Avcı, dünyada bu denli büyük bir yolsuzluk iddiasına rağmen seçime girip de muvaffak olan bir başka parti daha olmadığını ifade ederek, bu nedenle AKP'nin kuruluşundan bu yana en büyük zaferini kazandığını belirtti. Hukuk ve demokrasiyi linç eden AKP zümreciliğinin darbeci gelenekle aynı dalga boyunda olduğunu söyleyen Avcı, gerçek BDP oy oranının %6-7-8 civarında olduğunu ve bu oranın %57'den düşüldüğünde Türkiye'nin uçurumun kenarında durduğunun görüleceğini vurguladı.
Çünkü bu yerel seçimleri "yeni İstiklal Savaşı" mottosuyla, yoğun bir psikolojik harekâtla genel seçim ve referandum haline getiren, hatta "varlık-yokluk mücadelesi" moduna sokan bizzat Başbakan'dı.
Ve bu seçimlerdeki şaibeler de hiçbir zaman hatıralardan silinmeyecek.
Kedilerin ardına saklanamayacak şaibeler bunlar.
Genel seçim perspektifiyle baktığımızda
%48,9'dan %43,3'e düştü ama...
Bence AKP, kuruluşundan bu yana en büyük zaferini kazandı.
Çünkü dünya tarihinde bu kadar çok yolsuzluk, hırsızlık, vatanın bölünmesine payanda olma ve daha nice ağır görüntülerle seçime girip de muzaffer olan başka bir siyasal hareket tanımıyorum.
Sosyal psikoloji uzmanları bu konuyu derinlemesine tetkik etmeli.
Bu tuhaf Türkiye örneğini başka bir yerde bulamayacaklardır.
Türk toplumunda moral değerlerde ciddi bir irtifa kaybı gözleniyor. Belli ki dibe çarpma yaşanmadan kimse gerçeklerin ve tefessühün farkına varamayacak. Varsayın ki Başbakan alenen, "Güneydoğu'da PKK'nın devlet kurması tabii haklarıdır. Bu bölgeyi örgüte terk ediyoruz, PKK'yı destekliyoruz" dese oy oranı ne olur?
Böyle bir ahvalde AKP'nin barajın altını bırakın siyaset tarihinden silinmesi ve tarihe geçen vatana ihanet mahkûmiyetleri beklenir.
Ama bu beklentinin tam aksine AKP'nin oyu daha da yükselip %55-60 oranına çıkabilir.
Artık hiç şaşırmam.
Neden mi?
Mevlana'nın dediği gibi...
Toplum mihenk taşını kaybetti.
Değerler altüst oldu.
Neyin iyi neyin kötü olduğu artık belirsiz.
Yolsuzluk ve hırsızlık çukurunda kıvranan, hukuku ve Anayasa'yı askıya alan, demokrasiyi araç olarak kullanan AKP politikası, halktan %43 oranında onay aldı.
Şu acı gerçeklere kimse sırtını dönmesin, "abartma canım" demesin.
Kimse iyimserlik refleksleriyle şu marazi tabloyu inkâr etmesin.
-Halkın %43'ü hukuku ve demokrasiyi önemsemedi. 17 Aralık'tan bu yana sürdürülen sivil darbe sürecini onayladı.
-Halkın %43'ü otoriter bir tek adam Türkiye'sine onay verdi. Özgürlükleri askıya alan, AB kriterlerini dışlayan, Erdoğan'ın dediklerini hukuk sayan içe dönük/despotik bir Türkiye'ye evet dedi.
-Halkın %43'ü yolsuzluk, hırsızlık ve AKP'ce PKK'ya verilen sözleri önemsemedi.
Şu halde "benim liderim olsun da varsın hukuk ve demokrasi olmasın" anlayışı, doğal olarak Türkiye'de en az %20 halk tabanı olan darbeci perspektifi de meşru ve haklı kılmaktadır.
Zira onlar da diyorlardı ki: "Sistemi TSK yönetsin hukuk ve demokrasi önemli değil."
Siz Türkiye'de bu zamana kadar halk tabanı olmayan bir askeri darbe gördünüz mü?
Nihai belirleyicilik, halkın destek vermesi değil ve siyasal meşruiyet, hukuki meşruiyettir.
Türkiye, sosyal zümrelerin çıkarlarına teslim edilemez.
Hukuk ve demokrasiyi linç eden bir AKP zümreciliği, darbeci gelenekle aynı dalga boyundadır.
Aydın olmanın namusu, hukuk ve demokrasiyi birinci plana almayan tüm siyasal inisiyatiflerin karşısında olmayı gerektirir.
Referandum nazarıyla bakıldığında
Başbakan'ın Türkiye'yi hukuk ve demokrasiden çıkarıp otoriter bir tek adam Türkiye'sine çevirmesi...
Yargıya yaptığı darbe ve bu süreci tahkim etmeye çalışması...
Yolsuzluk ve hırsızlıkları soruşturulamasın ve yargılanamasın diye devlet sistemini, temel hak ve özgürlükleri yerle bir etmeleri...
Rakamsal olarak %57 oranında reddedildi. Lakin bu rakamdan BDP-PKK cephesini çıkarmak gerekir.
Zira BDP'nin demokrasi gibi bir amacı olmayıp, bölgede KCK devletinin temellerini atma konusunda AKP ile yaptıkları mutabakatı yürütmekten başka gayeleri yoktur.
Gerçek BDP oy oranının %6-7-8 civarında olduğu düşünüldüğünde ve bu oran %57'den düşüldüğünde Türkiye'nin uçurumun kenarında olduğunu görürsünüz.
Darbecilerin hukuk ve demokrasi gibi bir dertleri yoktu. Türkiye'yi onlar yönetmek istiyorlardı. Halktan da ciddi destek almışlardı.
Başbakan'ın da hukuk ve demokrasi gibi derdi yok. Türkiye'yi dilediği gibi yönetmek istiyor. Ve halktan ciddi bir desteği var.
Başbakan balkon konuşmasında yolsuzluk/hırsızlık adli soruşturmasının şüphelilerini yanına aldı.
Allah'ın ayetleriyle dalga geçenleri yanına aldı.
Hiç utanmadı.
Kendisine muhalefet eden sivil topluma, Hizmet Camiası'na, hukuka ve demokrasiye balkondan savaş ilan etti.
Önümüzde kötü günler var.
Başbakan özgürlükleri, hukuku ve demokrasiyi eze eze, AKP dışı tüm sosyal ve siyasal grupları tahkir ede ede, sonunda AKP despotizminden nefret eden kin ve infial dolu bir %50 dikti karşısına.
Çok kritik günler ve aylar yaşayacağız.