Cumhurbaşkanı konulu bir film çeken
Zeki Alasya Abdullah Gül için "Bıyıksız Gül daha medeni gözükür" tespiti yaptı.
Vatan gazetesi de Gül'ün bıyıklarını bilgisayarda kesti.
VATAN GAZETESİ'NİN HABERİ...
Son günlerin sıcak
gündem konusu
Cumhurbaşkanlığı tartışmalarının hemen üstüne bir film vizyona girdi.
“Cumhurbaşkanı Öteki
Türkiye’de”. Yoğun temposundan bunalan bir
cumhurbaşkanının başından geçen olayların anlatıldığı filmin fikir babası
Sinan Çetin. Yönetmeni ve cumhurbaşkanı rolünü canlandıran isim ise yıllardır skeçlerinde politikacıları ti’ye alan Zeki Alasya.
Zeki Alasya dışında, 9. Cumhurbaşkanı Süleyman
Demirel, Derya
Baykal, Şahap Sayılgan, Deniz Arman, Aykut Oray,
Aziz Üstel ve Cenk-
Erdem’in de rol aldığı film, yaşadığı yoğun tempodan bunalıp firar eden cumhurbaşkanının başına gelen absürd olayları anlatıyor. “Bir Cumhurbaşkanı bunalsa ne olur?” sorusundan yola çıkılarak yaratılan filmi ve son dönemin sıcak konusu Cumhurbaşkanlığı tartışmasını Zeki Alasya ile konuştuk. Alasya,
Süleyman Demirel’den Abdullah Gül’e kadar cumhurbaşkanları hakkındaki düşüncelerini de anlattı.
Kaç Cumhurbaşkanı gördünüz?
Karşılaştıklarım İsmet Paşa,
Celal Bayar,
Cevdet Sunay, Kenan
Evren, Turgut
Özal, Süleyman Demirel...
Ahmet Necdet Sezer Bey’i hiç canlı olarak görmedim.
Hazırlanan yeni sivil anayasa taslağında Cumhurbaşkanı dokunulmaz oluyor. Siz o makama dokunan bir film yapmaya ve Cumhurbaşkanı’nın kaçmasına nasıl karar verdiniz?
Fikir
Sinan Çetin’den çıktı. “Bir Cumhurbaşkanı bunalsa ne yapar?” diye sordu. Üzerinde biraz tartıştık. Tarihte de bunun örnekleri var.
Atatürk bunaldığı zaman kimseye belli etmeden birkaç gün tek başına kafasını dinlemeye gidermiş. Yine bir yerlerden duymuştum. Turgut (Özal) Bey’in de gazetecilerin hücumuna uğramamak için hiç kimseye belli etmeden
ailesiyle yemeğe gittiği olurmuş. Tabii onlarınki bir iki günlük kısa kaçamaklar. Bizimkisi tabii ki bunların ötesinde... Bunaldığı için bütün görevlerini arkasında bırakarak kaçıyor.
Şimdiki politik ortamda gerçekten de Cumhurbaşkanı’nı bunaltıp kaçıracak bir durum var mı?
Ahmet Necdet Sezer Bey, Turgut (Özal) Bey, Süleyman (Demirel) Bey’in bunaldığı günler muhakkak olmuştur. Ancak şimdiki Cumhurbaşkanımızın bir avantajı var.
Başbakan, Cumhurbaşkanı ve
TBMM Başkanı aynı partiden. Dolayısıyla bunlar birbirlerini bunaltacak bir şey yapmaz diye düşünüyorum.
Süleyman Bey bize güvendi
Filmdeki Cumhurbaşkanı kim?
“Şu” dediğim kesin biri yok. Filmi çek
erken Cumhurbaşkanımız Ahmet Necdet Sezer’di. “O böyle bir durumda ne yapardı” diye düşündük. Tabii Süleyman Bey ve Turgut Bey’den de parçalar var.
Demirel’i filminizde oynamaya nasıl ikna ettiniz?
Süleyman Bey, Metin ile beni çok seviyor. Bize güveniyor. Hoşgörülü ve sabırlı... Kendisine “Efendim ben bir film çekmeyi düşünüyorum. Cumhurbaşkanı bunalıp kaçıyor” deyince çok hoşuna gitti. Sanıyorum kendi Cumhurbaşkanlığı dönemi aklına geldi.
Bittikten sonra kendini seyretti mi?
Evet,
Ankara’da birlikte izledik filmi. Çok mutlu olduğunu söyledi ve beni kutladı.
Ahmet Necdet Sezer nasıl bir Cumhurbaşkanı’ydı sizce...
Her zaman ciddi bir görüntüsü vardı. Fakat hissetiğim şu ki gerçek Sezer o değildi. Benim babam
Darüşşafaka Lisesi müdürüydü ve çok ciddiydi. Sonra öğrencileriyle konuştuğum zaman ki bunlardan biri
Kenan Evren’di, bana babamın inanılmaz espriler yapan bir adam olduğunu söylediler. Böyle ciddi görünen her insanın
komik bir yanı vardır.
Ya Abdullah Gül?
İyi ya da kötü demek için çok erken... Benim haddim değil. Sadece bir
oyuncu olarak
fazla kilo almaması gerektiğini düşünüyorum. Bıyıklarını nedense tam uzatmıyor. Nedir yani o? Bence Cumhurbaşkanı da, başbakan da bıyıklarını kesmeliydi. Tertemiz, çok daha yakışıklı, çok daha prezantabl olmalılar. Böyle daha medeni görünecekler diye düşünüyorum. Yoksa davranış biçimi olarak çok sıcak, son derece
modern, sevecen bir çizgide. Hep böyle gider mi onu da bilmiyorum.
Eşinin türbanı da çok tartışıldı..
Türban konusu her zaman malzeme olarak muhalefetin elinde bir
silah.
Biz yıllardır ’Malezya’ diyoruz kimse duymuyor
Zeki Alasya, son günlerde neredeyse ülkenin tek gündem maddesini oluşturan “Türkiye, Malezya olur mu?” tartışmasıyla ilgili ise şunları söylüyor: “Bu tehlikeyi yeni mi fark ettiler?
Asker bağırıyor, bu ülkenin sanatçısı bağırıyor. ’
İrtica büyük bir tehlikedir’ deniyor.
Metin Akpınar’la birlikte Devekuşu Kabaresi’nde yıllardır bağırıyoruz. Şimdi mi farkına varıldı? Demokrat geçinen aydınlar bu tehlikeyi yeni mi görüyor?
Kızımla beraber
Avrupa gezisi yapmak istedim.
Venedik’e gittik, orada daracık yollarda insanlar herkes birarada olmak üzere oturur ya sokaklarda, öyle bir yerde yemek yerken kalabalık bir aile bana koşarak geldi.
Kadın benim boynuma sarıldı ve ağlamaya başladı. Etraftaki Amerikalılar çok merak etti. İranlı bir aileydi. Humeyni rejiminden sonra Türkiye’ye gelmişler.
Dört yıl burada yaşamışlar, sonra da
İsveç’e gidip yerleşmişler. ’Dikkatli olun, sizi uyarıyoruz. İmkan yok diye düşünürken bir sabah kalktığımızda her tarafta yeşil bayraklar vardı’ dediler. Kadın bozuk bir
Türkçe ile ağlayarak bana bunu anlatıyor. Bu ülkenin Atatürkçü güçleri uyanık davranırlarsa, artık zamanın geldiğine, bir şeyler yapılması gerektiğine inanırlarsa durum düzelecektir.”