Yeni bir kapatma davası mı
Mehmet Baransu'nun kulağı kesiktir, kaynakları sağlamdır. Dün akşamüstü yine önemli bir “bilgi” ile geldi büroya:
“AKP'ye karşı yeni bir
kapatma davasının hazır olduğunu işittim. Davayı bu cuma bile açabilirlermiş.”
Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcısı
Abdurrahman Yalçınkaya'dan ve onu bu konuda heveslendirmekten birtürlü vazgeçmeyen
sivil ve üniformalı bürokratlardan beklenmeyecek şey değildi.
Yine de içimden bir “pes” yükseldi:
Toplum düşmanlığının bu kadarına pes... Hukuku,
iktidar mücadelesine alet etmenin bu kadarına pes...
Sonra Yalçınkaya'nın tam iki yıl önce, 17
Mart 2008'de, AKP aleyhine açtığı kapatma davası geldi aklıma.
İnternetten “kes yapıştır” usulü derlenmiş haber kupürleriyle hazırlanan, siyasi lugatımıza “google davası” olarak geçmeyi hak eden bu fütursuz yargı darbesi girişimi yarım kalmıştı kalmasına...
Ama hükümet partisi de, böylesi bir iddianameyi ciddiye almayı kendine reva gören
Anayasa Mahkemesi'nin kararıyla “
laiklik karşıtı eylemlerin odağı” olarak mimlenivermişti.
Komikti, hüzünlüydü ama gerçekti.
Baransu'yla, getirdiği “bilgi” üzerine konuşurken, “son dakika” flaşıyla, “Anayasa Paketi kesinleşti” başlığı geçiyordu televizyonların ekranından.
Başbakan Erdoğan, dün gün boyu
hukukçu kurmaylarıyla toplanıp 12 maddelik bir anayasa değişikliği paketine son şeklini verdi.
Ve beklendiği gibi, paketteki en önemli maddelerden biri, siyasi parti kapatmanın zorlaştırılması...
Hükümet, nihayet seçmenin bir partiye gösterdiği güven ve teveccühü yargı darbeleriyle hükümsüz kılmaya çalışan zihniyetin önünü kesecek bir değişiklik için hazır.
“Şiddete bulaşmadığı sürece bir siyasi partinin kapatılamayacağı” esası hayata geçecek, Anayasa'nın 69. maddesi
Venedik Kriterleri'ne uygun hale getirilecek.
Ekranlardaki bu başlık, “AKP'ye karşı yeni kapatma davasının eli kulağında” bilgisi ile birleşince,
darbeci cenahın, bir tür “yangından mal
kaçırma” operasyonu başlattığı geliyor insanın aklına.
Komik ve hüzünlü bir fikir... Ama gerçek olabilir mi?
Bu soruyu, muhtemel bir kapatma davasının birinci derecedeki hedeflerine sordum dün.
Bütün günü Başbakan'la birlikte,
Anayasa değişikliği paketi üzerinde çalışarak geçiren üst düzey bir hükümet
yetkilisi, “Partiniz hakkında yeni bir kapatma davasının çok yakında açılmasını bekliyor musunuz?” dediğimde, şu cevabı verdi:
“Dört beş aydır böyle bir
hazırlık olduğunu herkes gibi biz de duyuyoruz, zaten gazeteler de yazdı. Başsavcı da, malum, ‘onlar hissederler' diye keramet buyurdu. Şu anda böyle bir şey beklemiyoruz ama Başsavcı, elinde bu yetki varken akşamdan sabaha dava açabilir.”
Aynı yetkili, “AKP hakkında bir kapatma davası açılmasının çok yanlış olacağını ilgili çevrelere ilettiklerini” de söyledi; buna karşın, son günlerde, “kapatma yönünde hızlı bir hazırlık duyumu almadıklarını” özellikle vurguladı.
Ama ben, bir kaynaktan “
Cuma günü dava açılabilir” bilgisini aldığımızı aktarınca, “Bu işler hep cumaları oluyor zaten, borsayı düşünüyorlar herhalde” demekten de geri durmadı ve ekledi:
“Kapatma davası olmaz mı? Oldu, oluyor, olacaktır...”
Bu hükümet yetkilisinin “Eli kulağında bir davayı duymadık ama duysak da şaşırmayız” anlamına gelen sözlerinden sonra, AKP'nin ileri gelen bir başka ismine aynı “bilgi”yi aktarıp benzer sorular sordum.
Aynen şöyle dedi:
“Maalesef bu anormallikler Türkiye'de normal hale geliyor. Her an her şey olabilir. Çünkü bazılarında
demokrasi mevhumu, izan, vicdan söz konusu değil. Önceki kapatma davasını hatırlamıyor musunuz?”
Aynı yetkili, yeni bir kapatma davasının nasıl sonuçlanabileceği ve AKP'nin buna ne tepki vereceği konusunda ise şunları söyledi:
“Diyelim ki partiyi kapattılar. Eskiden ne olduysa o olur. Yeni bir parti kurulur. V
e devlet adına millet üzerinden değil, millet adına
siyaset yaptığımız için de, yine milletin desteğini alırız.”
Sonra sözü Başbakan Erdoğan'ın konumuna getirdi:
“Kapatma davası açmakla ya da parti kapatmakla siyasi bir sonuç alamayacaklarını bilirler. Ama bunların ümidi Tayyip Erdoğan'ı yasaklamak olabilir. Bu yolla partinin oylarını düşürmek isteyebilirler.
AK Parti yine de tuz buz olmaz. Tayyip Bey'in itici gücünü, parti her koşulda hisseder. Biz zaten, kendisi yasaklıyken iktidar olduk. Suyu tersine çeviremezsiniz.”
Bu konuşmalardan sonra, yazının başına oturdum.
Taraf yazıişlerinde karar verdiğimiz üzere, Baransu'ya ulaşan istihbaratı şimdilik bir “iddia”, bir “duyum” olarak dikkatinize sunup, bu konudaki ilk tepkileri hükümet kulisinden aktarmak için...
İstihbaratın “yanlış” çıkacağını ve hayırlı cumanın hayırsız bir dava haberi getirmeyeceğini umarak.
YASEMİN ÇONGAR - TARAF