Yüksek Mahkeme, konuyu esastan inceleyip karara bağlayacak.
5952 sayılı
Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun'un iptali ve yürütmesinin durdurulması istemiyle başvuru,
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı
Kemal Kılıçdaroğlu ile
TBMM Grubu Adına
Ankara Milletvekili Hakkı
Suha Okay ve
İzmir Milletvekili Kemal
Anadol tarafından yapıldı.
Dün 5982 Sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Ana
yasası'nın Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun'un iptaline ilişkin
davanın şekil yönünden incelenmesine karar veren
Anayasa Mahkemesi, Kamu Güvenliği Müsteşarlığı ile ilgili başvurunun da ilk incelemesini yaptı.
Yüksek Mahkeme, "17.2.2010 günlü, 5952 sayılı Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun'un 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendine ilişkin dava dilekçesindeki noksanlığın, verilen süre içerisinde giderilmemesi nedeniyle, 2949 sayılı
Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 27. maddesinin beşinci fıkrası uyarınca, bu bent yönünden iptal davasının açılmamış sayılmasına" karar verdi.
Ayrıca, Anyasa Mahkemesi, '5952 sayılı Yasa'nın 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi dışındaki iptali istenen kurallar yönünden, dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine, Yürürlüğü durdurma isteminin ise esas inceleme aşamasında karara bağlanmasını' kararlaştırdı.
CHP'nin, Anayasa Mahkemesi'ne verdiği dava dilekçesinde, İçişleri Bakanlığı'na bağlı bir müsteşarlık kurulmasının hukuken olanaksız olduğu ve Bakanlık bünyesindeki müsteşarlıklar arasında muhtemel bir
yetki çatışması yaşanabileceği ileri sürülmüştü. Dilekçede,
kanunun 1'inci maddesinde yer alan '
terörle mücadeleye ilişkin
politika ve stratejileri geliştirmek ve bu konuda ilgili kurum ve kuruluşlar arasında koordinasyonu sağlamak üzere İçişleri Bakanlığı'na bağlı' tümcesinin 'hukuk devleti' ilkesine aykırı olduğu iddia edilmişti.
Söz konusu yasanın, Anayasanın 2'nci, 6'ncı, 7'nci, 8'inci, 13'üncü, 95'inci, 113'üncü ve 123'üncü maddelerine aykırı olduğunu savunan CHP, dilekçesinde, kanunda yer alan 'terör' kavramının tanımsal karşılığına yer verilmemiş olduğunu ileri sürerek, "Keza ilgili mevzuata atıfta bulunulmamış olması karşısında, idareye uygulamada 'terör' kapsamını belirleme yetkisini dolaylı olarak vermekte, yasa ile kesin sınırlarını çizmemektedir. Oysa, kanun uygulamasında, kişisel hak ve hürriyetlerin sınırlanması anlamına gelebilecek düzenlemeler içeren kanunda, bu sınırlamaların ancak kanunla yapılması gereği Anayasanın 13'üncü maddesinde açıkça yer almaktadır." ifadelerini kullanmıştı.