Mali polisin bastığı Gezici Araştırma Şirketi’nin sahibi Murat Gezici, Taraf Gazetesi'ne konuştu. İşte çok çarpıcı açıklamalar yapan Gezici'nin röportajının ikinci bölümü....
AKP’nin kaybettiği oylar hangi partilere gidecek?
Sırasıyla MHP, HDP ve CHP’ye gidecek. HDP şu an çok avantajlı bir durumda. Ancak bu HDP’nin son şansı. Yaşanan olaylar HDP’yi güçlendirmeye devam ediyor. HDP seçime kadar sıkıntılara ilaç olacak, Türkiye’nin demokrat ve özgürlükçü partisinin kendisi olduğunu anlatabilirse; AKP’den ciddi oranda oy koparabilir. Türkiye’deki seçmenlerin yüzde 17 ila 19’u Kürtlerden oluşuyor. Bunların yüzde 70’i de AKP’ye oy veriyor. Eğer 6 ve 7 Ekim’de yaşanan Kobani olayları daha iyi anlatılabilseydi HDP’nin, şu an baraj sorunu yaşayıp yaşamadığı tartışılmazdı bile. Hatta ‘’Yüzde 15 alabilir’’ diye konuşuyor olurduk.
HDP’nin tam olarak ne yapması gerekiyor bu durumda?
Selahattin Demirtaş vizyonu olan bir siyasetçi. O, kendisini ne kadar iyi ifade eder, Türkiye genelinde çoğulcu bir siyaset yaparsa; hem Kürtlerden ve bu zamana kadar CHP’ye oy vermiş gayrimüslim azınlıklardan, hem de Türklerden rahatlıkla oy alabilir. HDP’nin çoğulcu olmadığı, Kürt partisi olduğu tartışılırken, bir yandan Kürtlerin de AKP’ye oy verdiğini görüyoruz.
Neden?
AKP, Kürt seçmene çözüm süreciyle büyük umutlar verdi ve elinde tutmaya çalıştı. Demokratik ve kültürel hakların verileceğini söyledi. Kürt seçmen de bunun güçlü bir iktidar tarafından yapılabileceğine inandı. Erdoğan, onlar için karizmatik ve sıcak bir liderdi. Bu algı artık gün geçtikçe azalıyor.
Niye?
AKP’nin başında Erdoğan yok. Bu durum Kürtleri biraz daha zora sokacak. Erdoğan’sız AKP’nin oy oranlarında ciddi bir düşüş olduğunu görüyoruz; anket sonuçlarına göre. Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı değil de AKP’nin Genel Başkanı gibi hareket ettiği konuşuluyor ama… Bunu yapmak zorunda… AKP’nin oylarında düşüş olduğunu gördükçe; dikkat edin kameralar karşısına çıkıyor hemen ve “Başkanlık sistemine ‘Evet’ diyecek partiye oy verin” diyor. Adresi farklı bir şekilde gösteriyor. Erdoğan böylece Kürt seçmen için hâlâ umut olabileceğini iddia ederek oy istemeye devam ediyor. Erdoğan, “Başkanlık sistemi gelsin, çözüm süreci devam etsin” dayatması yapıyor. Genel seçimleri bir çeşit referandum gibi göstermeye çalışıyor.
Seçmen bu dayatmanın farkında değil mi?
Kendi tabanı farkında değil. Ancak eğitim, kültür ve gelir seviyesi arttıkça; seçmendeki farkındalık oranı da artıyor. AKP’nin oylarının düşmesinin en büyük nedenlerinden biri de Başkanlık sistemi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’nın ısrarı ve diretmesi AKP’nin oylarını düşürüyor. Halk, Başkanlık sistemine karşı, Erdoğan da bunu biliyor ve bu yüzden ortamı yumuşatmak için şöyle diyor: “Türk tipi Başkanlık sistemi.” Ancak vatandaş bunu yemiyor ve açık ve net bir dille karşı çıkıyor. Yaptığımız son anketin sonuçlarına dayanarak, AKP’nin erime nedeninin Başkanlık sistemi tartışmaları üzerinden olacağını görüyoruz. Türkiye’de günde 4.5 milyon gazete satılıyor. Bunun 3 milyonunu CHP’li seçmen alıyor. 500 bin’ini MHP’liler alırken, 300 bininiyse HDP ve diğer sol partililerin aldıklarını görüyoruz.
Evet…
Gazete okuyan AKP’lilerin sayısıysa yalnızca 500 bin. Türkiye’de okuma ve yazma oranı yüksek olmasına rağmen gazete ve medyayı takip edenlerin sayısı ise oldukça az. Buna bağlı olarak, insanların farkındalığı ve refleksleri de değişkenlik gösteriyor. AKP, tabanını kontrol altında tutmak için havuz medyasının kullanıldığı tartışılıyor mesela. Bu noktada gazetelerin de insanların farkındalığını arttırmak için etkili olabileceğini düşünmüyorum. Bunun farkında olan iktidar, Diyarbakır’da Kürt, Aydın’da Ege, Antalya’da da Yörük siyaseti yapıyor. Türkiye’de ana haber bülteni izleme oranı yalnızca yüzde 24. Bunun büyük bir çoğunluğu da muhalefet seçmeni… AKP’nin tabanı gazete okumadığı gibi haber programı da izlemiyor. Dolayısıyla vatandaşın gerçeklerden haberi fısıltı yoluyla oluyor. Özellikle de Fırat’ın Doğu’sundaki insanlar bölgenin ileri gelenlerinin yönlendirmesiyle, yanlı bir şekilde haberdar oluyor olan bitenden. Türkiye’deki seçmenin yüzde 17’si oyunu, arkadaşının, dostunun yönlendirmesiyle veriyor. Yüzde 20’siyse ebeveynlerinin… Türkiye’de kendi iradesiyle oy verenlerin oranıysa yüzde 40.
İslami söylemlerin etkisi olmuyor mu peki?
Elbette oluyor. Türkiye’de “Ben dindarım” diyenlerin sayısı yüzde 62. Sünnilerin oranıysa 84. Ancak Kıbrıs’ta kendini dindar olarak nitelendirenler sadece yüzde 4. Aynı millet olmamıza rağmen oradaki siyasi sistem farklı işliyor, başka kriterler baz alınıyor. Eğer siyasetçiler dini/ İslami referansları dikkate alarak söylemlerini yaparsa o ülkenin vatandaşlarının yönelimi de o noktaya doğru gidiyor.
Bu yüzden mi AKP dindar nesil yetiştirmek istiyor?
Türkiye’de özellikle son iki yılda dindar insan oranında da azalma görülüyor. Vatandaş, iktidarın tek tip insan yaratma çabasının farkına varmaya başladı. İktidar, genç nesli daha kolay kontrol edebilmek için İslami referansları kullanmaya çalışıyor. Mesela Acıbadem ve Bostancı, Türkiye’nin en laik semtlerinden ikisi… Bu semtlerde yaşayan insanlar çocuklarının küçük yaşlarda din eğitimi almasını tercih etmiyor. Çoğu 11 ila 18 yaşından sonra bu eğitimi almasını istiyor. İşte bu yüzden son yıllarda bu semtlerde ikişer, üçer İmam Hatip Lisesi açıldığını görüyoruz. Dindarlaşmayı biraz daha ellerinde tutabilmek ve genç nesli kontrol altına alabilmek için bu yolu izliyor iktidar.
Farkındalık arttı ve bu durum en çok HDP’ye yaradı diyorsunuz. HDP barajı aşıyor mu yani?
HDP barajın kapısında. Eğer çoğulcu bir politika yürütürlerse barajı geçme olasılıkları çok yüksek. Sadece Kürtleri değil, azınlıkları ve Türkleri de kusöyleşicaklamaları gerekiyor. Eğer bu söylediğim politikayı izlerlerse yüzde 12 civarında oy alabilirler. Ancak 6 ve 7 Ekim’deki benzer, tek tip bir politika yürütürse baraj altında kalma ihtimali çok yüksek. Özellikle Demirtaş’ın itibarını kaybetmemesi gerekiyor. Seçim yaklaştıkça Demirtaş’ı itibarsızlaştırmak için çeşitli oyunlar oynanabilir.
Peki, HDP barajı geçemezse ne olur? Bu en çok kimin işine yarar?
HDP’nin, barajı aştığında Meclis’e girebilecek 70 milletvekilinin yüzde 70’i AKP’ye gider. Elbette küçük oranlarda CHP ve MHP’ye de yarar bu durum ancak en kazançlı çıkan AKP olur. Aldığı oy sayısı düşse de AKP, HDP’nin barajı aşamaması durumunda vekil sayısını arttırmış olacak. Bu yüzden HDP’nin bir çalıştay yapması gerekir. Çoğulcu bir politika için artıları ve eksileriyle oturup tartışmaları lazım. Aksi takdirde AKP yeniden tek başına iktidar olur. Katılım oranı çok önemli çünkü düşük olursa bu AKP’nin işine yarayacak. Katılım arttıkça AKP oyları eriyecek.
Niye?
Bir önceki seçimde 15 milyona yakın seçmen sandığa gitmedi. Bunun yüzde 65’i CHP’li, 20’si AKP’li ve 10’u ise MHP’liydi. Geriye kalan da HDP’li… AKP’nin oy sayısı daha fazla olduğundan, kendi seçmeni katılmadığında oylarında fazla değişiklik olmuyor. Ancak diğer partilerin seçmeni katılmadığında bu durum AKP’ye direkt avantaj olarak yansıyor.
Geçen hafta Süleyman Şah’ın türbesi sınıra yakın bir yere taşındı ve yapı bombalanarak imha edildi. İktidar kanadından başarılı bir operasyon olarak lanse edilen bu olay Türkiye’nin tepkisini çekti. Sizce Süleyman Şah türbesi seçimleri nasıl etkiler?
Süleyman Şah olayı, Türkiye’nin milliyetçilik hassasiyeti üzerinde çok önemli bir yere sahip. Süleyman Şah, Türkiye’nin şah damarı diyebiliriz. Türklerin baba yadigârıydı orası. Nasıl ki Türkiye’nin AB’ye giden yolu Diyarbakır’dan geçiyorsa, milliyetçiliğin ve Türklüğün yolu da oradan geçiyordu. Bu noktada yeni bir Osmanlıcılık kurmak isteyen AKP’nin türbeyi kaybetmiş olması Türkiye’de büyük ses getirdi, seçimlere de yansıyacaktır elbette. AKP tabanında milliyetçi hassasiyetlere sahip insanlar, türbenin PYD yönetimindeki Kobani’de bir yere taşınmasına tepki gösterecektir. Milliyetçileri tedirgin eden bir süreç yaşandığı gerçek… Bu olayın AKP’ye en az 3- 4 puan kaybettireceğini düşünüyorum. Bunu, Davutoğlu’nun Paris’teki eyleme katıldığı sırada verilen tepkilerden anlamak mümkün. Türkiye toplumu, Davutoğlu’nun o fotoğraf karesinde görülmesini kabullenemedi ve “Sen, benim peygamberime laf edenler ve İsrail ile birlikte yürüdün” dedi. Süleyman Şah türbesinde yaşananları buna benzetebiliriz. Bu arada Paris’teki yürüyüşün de yüzde 1,5 puanlık bir oy kaybına neden olduğunu belirtmek istiyorum.
Son günlerde üniversitelerde öğrenci olayları yaşanıyor, ölümler ve yaralanmalar oluyor. Bu sorunları AKP’nin, seçim öncesinde HDP ve MHP’yi birbirine düşürmek için planladığını söyleyenler bile var. Seçimlerde bu olayların etkisi ne olur?
Bu konuda söyleyecek tek bir şey var: Türkiye’de kutuplaşma arttıkça, AKP de oylarını arttırır. Milliyetçilerin ve gelenekçilerin üçte ikisinin AKP’ye oy verdiğini unutmamak gerekiyor.
Önceki gün İmralı’dan gelen HDP yetkilileri Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan ve İçişleri Bakanı Efkan Âlâ ile görüştü. Öcalan’ın, Kandil’in silah bırakmasına dair mesajını iletti. Bu görüşme seçime nasıl yansır peki?
AKP, çözüm sürecini her seçim öncesinde lehinde kullanmayı başardı. PKK’nın silah bırakıp dağdan ineceği bir şehir efsanesi olarak yıllardır konuşuluyor zaten. AKP bunu, kendisinden kopan milliyetçi oyları geri getirmek için yapıyor. Ayrıca çözüm sürecinin devam edeceğini Kürt seçmene göstererek, HDP’nin oylarından da 2- 3 puan alma derdinde. Bu görüşmeyle birlikte HDP, baraj altında kalabilir çünkü AKP’nin koltuk değneği görüntüsü vermeye devam ediyor. Selahattin Demirtaş’ın bu süreçte söyleyecekleri İmralı’dan daha önemli çünkü yaptığımız araştırmalara göre Kürtlerin gözünde Öcalan’dan daha önemli bir lider konumunda.
TUNCA ÖĞRETEN - TARAF