Efe, ABD Kongresi üyelerinin, Türkiye'de basına yönelik baskılara tavır alınması için ABD Dışişleri Bakanı'na yazdıkları mektupla ilgili çarpıcı noktalara değindi.

Havuz medyası kurulmadan, kerli ferli gazeteciler susturulmadan, medya patronları telefonlarda hüngür hüngür ağlatılmadan önceki dönemler olsaydı yukarıda attığım başlık bir çok kez farklı gazetelere manşet olurdu. Şimdi ancak her şeyi göze alabilenler bunları yazıp çizebiliyor. Kendine gazeteci diyen pek çoklarının sinip bir kenara çekilmesi veya zift kusan basın yayın organlarının yalan ve iftiralarla dolu haberleri gerçeği değiştiriyor mu? Elbette hayır.

Kim bu rahatsız milletvekilleri? Muhalefetten söz etmiyorum. İktidar partisi milletvekillerinin ise böyle bir rahatsızlığı dile getirebilme cesareti yok. Erdoğan haykırınca hepsinin dizinin bağı çözülüyor. Her biri bir yerinden bağlanmış olabilir. Suç ortaklıkları, ikbal endişesi korkutur, makam ve para hırsı susturur.

Bu rahatsız milletvekilleri ABD’den. Parti liderleri tarafından değil, bizzat halkın  kendisi tarafından seçildikleri için yeri geliyor başkanı, yeri geliyor kongreyi istedikleri gibi eleştirip objektif doğruları korkmadan hatırlatabiliyorlar. Şimdi de yememiş, içmemişler, gece gündüz Türkiye’yi izlemiş, takip etmiş, gidişat günden güne diktatörlüğe kaymaya başlayınca oturmuş bir mektup kaleme almışlar. Kendi Dışişleri Bakanlarına “artık Türkiye Cumhurbaşkanıyla adamakıllı konuşun, bu gidiş gidiş değil” demişler. Masal gibi ama gerçek. ABD’de tam 90 milletvekili öyle bir mektuba imza attı ki AKP hükümeti için tam bir utanç vesikası.

Demokratik dünya ülkeleri tarafından neredeyse kutsal kabul edilen basın özgürlüğünü hatırlatıp, tarih tarih, isim isim Türkiye’de olan biteni nasıl yakından takip ettiklerini, ne derece rahatsız ve endişeli olduklarını anlattılar. Mektup, kaleme alan ABD Meclis Başkan Yardımcısı Matt Salmon’un web sitesinde duruyor isteyen oradan okuyabilir.

Böyle bir mektup daha önce kaleme alınmadı. Türkiye’de ne darbe hükümetleri ne de diğer hükümetler böyle bir ikazla karşılaşmadı. Beyaz Saray’ın Erdoğan başbakanken, ilk kez bir Türkiye Cumhuriyeti başbakanına yalancı demesinden sonra bir ilk de 90 imzalı bu mektupla yaşanmış oldu.

Mektuba imza atan vekillerin hem Cumhuriyetçilerden hem de Demokratlardan oluşması ayrı bir önem arzediyor. ABD’yi temsil eden bu insanlar sadece kendi adlarına değil, temsil ettikleri Amerikan halkı adına da Türkiye’nin demokrasiden uzaklaşmasından rahatsız olduklarını dile getiriyor.

Ama Çetin Altan üstadın dediği gibi enseyi karartmayalım. ABD’nin hala Türkiye demokrasisinden ümidi var ki böyle bir mektup kaleme alınmış. Düşünsenize Rusya, Kuzey Kore, Suriye, Libya ya da Küba için böyle bir mektup yazılmıyor.