Kararın çürütücülüğü elbette bununla sınırlı değil. "Türedi 367" siyasal sistemi temelden kilitleyici bir rol üstlenmiş oldu. Bundan böyle Cumhurbaşkanı seçmek fevkalade zor bir hale geldi...
1982
Anayasası,
Cumhurbaşkanlığı seçimini neden kolaylaştırmıştı? Siyasal tıkanıklığı gidermek için. 1980 öncesinde tam 115 tur attığı halde
Çankaya'da oturacak kişiyi seçemeyen bir
Meclis vardı ve bu durum
darbe gerekçesi olarak tepe tepe kullanılmıştı...
Günümüzde Meclis'in Çankaya seçimini suhuletle yapacak olmasından korkulduğu için '367 Hurafesi' adeta
yastık altından çıkartılıp getirildi:
Anayasa Mahkemesi üyelerinin siyasal tercihleri havada karada belli 9 üyesinin varlığı, malum kumpası icra edenlerin en büyük güvencesiydi!
367 Hurafesi,
Sabih Kanadoğlu'nun icraatı olarak hayata geçse de, evvelemirde Erdoğan Teziç'in yorumuydu. 367 bir nevi "uyuyan
ajan"dı. "Günü geldiğinde düğmeye basılarak uyandırılan
tetikçi" işlevi gördü...
Pazar günü birinci tur yenilenecek. Burada da 367 bulunamadığı takdirde Çankaya turları sonlandırılacak...
367 yorumunun hukuki olarak en büyük açmazı "üçte iki"nin toplantı yeter sayısı haline getirilmesi ve bulunamadığı takdirde diğer turlara geçilemeyişi: 1989 Çankaya seçiminde Özal'a olan bütün husumetlerine rağmen ilk turda "üçte iki"yi aramak SHP, DYP ve "majestelerinin hukukçuları" başta olmak üzere hiç kimsenin aklına gelmemişti.
367 Hurafesi'nin Çankaya seçimini şarampole yuvarlamasında son tahlilde en büyük pay
Erkan Mumcu'nun: "Adam adama markaja" tabi olan Mumcu, oyuncularının maça çıkmasını engelleyen
teknik direktör konumundaydı. Özal'ın kemiklerini sızlattı. Anavatan liderinin bu tavrı "Özal'ı Çankaya'ya çıkaran seçimin de geçersiz olduğu" anlamına geliyor!?
6
Mayıs'taki oylamada zat-ı şahanelerini yine göremeyecekmişiz. Demek ki, markajın etkisi sürüyor...
"Ankara'nın Kaybedenleri" yani 28
Şubat kalıntılarının çekim alanına girerek kumpasa dahil olduğu için "Demokrasi Mücadelemiz" kendisini asla unutmayacaktır...
"Markajın kır atlısı" Ağar ise 367'nin doğru bir yorum olmadığını, 184'ün kafi geldiğini söylemeye devam ediyor. '
Yorumsuz' fıkra gibi! Üç vekilinden ikisini
demokrasiye kaptırmış olması
beraat etmesine yetmiyor...
Baykal'a gelince, kendisi
Erol Taş rolünde. Kızmayalım. Mazurdur. Krize oynamak babında asabidir ama mazereti de vardır!
Erdoğan'ın "Erken seçim artı
cumhurbaşkanını
halk seçmeli" atağı karşısında canı sıkıldı, Baykal'ın: "Aman ha, halk seçmesin" diyor...
Sahi,
Cumhuriyet -ne partisiydi? Halk, değil: Cumhuriyet Halk Seçmesin Partisi! Doğru isim budur...
Temeli: İkinci
İnönü Savaşı esnasında Bursa'dan göçen bir kafileye nasıl seslenmişti, İsmet Paşa? "Kimse işitmesin, millet düşmanınızdır" demişti! (Kaynak:
Ulus, 17 Mayıs 1968)
Baykal "Sezer gibi Cumhurbaşkanı olsun" istiyor. Aynı zamanda "Sakın ola halk seçmesin" diyor. Yani? Halkın Sezer gibi bir Cumhurbaşkanı'nı seçmeyeceğini gayet iyi biliyor. Öyleyse, bir an evvel halk
ithal etmeliyiz...
Üç aylık uzatmalar falan da kesmez bizi. Sezer'i şöyle sonsuza kadar Çankaya'da tutacak bir formül yok mu?
Ce-Ha-Pes, genel seçimde "halk"ın karşısına çıkacak. Muhtemelen Çankaya seçiminde de maalesef yine halka gidilecek! O zaman, "367 Sabih Bey Amca"dan rica edelim. Kamuoyunu hazırlayalım. Anayasa Mahkemesi'nden dokuza iki halkı
kapatma kararı çıkartalım. Kökten ferahlayalım...
Final: İki yıldır
erken seçim isteyen
CHP seçimin kapıya dayandığını görünce "Çok ani oldu/ sıcaktır/ tatildir" diye slalom yaptı; "
Eylül"e kaçmaya çalıştı. Ancak başaramadı. Sonuçta onların oyları da eklendi. 22 Temmuz'da erken seçim kararı dün Meclis'ten geçti: Hayırlı işler, bol güneşler!
Tamer Korkmaz - Zaman