Avrupa Parlamentosu Sosyalist Grup Başkan Yardımcısı Vıctor Boştınaru, Samanyolu Haber TV'de ekranlara gelen Avrupa Masası'nın konuğu oldu.
Gazeteci Selçuk Gültaşlı'nın konuğu olan Boştınaru, 17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonu başta olmak üzere medya özgürlüğü ve ifade hürriyeti hakkında önemli değerlendirmelerde bulundu.
Selçuk Gültaşlı'nın "Sosyalistlerin bir önceki başkanı Swoboda Türkiye'nin üyeliğini destekledi, fakat aynı zamanda Türkiye'de son zamanlarda yaşananları da güçlü bir şekilde tenkit etti… Türkiye'deki iç gelişmelere gelecek olursak..Türkiye geçtiğimiz yıl aralık ayında büyük rüşvet ve yolsuzluk skandalıyla sarsıldı. İktidar, 17/25 Aralık yolsuzluk soruşturmalarını, yargının hükümete devirmeye yönelik bir teşebbüsü olduğunu iddia etti. "Yolsuzluk yok, darbe girişimi var" tezini ortaya attı. Hükümetin bu tepkisini nasıl değerlendiriyorsunuz? " sorusuna muhattap olan Boştınaru, şu şekilde cevap verdi;
''AKP'NİN 'DARBE' ARGÜMANINI CİDDİYE ALMIYORUZ, YARGI MESELEYİ ÇÖZMELİ''
"Az önce bana sosyalist grub içinde neden Türkiye'deki gelişmelere dair artan bir endişe olduğunu sordunuz. Bunun sebeplerinden biri, yolsuzlukla mücadele edilmesi, böyle bir şey mevcut olduğunda üstesinden gelinmesi gereğidir. Bunun bir darbe girişimi olduğu izahı, nerede olursa olsun- ister Türkiye'de, ister Romanya veya Fransa'da- dürüst değil ve bu, ülkenin güvenilirliğine zarar verici. Bu, ülkenin Avrupa Birliği değerlerine tutunma taahhüdüne de zarar veriyor. Ben burada sadece Türkiye'ye atıfta bulunmuyorum. İşte biz bu yüzden darbe argümanını ciddiye alamıyoruz, aksine yargı meseleyi çözmeli, durumu irdelemeli."
"Ülkeniz Romanya'da da çok yolsuzluklar yaşanıyor. Peki yolsuzlukla suçlananların, yargıyı darbe teşebbüsüyle suçladığı durumlar oldu mu? " şeklinde soru sorulan Boştınaru,şu ifadeleri kullandı;
Pek çok. Yargı, temel olarak adil bir şekilde hareket etmeli, tam tarafsız olmalı, hiçbir siyasi müdahaleye müsaade edilmemeli. Müdahaleye izin verilmeyerek, bazı yasadışı uygulamalar veya hukukun dışında kalan uygulamalar kabul edilmemeli. Çünkü bu şekilde yargıya güven azalır. Romanya'da birçok insanın yargının tarafsızlığını ve bağımsızlığını sorguladığı davalar oldu. Fakat bu, yolsuzluk suçlamalarında yaygın olan bir şey değil. Siyasetçiler bir davada hiçkimsenin suçlu ya da masum olduğuna asla hükmedemez.
Yolsuzluk iddialarının bağımsızca ve inandırıcı bir şekilde soruşturulabileceğini düşünüyor musunuz? sorusu da sorulan Boştınaru,
''YARGI MENSUPLARI, REJİMİN MUHALİFLERİNİ DEĞİL DE SUÇ İŞLEYENLERİ ARAMALI''
Bu, Avrupa Birliği'ne girmek isteyen ülkelerde neden yargının tam tarafsız olması gerektiğini gösteriyor. Yargı mensupları, rejimin muhaliflerini değil de suç işleyenleri aramalı ve bu konuda çok net yasal ve anayasal garantileri sağlanmalı. Bu en basit ifadeyle, tam işleyen bir demokrasi ile az işleyen demokrasi arasındaki farkı ortaya koyar.
Selçuk Gültaş'lı, twitter hesabı 2 defa kapatılan Today's Zaman'ın editörü Celil Sağır'ı hatırlatarak "Brüksel'de Türkiye hakkında şahit olduğum bir diğer endişe de medya özgürlüğü ve ifade hürriyeti. Örneğin birkaç gün önce benim çalıştığım gazete olan Today's Zaman'ın editörlerinden Celil Sağır'ın twitter hesabı mahkeme tarafından ikinci kez kapatıldı. Türkiye'de basın hürriyeti hususunda ne kadar endişelisiniz? sorusunu sordu. Boştınaru'nun bu soruya cevabı şöyle oldu;
''MEDYANIN YOLSUZLUKLARI SORUŞTURMASINA İZİN VERMEZSENİZ BU BİR DEMOKRASİ DEĞİLDİR''
Bana daha önce Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne katılım taahhüdünün sorgulanmasına yol açan herhangi bir örnek var mı diye sormuştunuz. Ben diğer siyasi meselelere de değinmek isterim fakat basın özgürlüğünün hiç olmadığı komünist bir ülkede doğan bir Romanyalı olarak medya hürriyeti benim için temeldir, esastır. Benim grubumda ve genel olarak Avrupa Parlamentosu'nda basın özgürlüğü ön şarttır. Biri medya özgürlüğüne bir dokundu mu, basın özgürlüğünü kısıtladı mı parlamento siyasi olarak gergin, endişeli olur ve demokratik sistemin işlerliğini sorgular. Çünkü medyanın, siyasilerin kararlarını sorgulamasına, yolsuzlukları soruşturmasına izin vermezseniz bu bir demokrasi değildir. Romanyalı vatandaşlarıma her zaman hatırlattığım bir şey var: ABD'de Washington Post gazetesinin araştırması altındaki bir başkan yolsuzluk sebebiyle değil, basın özgürlüğünün kısıtlanması nedeniyle istifa etti.
''BASIN ÖZGÜRLÜĞÜNÜN KISITLANMASINA TOPLUM TEPKİ GÖSTERMELİ''
Evet, Watergate'in her ülkede yaşanabileceğini asla aklımızdan çıkarmamalıyız. Böyle bir şey vukuu bulduğunda toplum tepki göstermeli, uluslararası toplum da alarma geçmeli ve müteyakkız olmalı. Böyle bir şeye asla müsaade edilemez.