'Siyaset ütme sanatıdır.' Sözün sahibi Bülent Arınç bunu söylerken ne kadar da doğru söylemiş diyorsunuz. Çünkü siyasi söylemlere sıradan bir insan bile baksa görecek ki dün 'ak' denilenlere bugün kara deniyor. Konuyla ilgili 'Dün ak bugün kara!' başlıklı bir yazı kaleme alan gazeteci Abdülhamit Bilici 'dün bir şiir yüzünden hapis yatmıştı. Bugün kendi eseri olan makul şüphe
kanunuyla bir tweet atan gazeteci, 5 yılla yargılanıyor' diyor.
İşte Bilici'nin o yazısı:
"Demokrasiden uzaklaşma, anayasanın fiilen rafa kaldırılması, mahkeme kararlarına meydan okunması, medya, iş dünyası, sivil toplum ve partilere ağır baskılar uygulanması, herkesi üzüyor ve kızdırıyor.
Kendileri de dün itilip kakılarak horlanmış, bir şiir okuduğu için hapse girdikten sonra demokrasinin, fikir özgürlüğünün önemini fark etmiş, eski gömleğini değiştirdiğini söyleyerek AB sürecindeki reformlarıyla içeride ve dışarıda takdir toplamış birilerinin, şimdi bunları kendi eliyle ters yüz ediyor olmasına belki acımak lazım. Bir insanın veya bir ekibin, yıllarca tek parti dönemi aleyhine konuşup, sonra o dönemden farkı olmayan uygulamalara imza atmaya başlamasına kızmak değil, belki acımak gerekir. Kendileri dışındaki herkese ve tüm dünyaya karşı dinî ve ahlakî üstünlük iddiasıyla ortaya çıkan insanların, eline güç geçirince ahlakî, insanî, dinî değerleri ve hukuku bir kenara atmasına, pek çok konuda dün ne diyorsa bugün tam tersini söylüyor olmasına acımak gerekir.
Geçen yıl Erdoğan, “diktatör” diye nitelediği İsmet İnönü hakkında şöyle diyordu: “Faşist görmek istiyorsanız çalışma odalarınızdaki Milli Şef’in fotoğraflarına bakın.” Halbuki aynı Erdoğan, aynı İnönü hakkında 5 ay sonra şöyle diyecekti: “2. Cumhurbaşkanı İnönü, milli mücadelenin zaferle neticelenmesine sağladığı katkıların yanı sıra değerli bir siyaset ve devlet adamı olarak da Cumhuriyet tarihimizin önemli şahsiyetleri arasında yer almaktadır.”
Tecrübeler ışığında ve samimi bir muhasebeyle insan fikirlerini gözden geçirebilir. Ama hiçbir şey olmadan dün söylediğinin tam aksini söyleyen birine acımak ve elden geliyorsa bu sorunu aşması için yardımcı olmak lazım.
Dün “Başkanlık sistemi, Amerikan emperyalizmin tavsiyesidir.” diyordu. Ama bugün başkanlık sistemini zorunlu görüyor.
Dün bir şiir yüzünden hapis yatmıştı. Bugün kendi eseri olan makul şüphe kanunuyla bir tweet atan gazeteci, 5 yılla yargılanıyor. Gazeteleri polis basıyor. Bir köşe yazısı üzerine Fatih Altaylı’ya “Operasyon lazım.” diyor ve hemen yazıları kesiliyor.
Türk okullarını dün göklere çıkarıyordu, bugün kapatmak için seferber. Dün Hizmet gönüllüleri için “Aynı gönül davasının sarsılmaz neferleriyiz.” diyordu. Şimdi “virüs, haşhaşi, sülük, terörist..” diyor. Dün “Bitsin bu gurbet.” diye Fethullah Gülen Hocaefendi’yi davet ediyordu, bugün sınırdışı edilmesi için devletin itibarını kullanmaktan çekinmiyor. Öyle ki, Obama ile yaptığı görüşmeyi, “Gülen’in iadesine sıcak” diye aktarınca Beyaz Saray yalandı.
Aylarca Gülen’i, “Papa ile kol kola olmak ve dinler arası diyalog yapmakla” suçladı. Sonra “Kutsiyet Penahları” diye övücü mektup yazıp Papa’yı Aksaray’da ağırladı.
Dün “PKK ile görüşen şerefsizdir.” diyordu. Sonra İmralı ile müzakere bir numaralı politikası oldu. Bir yandan PKK ile görüşürken, diğer yandan Kobani krizinde PKK ile IŞİD’i eşitleyecekti.
Dün Ergenekon’un savcısı olduğunu söylüyordu. 17 Aralık yolsuzluk soruşturması patlayınca, “askerî vesayetle mücadele” diye propaganda yaptığı davalar, bir anda “orduya kumpas” oluverdi. Dün yolsuzlukla mücadele önemliydi. Şimdi yolsuzlukla mücadele edenlere “darbeci” deniyor, AK Partili vekillerin itirazına rağmen yolsuzluk iddiaları örtülüyordu.
28 Şubat sürecinin pişirildiği MGK ve irticayı iç düşman gösteren “kırmızı kitap” dün çok kötüydü. Bugün bir toplum kesimini yok etmenin en önemli aracı olarak görüyor. 28 Şubat’ta fişleme ve cadı avı iğrençti. Bugün her düzeyde cadı avını ve fişlemeleri kendisi itiraf ediyordu.
Yasadışı dinlemelerden şikâyetçiydi ama Baykal’ın mahrem kasetini mitinglerde kullanıyordu. Yasadışı dinleme yaptıkları kesinleşen MİT’çilerin yargılanmasını engelliyor, özel hayata müdahaleyi kolaylaştıran yasalara imza atıyordu.
Yargının siyasallaşmasına karşıydı ama Adalet Bakanı üzerinden Aydın Doğan’ın Yargıtay’daki davasını takip etmekte sakınca görmüyordu.
Birkaç hurmayla geçinen Peygamberimiz’i (sas) örnek gösteriyor ama Çankaya varken 1,5 milyara yeni saray yaptırıyordu.
İsrail’e çok karşıydı ama döneminde bu ülkeyle ticaret katlanıyordu. Mavi Marmara’da Türk vatandaşlarını öldüren İsrail askerleri için çıkarılan kırmızı bültenler işleme konulmamıştı. Gezi’den dolayı Koç’u darbeci diye suçlayıp sonra fabrikasının açılışına giderek plaket vermesi veya miting miting dillendirdiği Kabataş iddiaları ile gerçek arasındaki uçurum gibi.
Dün ve bugünkü fikirler ya da sözler ile eylem arasındaki zıtlık 1-2 örnekten ibaret olsa göz ardı edilebilir. Ama liste öyle uzun ki, toplum olarak ciddi bir sorunla karşı karşıya olduğumuza kuşku yok."
ZAMAN