ABD hakkında kötümser olmadığını belirterek, “Belki de bu 21. yüzyıl, Amerikan asrı olmaktan çıkacak, belki de Çin dünyadaki en büyük ekonomiye sahip olacak. Belki farklı yaklaşımlar olacaktır. Başka ülkelerin dünyanın yönetiminde çok daha etkin rolleri olacaktır” dedi.
Bir soru üzerine Cohen, Türkiye'nin AB üyeliğini içtenlikle desteklediğini, Türkiye'ye bir söz verildiğini ve bunun devam ettirilmesi gerektiğini ifade etti.
Türkiye'nin hem AB hem Avrupa hem de Doğu'da önemli bir rolü olduğunu, İran ve Irak ile farklı ilişkiler kurabileceğini belirten Cohen, Türkiye'nin Orta Asya'ya açılan bir kapı olarak önemli bir rolü bulunduğunu, 'bir Müslüman ülke olduğu için AB'ye üye olamaz' klişesinden kurtulunması gerektiğini kaydetti.
Moderatörlüğünü NTV Haber Müdürü
Mete Çubukçu'nun yaptığı konferansın ardından Kültür AŞ Genel Müdürü
Nevzat Bayhan, Cohen'e Kültür AŞ yayınlarından armağan etti.