Abdüllatif Şener Londra’ya gidiyor
Biliyorum şu sıralar herkes
Abdüllatif Şener’den ya yeni bir
siyasi hareket haberi bekliyor ya da mevcut partilerden birinde
siyasete dönmesini.
Ne de olsa 15 yıllık siyasi yaşamını ‘akademik hayata tekrar dönüyorum’ diyerek noktalamasının üzerinden henüz bir yıl bile geçmemişken başta
AK Parti olmak üzere Türk siyaseti büyük bir türbülansa girdi.
Kimilerine göre partisinin yönetim ve siyaset anlayışını şiddetle eleştiren Şener için gün doğdu.
Kimileri için ise özellikle kapatma davasından sonra ‘cenaze evinde düğün yapmak için bekleyen’ siyasetçi görüntüsü verdiği için oportünizmin kucağında geçmiş yıllarda oluşturduğu siyasi krediyi yedi.
Kim ne derse desin, geçen hafta
Ankara’da uzun uzun sohbet ettiğim Abdüllatif Şener ciddi ciddi akademik çalışmalarını tamamlamak için önce
İngiltere’ye ardından da
Fransa’ya gitmeyi planlıyor.
Tabii ki bir süreliğine.
Belki de siyasi türbülans geçene kadar.
Peki neden?
Dediğim gibi birinci neden Türk siyasetinin içinden geçtiği belirsizlik.
İkincisi bu belirsizlikte atacağı-atamayacağı her adımın bir şekilde aleyhine işleme ihtimali.
Fakat Şener’i asıl ikna eden yaklaşık bir yıldır
TOBB ETÜ Üniversitesi’nde sürdürdüğü akademik hayatını hazır yeniden başlamışken geçmişin eksiğini de kapatarak tamamlamak.
Ne demek istediğimi anlamanız için Şener’in geçen yıl yayınladığı Sona Doğru
Osmanlı kitabından aktaracağım şu alıntıya bir göz atın: "her şeyin bir alternatif maliyeti var, benim için siyasetin alternatif maliyeti akademik çalışmalardan uzaklaşmak olmuştur."
Bu satırları yazarken tüm sıkıntılarına rağmen Şener
Başbakan Yardımcısı sıfatıyla siyasi kariyerinin zirvesindeydi.
Oysa şimdi her şeye yeniden başladığı bir dönemde.
Bir yanda 15 yıl ara verdiği akademik kariyeri.
Diğer yanda asla vazgeçemeyeceği siyaset.
İşin kötüsü Türk siyasetinde yaşanan hızlı türbülans onu ikisi arasında çok hızlı
tercih yapmaya zorluyor.
İşte böyle bir ortamda Şener bir yandan yeni bir parti ile ‘siyasete kesin dönüş yapacağı’ sinyalini veriyor, diğer yandan ‘hazır akademik hayata yeniden başladım 19. yüzyıl Osmanlı
Maliyesi’ne ilişkin
arşiv kısmı eksik kalan çalışmamı tamamlamalıyım’ diye düşünüyor.
Bu yüzden de
İngiliz ve
Fransız arşivlerinde 19. yüzyıl Osmanlı kamu maliyesine ilişkin belgeleri incelemek için bir süreliğine Londra ve
Paris’e gitmeyi planlıyor.
Şener’i epey zamandır tanırım.
Uzun bir aradan sonra yeniden karşılaşınca şunu fark ettim.
Kısa süren akademik hayat siyasi enerjisini daha da arttırmış.
Bir yıllık akademik yaşamına iki
makale, bir
bildiri ve iki ciltlik çalışma sığdırmış.
Bir anlamda içinde yanan siyaset ateşi akademik olarak da hızlanmasını sağlamış.
Osmanlı arşivlerini inceleyerek yıllar önce hazırladığı doktora tezi hala bu konuda en önemli kaynak.
Osmanlı’da İngilizlerin bastırmasıyla hazırlanan ilk kamu maliyesi belgelerine şimdi bir de İngiliz ve Fransız kaynakları açısından bakmak istiyor.
Böylece 19. yüzyılda borç batağına saplanan Osmanlı kamu maliyesinin Duyun-u Umumiye doğru yani bir anlamda o dönemin IMF’inin kontrolüne nasıl sürüklendiğini karşılaştırmalı olarak göstermiş olacak.
Aslında bu çalışma Şener’in partisiyle yaşadığı sorunlara ve bugünkü siyasi arayışına da ışık tutuyor.
Çünkü Şener Bakanlık yaptığı dönemlerde AK Parti hükümetinin ‘
yabancı sermaye-
özelleştirme ve IMF politikalarıyla’ çoğu zaman mutabık değildi.
Ne de olsa Şener hem akademik hem de siyasi geçmişi açısından kürselleşme ve
serbest piyasa ekonomisine, birlikte yola çıktığı Gül ve Erdoğan’dan daha kuşkulu yaklaşıyor.
Nitekim
Cumhuriyet öncesi dönemde
bütçe kavramının devlet yapısına nasıl girdiğini ve geliştiğini ele alan bir makale ile başlayan Sona Doğru Osmanlı kitabında Osmanlı maliye düşüncesinin hangi kaynaklardan etkilenerek değişim ve dönüşüm sürecine girdiğini anlatıyor.
Bir anlamda dışa bağımlı Osmanlı ekonomisinin nasıl borç batağına saplanarak İmparatorluğun çöküşünü hızlandırdığına, benzer bir hatanın bugün yapılmamasına dikkat çekiyor.
Gerçi 19. yüzyılın ekonomi dinamikleri ile bugünün küresel ekonomisini bire bir karşılaştırmak çok büyük hata olur ama Şener’in AK Parti’ye karşı yüklendiği eleştirel misyon maalesef bu görüntüyü veriyor.
Ben kişisel olarak Abdüllatif Şener’in AK Parti’nin mağdur edildiği bir zemin üzerinden siyasete soyunmasının vahim bir hata olacağını düşünüyorum.
Parti kapatma davasıyla birlikte Şener’in kendi siyasi duruşunu netleştirmek konusunda yalpaladığını gözlemliyorum.
Bir yandan AK Parti’nin politikalarını eleştirip diğer yandan parti üyeliğinin devam ediyor olmasını, fazlasıyla çelişkili buluyorum.
Hele hele açıktan yeni bir siyasi arayışa girmişken hala verdiği röportajlarda ‘bugün seçim olsa AK Pariti’ye oy veririm’ demesini absürdlük olarak niteliyorum.
Herhalde o da böyle düşünüyor olacak ki, üzerinde hareket ettiği siyaset zemini bu kadar kayganken, siyasi zikzaklar çizmek yerine akademik çalışmasını tamamlamak için yakında
Avrupa’ya gitmeyi planlamış.
Bakalım Şener Londra ve Paris arşivlerinden hangi siyasi ve akademik sonuçları çıkararak geri dönecek.
Ne de olsa Şener’in temas halinde olduğu bazı isimler Osmanlının son dönemi ile bugünün Türkiye’si arasında ciddi ciddi bağlantılar kuruyor!
Abdüllatif Şener’e gelince o bu bağlantıyı hem siyasi hem de akademik açıdan Londra dönüşünde netleştireceğe benziyor.
EYÜP CAN/REFERANS