ABD, bu desteği, tüm dünyadaki sesli, görüntülü ve yazılı görüşmeleri uydularla takip eden “Echelon”
sistemiyle verecek
Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan’ın ABD Başkanı George
Bush’la
Beyaz Saray’da yaptığı görüşmeden çıkan en somut sonuç, “anlık istihbarat” desteği oldu. ABD,
Türkiye’ye, “nokta atışı” yapabilmesi ve
teröristlerin sınırdan sızma girişimlerini engelleyebilmesi için “hemen kullanacağı” bilgiler vermeyi “taahhüt” etti.
Başkan Bush, verdiği bu sözü, ortak basın toplantısında “Katilleri bulabilmek için iyi istihbarata ihtiyacımız var” diyerek dile getirdi. Başbakan Erdoğan da, daha sonra yaptığı açıklamada, “en önemli adımın, istihbarat paylaşımı’’ olduğunu söyledi ve “Uzun süreye yayılmış bir istihbarat olmaz” dedi.
Türkiye’nin “anlık istihbarat” vaadini ne kadar önemsediği,
Başbakanlık’tan zirveyle ilgili yapılan açıklamaya da, “İyi, sağlam, zamanlı ve
modern teknoloji kullanan istihbarat paylaşımının acil olarak gerçekleştirilmesi üzerinde durulmuştur” ifadesiyle yansıdı.
DESTEĞİN ADI ‘ECHELON’
ABD, Türkiye’ye verdiği sözü tutmak için “Echelon” sistemini kullanacak. Tüm dünyadaki
telefon, e-
mail ve
faks trafiğini takip eden ve özel bilgisayar programıyla “anahtar” sözcükleri tarayan bu “dev
kulak”la, terör örgütünün birimlerinin ve liderlerinin hangi noktalarda bulunduğu saptanacak ve yine Beyaz Saray’daki görüşmede dile getirilen üst düzey askeri mekanizma sayesinde Türkiye’ye iletilecek.
Pentagon,
Genelkurmay İkinci Başkanı
Org. Ergin Saygun’a bilgiyi aktaracak. ABD’nin
Irak’taki en yetkili komutanı David
Petraeus’la irtibat halinde, hedeflere nokta atışı yapılacak.
ABD, geçtiğimiz mart ve nisan aylarında
PKK’nın saldırı hazırlıklarını tespit ederek Türkiye’ye bildirmişti. ABD’nin 21
Ekim’de
Hakkari Dağlıca saldırısı sonrasında PKK tarafından gerçekleştirilmek istenen iki saldırıyı da bu şekilde haber verdiği belirtildi. Ancak, sistemin “sürekli ve etkin” kullanılabilmesi için ABD Hükümeti’nin
Kongre’den onay alması gerektiği de ifade ediliyor.
En çok
İsrail yararlandı
ABD Başkanı
George Bush’un Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan’a sözünü verdiği, “real time intelligence” yani “gerçek zamanlı istihbarat” özellikle İsrail’in Filistinli militanlara ve
Hizbullah’a yönelik nokta operasyonlarında kullanıldı.
İsrail
Hamas liderlerinden Şeyh Ahmet Yasin ve Rantisi gibi önemli isimleri, ABD’nin sağladığı “gerçek zamanlı istihbarat” sayesinde nokta atışlarıyla ortadan kaldırdı. Şeyh Ahmet Yasin camiden çıkarken tekerlekli sandalyesinde füzeyle vuruldu.
İsrail Hizbullah liderlerinden Galib Avali’yi de nokta atışıyla öldürdü. ABD’nin U-2
casus uçaklarından ve dev kulak olarak nitelendirilen Echelon’dan aldığı bilgileri İsrail’e aktardığı ve İsrail’in “
ölüm listesinde” bulunan söz konusu isimlerin yerlerini bu şekilde tespit ettiği iddia ediliyor.
Sistem, ABD’nin Irak’taki en büyük düşmanlarından Ebu Musab El Zerkavi’nin yerinin tespit edilmesinde de kullanıldı.
Amerikan F-16 uçakları, kendilerine ulaştırılan “gerçek zamanlı istihbarat” sayesinde sürekli yer değiştiren Irak El Kaidesi’nin lideri El Zerkavi’yi,
7 Haziran 2006’da bulunduğu eve 250 kilogram
bomba atarak ortadan kaldırdı.
Öcalan’ı dünyanın ucunda yakaladı
ABD, Echelon sistemini terör örgütünün
elebaşı Abdullah Öcalan’ın yakalanmasında da kullandı. Öcalan’ın
Suriye’den çıkışından itibaren Echelon sistemi devreye girdi. Suriye’den sonra sırasıyla
Rusya,
İtalya ve
Yunanistan’a kaçan Öcalan’ın
Kenya’da cep telefonu kullanmasıyla birlikte bulunduğu yerin koordinatları Milli
İstihbarat Teşkilatı’na (MİT) verildi.
Özel Kuvvetler Komutanlığı ekibinin de aralarında bulunduğu birim, teslim aldığı Öcalan’ı özel uçakla Türkiye’ye getirdi.
ELEKTRONİK SAMANLIKTA İSTİHBARAT İĞNESİ BULUYOR
Echelon, ABD öncülüğünde
İngiltere,
Kanada,
Avustralya ve Yeni Zellanda istihbarat örgütlerinin katılımıyla oluşturuldu. UKUSA anlaşmasıyla önce İngiltere ve ABD’nin ortak olduğu Echelon sistemine daha sonra Kanada, Avustralya ve
Yeni Zelanda’nın
elektronik istihbarat birimleri katıldı. İlerleyen zamanlarda
Almanya,
Danimarka,
Norveç ve Türkiye de UKUSA kapsamına “üçüncü ülkeler” olarak dahil oldu. İngiltere;
Afrika ile Urallara kadar
Avrupa’yı, Kanada;
Kuzey enlemleri ve kuzey kutbundaki bölgeleri, Avustralya ise Okyanusya’daki iletişimi
izleme sorumluluğunu üstlendi.
Ancak sistemin varlığı resmi olarak ilk kez, 23
Mayıs 1999’da Avustralya’daki Savunma Sinyalleri Müdürlüğü Başkanı
Martin Brady’nin yaptığı bir açıklamayla kabul edildi.
Echelon’un merkezi ABD’de bulunuyor ve sistem ABD
Ulusal Güvenlik Dairesi (National Security Agency-NSA) tarafından yönetiliyor. Eski NSA ajanı Wayne Madsen, 2001’deki açıklamalarında, Türkiye’de 2 Echelon üssünün olduğunu öne sürdü. Madsen; biri
Karamürsel’de, diğeri
İncirlik Üssü’nde olan bu iki üsten
Ortadoğu’nun izlendiğini iddia etti.
100’Ü AŞKIN UYDU
Sistem, dünya çevresinde dönen 100’ü aşkın uyduyla telefon, faks, e-
posta, uydu sinyalleri ve uzayda dolaşan tüm
haberleşme trafiğini denetliyor. Milyarlarca “görüşme” Fort Meade’deki merkezde toplanıyor. Burada, ahahtar kelimeleri yakalamaya programlanmış “elektronik
sözlük” adı verilen sistemle taranıyor. Tüm mesajlar, şifreleme içerip içermediklerinin anlaşılması için anında incelemeye alınıyor. Bu işlem, “elektronik samanlıkta”, “istihbarat iğneleri aramak” diye
tarif ediliyor. Yarım saat içinde 1 milyonun üzerinde
kayıt çözülerek istihbarat bilgisi haline getiriliyor.
ELEKTRİK SÜPÜRGESİ
Echelon sistemi ile takip edilen ses ve görüntüler de, özel donanımlı bilgisayarlar tarafından
analiz ediliyor. Takip edilmesi istenen kişinin ses örneği, elde edilip sisteme kaydediliyor. Sisteme “takılan” tüm konuşmalar, ses kaydından otomatik olarak metne dönüştürülüyor. Oluşturulan metinler arasında anahtar sözcük aranıyor. Eğer görüşmede aranan anahtar kelime geçiyorsa, bu bilgi sıcak istihbarata dönüşüyor ve ilgili ülkeye aktarılıyor.
Kanadalı eski bir istihbarat görevlisi, Echelon’u, “Gökyüzünde adeta bir elektrik süpürgesi gibi çalışır. Torbasına çektiği şeyler arasından değerli mallar bir bir ayıklanır” diye tarif ediyor.
NSA romana konu olmuştu
ABD istihbaratının belkemiğini oluşturan ve Echelon’u yöneten NSA, ünlü yazar Dan Brown’ın “
Dijital Kale” adlı kitabına konu olmuştu.
Kitap; ABD’nin casus uyduları ve dinleme istasyonları aracılığıyla dünya çapında yaptığı elektronik takip ve “TRNSLTR” aracılığıyla yürüttüğü şifre kırma çalışmaları etrafında kurgulanmıştı. TRNSLTR ise, bir binanın içine ancak sığan
süper bilgisayar olarak tarif ediliyordu.
Mutlu ÇÖLGEÇEN - AKŞAM