- "Yeniden yargılama talepleri, AK Parti’nin sıkışmışlıktan bir şekilde çıkabilmek için yeni müttefik arayışı"
- "Yalçın Akdoğan’ın çıkışı da Başbakan’ın bilgisi dahilinde stratejik bir çıkış olduğunu görüyoruz"
- "Bu koalisyon ortakları /Ergenekon ve Balyoz) kanaatimce hükümete destek olmayacaktır. Hükümetin altını boşaltacaktır"
- "HSYK ile ilgili düzenlemeler, evrensel hukuka aykır"
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın siyasi başdanışmanı Yalçın Akdoğan’ın, Ergenekon ve Balyoz davalarını kastederek ‘Orduya kumpas kuruldu’ şeklindeki açıklamaları üzerine başlayan yeniden yargılama tartışmaları devam ediyor. Doçent Dr. Mahmut Akpınar, Balyoz ve Ergenekon’daki yeniden yargılama taleplerini, AK Parti’nin siyasi olarak sıkışmışlıktan bir şekilde çıkabilmek için yeni müttefik arayışı olarak yorumladı.
Bu arayışın ciddi bir açmaz olduğunun altını çizen Akpınar, “AK Parti, buradan daha fazla sorgulanarak çıkacaktır. AK Parti, dün arkasında durduğu bir savcı ve yargı sürecini ‘kumpas’ olarak addediyor. Ulusal, Ergenekoncu ve Ordu’nun içinde suç işleyen bir kesimi, size karşı destek vermiş bir kesime karşı müttefik haline getirmeye çalışıyorsunuz. Bu, mevcut dönemde hükümete yakın bir yazar, ‘Hükümetin yeni müttefik arayışı’ isimli yazıda bu ifade ediliyor. Kim bu müttefikler? KCK ve Ergenekon. Yalçın Akdoğan’ın çıkışı da Başbakan’ın bilgisi dahilinde stratejik bir çıkış olduğunu görüyoruz. Yolsuzluk operasyonlarından dolayı sıkışmış, cemaatten de ilgili desteğini kaybetmiş ve önümüzdeki dönemde sorgulanma, taban kaymaları yaşayabilecek hükümetin kendine yeni paydaşlar yeni koalisyon ortakları aradığı kanaatini taşıyorum. Ama bu koalisyon ortakları kanaatimce hükümete destek olmayacaktır. Hükümetin altını boşaltacaktır. Çünkü Ergenekon ve hükümeti aynı çizgide buluşturursanız, taban sorgular. Bu ülkede 28 Şubat kime oldu, e-muhtıra olmadı mı, 71 muhtırası olmadı mı, askerin içinde darbeci bir kanat yok muydu? 367 krizi ne idi, genelkurmay başkanlarının açıklamaları ne idi? Bunlar bir çelişki. Muhafazakar kitleleri kaybettirir.” diye konuştu.
“İTTİFAK ARAYIŞLARI YOLSUZLUK ÜZERİNİ ÖRTMEK İÇİN"
Akpınar, KCK yapılanması ve Oslo süreci ile ilintili olarak, planlı, adım adım bir federasyona doğru gidişin olduğuna da dikkat çekti. Bu gidişat ile alakalı ciddi adımların atıldığını vurgulayan Akpınar, TBMM’den geçirilen ‘milletvekillerine mutlak dokunulmazlık’ kanununun da bu doğrultuda atılan bir adım olduğuna işaret etti. Akpınar, “Bu değişiklik, ‘Öcalan, Cemil Bayık, Karayılan’ı alın. Meclis'e koyun, milletvekili, hiçbir suçundan dolayı hesaba çekemeyin’ demektir. Böyle bir şey akla zarar şeyler.” dedi.
Akpınar, bir taraftan KCK-PKK ile ittifaklar kurulup federasyona doğru hızlı gidiş varken, diğer taraftan Ergenekon’a doğru ittifak hamlelerinin yapılmasını, yolsuzluk iddialarının üzerinin kapatılması olarak yorumladı. Akpınar, “Ergenekon ile ittifak kurma çabası, 2002’den beri kurulan geleneksel ittifakın bozulması ve üzerine oturduğu tabanın dağılmasından dolayı, kendine yeni koalisyon kurma çabasıdır. Bunlar, realize edilecek bir şey değil. Ben, yolsuzluk operasyonundan dolayı bunun bir çıkış yolu olarak ortaya çıktığını görüyorum. Ayakta kalmanın bir yolu olduğu kanaatindeyim. Ama bu kurtarmayacaktır.” diye ifade etti.
“HSYK’NIN YAPISININ DEĞİŞTİRİLMESİ EVRENSEL HUKUKA AYKIRI”
Akpınar, HSYK’nın yapısının değiştirilmesi ile ilgili hükümetin yaptığı hazırlıkları da değerlendirdi. HSYK’nın mevcut yapısının 2010 referandumu ile değiştirildiğini hatırlatan Akpınar, şöyle devam etti: “Bu değişiklik için Meclis'teki üçte iki çoğunluğu almanız gerekir veya referanduma giderek bunu yapabilirsiniz. Referandum, doğrudan demokrasidir. Halkın doğrudan karar verdiği bir konuda bir yasa ile yetkisiz bir şekilde değişiklik yapmaya çalışıyorlar. Hukuki düzende bir hiyerarşi vardır. Anayasa, yasaların üzerindedir. Bir anayasa maddesini yasalarla değiştiremezsiniz. Yasalar hiyerarşisine aykırı. HSYK'daki değişiklik, AK Parti’ye kapatılma davasından dolayı yapıldı. Pek çok konuda politize olma, hükümetin önünü tıkamaya dair şeyler vardı. Yargının politikadan, siyasetten, bürokratik vesayetlerden kurtulması için düzenleme yapıldı. Referandum ile yapılan değişiklik, AB normlarına uygun bir adımdı. Fakat şimdi tekrar HSYK’yı bakana bağlama girişimi var. Bakanın hukukun her aşamasına müdahale edeceği atamalar yapacağı, görevlendirme yapacağı konuma getirildi. Bunun demokrasiden dönüş olacağını düşünüyorum. Kuvvetler ayrılığı dediğimiz, meseleye aykırılık ettiği kanaatini taşıyorum. Bu noktada, AK Parti'nin uzun vadede kaybedeceğini düşünüyorum, neden yargı üzerinde baskı var? HSYK ile ilgili düzenlemeler, evrensel hukuka aykırı.”
“KUVVETLER AYRILIĞININ İHMALİ EN BÜYÜK PROBLEM”
Akpınar, son zamanlarda yargının üzerine giden hükümetin yaptığı eylemlerle ilgili olarak da “Hükümetin yaptığı ve Başbakan'ın da düştüğü en büyük problem yargının itibarsızlaştırılması, hukukun ayaklar altına alınması, yargıçlarla savcılarla polemiğe girilmesidir. Kuvvetler ayrılığının ihmal edilmesi ve tek adamlığa doğru gidiş olmasıdır. Bu da ülkemiz adına ciddi bir problemdir.” ifadelerini kullandı.
"DIŞ GÜÇLE İŞBİRLİĞİ SÖYLEMLERLE DEĞİL EYLEMLERLE ORTAYA ÇIKAR"
Akpınar, hükümetin bir kesiminin dış mihraklarla işbirliği yaptığı ithamlarını da değerlendirdi. Dış güçle işbirliği yapma ve İsrail, ABD ile müştereken hareket etmekten bahsedilecekse, söylemlere değil eylemlere bakılması gerektiğine dikkat çeken Akpınar, AK Parti, iktidarın Büyük Ortadoğu Projesi'nde (BOP) ifade edilen eylemlere doğru adımlar attığını savundu. BOP'un hükümet eli ile oluşturulmaya çalışıldığını ifade eden Akpınar, bunun izah edilmesi gerektiğini vurgulayarak, şöyle konuştu: “BOP’un Irak ayağı oluştu, Suriye ayağı oluştu ve bu, Türkiye’nin katkısı ile oluştu. Bakın, Türkiye, Suriye’deki PYD yapısına ciddi destekler verdi. Onlarla görüşmeler yaptı. Şimdi de Oslo’dan bu yana devam eden süreçle, adım adım kamuoyunun tepkisini dikkate alarak fiili, defakto federasyona doğru bir gidiş var. Güneydoğu’daki son yerel seçimlerde bunun sandıktan fiili olarak bir federasyon alarak çıkacağını bekliyor, BDP’liler. Bu doğrultuda da sandıktan bir federasyonun çıkaracağını bekliyorlar. Federasyonun, sınırları sandık üzerinden çizeceği yaklaşımlar var. Bundan yola çıkarak, AK Parti’nin göz yumarak izlediği bir politika ile itham ettiklerinin dışında, büyük bir projenin parçası olarak bir takım siyasetler izlediğini, diyebiliriz."
"BAŞBAKAN SAVCIYI TEHDİT ETTİ İSE İSTİFA ETMELİ"
Akpınar, Savcı Öz’ün görevinden alınmasını ve Başbakan Erdoğan’ın kendisini tehdit ettirdiği iddialarını da değerlendirdi. Savcı Öz’ün iddialarının mümkün olduğunu düşündüğünü belirten Akpınar, “Bu, araştırılmalı, ortaya çıkarılmalı. Böyle bir şey var ise bence bunu ancak Başbakan Erdoğan’ın istifası temizler. Bir demokratik hukuk devleti isek bunu başbakanın istifası temizler. Vakit geçirmeden istifa etmesi gerekiyor.” şeklinde konuştu.
“BAŞBAKAN'IN ÜSLUBU DEVLET ADAMI ÜSLUBU DEĞİL”
Yürütmenin başı olan Başbakan'ın, sürekli savcılarla ‘kahve ağzı ile’ polemiğe girmesinin, ciddi bir problem olduğunu dile getiren Akpınar, bu üslubun devlet adamı üslubu olmadığını vurguladı.
Savcı Öz ile ilgili ortaya uçuk iddiaların atıldığını da belirten Akpınar, “Medya karşısında yargıçlar kendilerini koruyamazlar, basın açıklaması yapamazlar. Ama, iftiralar karşısında basın açıklaması yapmak zorunda kaldılar. Basın, tekzipleri de yayınlamıyor. Medya gözü dönmüş bir şekilde, bir hedefe kilitlenmiş, hiç başka bir şey görmüyor. Hukuku, İslami değerleri, dinlemiyor. Güdülenmiş, motive olmuş, odaklanmış bir şekilde bir doğrultuda gidiyorlar. Adalet bakanı, savcının açıklamalarını eleştirmiş, savcıyı koruyacak olan HSYK ve Adalet Bakanı’dır. Koruması gerekirken Adalet Bakanlığı savcının üzerine gidiyor. Savcılarla ilgili aleni ithamlar var. Savcının yapabileceği bir şey yok.” şeklinde konuştu.
CİHAN