Akdeniz Üniversitesi
Ekonomi, Girişimcilik ve Kariyer Topluluğu'nun davetiyle, ''
Türkiye'nin Ekonomik ve Güncel Sorunları'' başlıklı bir konferans veren
TOBB-ETÜ Öğretim Üyesi, eski başbakan yardımcılarından Doç. Dr.
Abdüllatif Şener, Türkiye ekonomisini tartışırken küreselleşmenin getirdiği değişimi ve
ekonomik dönüşümü de yorumlamak gerektiğini söyledi.
Küreselleşmeye rağmen her
ülke ekonomisinin kendisine özgü nitelikleri olduğunu ifade eden Şener, ekonomi
politikalarını yürütenlerin küreselleşmenin yarattığı dinamikleri yönlendirmek ve aynı zamanda küreselleşmenin yarattığı maliyetlerden de ülkelerini korumak zorunda olduğunu söyledi.
Türkiye'de 2002'den bu yana uygulanan ekonomi politikalarını değerlendiren Şener, bu yıllarda, Türkiye'de milli gelirin arttığını, enflasyonun uzun yıllar sonra tek haneli rakamlara indiğini, ihracatın arttığını vurguladı. Buna karşın, ekonominin bunlardan ibaret olmadığını ifade eden Şener, ''Bazı önemli olumsuz görüntüler de vardır. Mesela, toplam talebin artış oranında önemli düşüş var'' dedi.
Özel
sektörün yatırım kapasitesinde azalma yaşandığına da dikkati çeken Şener, 2002-2006 yılları arasındaki yüksek
büyüme oranının 2007'nin 3. çeyreğinde düştüğünü kaydetti. Enflasyonun tek haneli rakamlara inmesinin sevindirici olduğunu dile getiren Şener, ''kemer sıkma'' politikaları ve kur düşüşüne rağmen, yüzde 4-7 aralığından aşağı inememesini de olumsuz olarak değerlendirdi.
Şener, 2002 sonrası itibariyle ekonomide olumlu makro ekonomik göstergelerle birlikte başarı zafiyeti gösteren noktalar olduğunu belirterek, ''Son 4-5 yıldır Türkiye yüzde 7,5 oranında büyümüştür. Türkiye, çok partili döneme geçişten sonra yıllık ortalama 4,5 büyürken,
büyüme oranı son yıllarda 7,5 olmuşsa bu bir başarıyı gösterir. Ama mutlak anlamda büyüme göstergelerine bakarak, 'başarılıyız diyebilir miyiz?' Erken hüküm vermemek lazım'' diye konuştu.
-ÖZELLEŞTİRMELER-
Şener, daha sonra öğrencilerin sorularını cevaplandırdı. Bir öğrencinin
özelleştirme politikasıyla ilgili sorusu üzerine Şener, ''Ben özelleştirmelere karşı değilim. Özelleştirmenin ekonominin rasyonelleşmesi anlamına geldiğini düşünüyorum'' dedi.
Özelleştirmeye karşı olmanın doğru ve sürdürülebilir bir politika olmadığını savunan Şener, buna karşın stratejik kurumların özelleştirmesine karşı olduğunu ifade etti. Şener, 5 yıllık bakanlığı döneminde hiç bir özelleştirme kararına
imza atmadığını belirterek, ''Galataport'un sekretaryasını yapan DPT bana bağlı olduğu için, ben imzalamadım, hiç bir bakanın da imzasına açmadım'' diye konuştu.
Türkiye'ye
yabancı sermayenin hazır kapasiteler ve
hizmet sektörü için geldiğini anlatan Şener, şöyle devam etti:
''Yeniden yatırım yapmak için gelmiyorlar. Hazır bir fabrikayı, birisi, başka birinden aldığından buna yatırım denmez. Şimdi bunun adı yatırım oldu. Yabancı sektör hizmet sektörüne de girdi. Bunlar kar marjları yüksek sektörlerdir ve paranın tamamının içeriden kazanıldığı sektörlerdir. Dışarıdan döviz getiren sektörler değildir.''
Türkiye'de bankaların yüzde 50,
sigorta şirketlerinin de yüzde 90'ının yabancı sermayede olduğunu dile getiren Şener, özelleştirmede sıranın
Milli Piyango, otoyollar ve köprülerde olduğunu vurguladı. Bu özelleştirmelerin tamamında, yabancı sermayenin paranın tamamını Türkiye'de kazanarak, dövize çevirip
transfer edeceğini öne süren Şener, ''Yani cari açığa yapısal bir unsur ekleyecek'' dedi.
Şener, bu durumda 2002 yılında 89 milyon dolar olan yabancı yatırımcının kar transferlerinin 2007'de 2 milyar dolara yaklaştığını belirtti.
-''JR'' BENZETMESİ-
Şener, bugün bazı gazeteci ve siyasetçilerin gözaltına alınmasıyla ilgili bir soru üzerine, çok sayıda basın mensubunun kendisini aradığını söyledi. Şener şunları söyledi:
''
Basında büyük bir kaygı olduğunu hissettim. Hepsi telaşlı. 'Bu neyin nesi?' 'Bu nezakete uygun düşüyor mu?', 'Yılların deneyimli bir köşe yazarını gece 04.00'te
baskın yapılarak, evinden alınıp götürmeye gerek var mı?, 'Daha nazik şekilde çağrılsa zaten ifadesini verirdi değil mi?' diye sürekli beni
test ettiler. Olayı yorumlamakta zorluk çekiyorum., Ama Türkiye bir hukuk devleti ve kurumlar var, kurallar var. Kurallara rağmen kuralları kötü işletebilirsiniz. Kötü işlettiğiniz zaman kamuoyunda büyük rahatsızlıklar ortaya çıkar.''
Birlikte çalıştığı bir dekanın derslerini ''İyi insan olun, iyi vatandaş olun'' diyerek açtığını anlatan Şener, iyi vatandaşın yasalara uygun hareket ettiğini vurguladı. İyi vatandaş olup, yasalara uygun yaşamanın yetmediğini, aynı zamanda iyi insan olmak gerektiğini anlatan Şener, ''Çünkü yasalarla zulmetmek mümkündür. Yasaların boşluklarından yararlanıp haksızlık yapmak mümkündür. Onun için bir yasayı uygularken dahi vicdan sahibi olmak lazım'' dedi.
Dekanın bu durumu anlatırken Dallas dizinin 'JR' karakteriyle örnek verdiğini anlatan Şener, bu karakterin de iyi bir vatandaş olduğunu, çünkü yaptığı her işi kanuna uydurduğunu vurgulayarak, ''Ama JR iyi bir insan değildir. Kanunların boşluklarından yararlanmak suretiyle yapmadığı
hile, kurmadığı tuzak kalmamıştır'' diye konuştu.
-''SEVİMSİZ GÖRÜNTÜ''-
Hukuk devletinin kuralları, kurumları olduğunu ve bu kurallara göre işlem yapıldığını dile getiren Şener, ''Ama uzaktan fotoğrafa baktığımız zaman bu işlemler böyle yapılmalı mıydı? sorusunu ister istemez soruyoruz.'' dedi.
Olayları cep telefonuna gelen mesajlarla takip ettiğini vurgulayan Şener, ''Sevimsiz bir görüntü izlenimi veriyor fakat fazla bir değerlendirme yorum yapmak istemiyorum. Yargının bağımsızlığı var'' diye konuştu.
Şener, ''Ama sonunda apar topar giden kimliği, statüsü bilinen insanlar 'bunda bir şey yokmuş' diye bırakıldığında buna herkes üzülecektir. O nedenle işin, nezakete uygun, ölçüye uygun yürütülmesini dilerim'' dedi.
Şener, siyasete girip girmeyeceğiyle ilgili bir soru üzerine, 16 yıl içinde bulunduğu siyasetin çok karmaşık olduğunu belirterek, bugün konuşulanların yarın farklı bir hale dönüşebildiğini kaydetti. Şener, ''(Herkes sizi istiyor, sizi bekliyor) falan diyorlar. Ben de espri niteliğinde diyorum ki, insanlar iyiyi takdir ederler ama bir bakıyorsunuz kötünün peşinden gidiyorlar'' dedi.
''AKP'nin gizli
gündemi var mı?'' sorusu üzerine Şener, ''Benim bildiğim gizli bir gündem yoktur'' yanıtını verdi.
-İŞSİZLİK RAKAMLARINA GÜVENMİYOR-
Bir soru üzerine, Türkiye'de en az güvenilecek verilerin işsizlik verileri olduğunu dile getiren Şener, ''Çünkü
TÜİK işsizlik oranını anketle tespit ediyor. Ankette kullanılan denek sayısı da 10-12 bin civarında. Bu denek sayılarını ve anketin yöntemini de yıldan yıla değiştiriyor. Böyle olunca kıyaslamada tereddüte düşüyorsunuz'' cevabını verdi.
Türkiye'de işsizlik göstergesinde 'işsiz' tanımının ekonomi kitaplarındaki tanımla aynı oluğunu anlatan Şener, ''Kitaplarda 'işi olmadığı halde işi olmayan ve iş arayanlara' işsiz denir.
TUİK'te aynı şekilde kabul edip işsizlik oranını tespit ediyor. Ama bakıyoruz ki Türkiye'de işi olmadığı halde iş aramayan çok insan var'' diye konuştu.
Şener, daha önce yaptırdığı bir hesaplamada bu kişilerinde eklenmesiyle Türkiye'deki işsizlik oranını yüzde 17 olarak hesapladığını söyledi.
-KAPATMA DAVASI-
Şener, AK Parti'ye açılan
kapatma davasının yerel
seçimleri etkileyip etkilemeyeceğine ilişkin soru üzerine, davanın, seçimlerden önce neticeleneceğini kaydetti. Davanın en çok 10 ay içinde sonuçlanacağını belirten Şener, ortaya çıkacak sonucun seçimi nasıl etkileyeceğini kestirmenin mümkün olmadığına işaret etti.
Türkiye'nin birliğe ihtiyacı olduğunu belirten Şener, kin, nefret ve endişenin hakim olması durumunda herkesin birbirine kuşkuyla bakacağını ve bu durumun sistemin çözüm üretme kabiliyetini ortadan kaldırdığını ifade etti. Türkiye'de yaşanacak gerginliklerden avantaj sağlamak isteyen tarafların dış güçlerle
işbirliği yapması gibi sonuçların ortaya çıkabileceğini anlatan Şener, siyasetteki üslubun yanlışlığını vurgulamak için seçim dönemlerinde meydanlarda hiç bir siyasi partinin adını kullanmayarak,
Mevlana ve Yunus Emre'nin aşk şiirlerini okuduğunu kaydetti.
AA