Adli Tıp Kurumu 6. İhtisas
Kurulu üyesi Prof. Dr.
Hamdi Özkara, ''çocuğa cinsel istismar'' suçundan
tutuklu yargılanan yazar Hüseyin Üzmez'in
tahliyesine ilişkin olarak yaptığı açıklamada, ''Maruz kalınan olay ne kadar nefret uyandıran bir davranış olsa da mağdurun değerlendirilmesi sonrası, objektif bir yaklaşımla kanunda sorulan mahiyette ruh ve beden sağlığının bozulmadığına karar verilmiştir'' ifadesini kullandı.
Prof. Dr. Hamdi Özkara, yaptığı yazılı açıklamada, mağdura ilişkin verilen
rapor nedeniyle hakkında çıkan haber ve yazılar konusunda görüşlerini açıklamak istediğini bildirdi.
Adli Tıp Kurumu 6. İhtisas Kurulu'nun görevlerinin, çocuk düşürme ile ilgili suçlar, genel ahlak,
aile düzeni aleyhine karşı işlenen suçlar, cinsel
iktidar tespiti, çocuklara karşı cinsel
eylem ile ilgili konular olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Özkara, bu kurulun bir başkan, 2 adli tıp uzmanı ve kadın hastalıkları ve
doğum, radyoloji, üroloji, ruh sağlığı ve hastalıkları, çocuk psikiyatrisi, adli antropoloji ve çocuk cerrahisi uzmanlarından oluştuğunu kaydetti.
Kendisinin de kurulda üroloji uzmanı bir üye olduğunu belirten Prof. Dr. Özkara, son günlerde kamuoyunun gündemine gelen konunun 5237 sayılı yeni TCK'nın 103/6 maddesi uyarınca verilen rapor nedeniyle ortaya çıktığını anımsattı.
Prof. Dr. Özkara, ''çocuğa cinsel istismar'' sonucu işlenen suçları kapsayan TCK'nın 103. maddesinin, 3 ile 8 yıl
hapis cezası öngördüğünü, aynı maddenin 6. fıkrasına göre eylem sonucu mağdurun ''beden ve ruh sağlığının bozulması'' durumunda cezanın 15 yıldan aşağı olamayacağını hükme bağladığını belirtti.
-YASA GEREĞİ YAPILAN AYIRIM-
Yasaya göre beden ve ruh sağlığı bozulan ile bozulmayan mağdurlar arasında bir ayırım yapıldığına dikkat çeken Prof. Dr. Özkara, şunları kaydetti:
''Eğer her mağdurun mutlaka beden ve ruh sağlığının bozulması kesin olsaydı, o zaman kanunun da herkese 15 yıl ceza hükmetmesi gerekirdi. Böyle bir durumda ise unutulmamalıdır ki örneğin ailesinin yanından kaçırılan zorla ve çok travmatik cinsel istismar vakaları ile diğerleri arasında bir fark kalmayacaktı.''
Prof. Dr. Özkara, bu tip cinsel istismara maruz kalan mağdurlarda akut dönemde ortaya çıkan
psikolojik etkilenmenin, bir süre sonra kişilere ve olayın kişide yarattığı etkiye göre farklılık gösterdiğini, bu nedenle kurum işleyişinde oluşturulan genel uygulamada, cinsel istismardan hemen sonra değerlendirilmiş olsalar dahi mağdurların olaydan 6 ay sonra tekrar incelendiklerini kaydetti.
Bu olayın, mağdurun annesinin telefonunun
mahkeme kararıyla
Bursa emniyeti tarafından erkeklere para karşılığı yaşı
küçük çocukları
fuhuş amaçlı pazarlamak şüphesiyle izlenmesi sonucu ortaya çıkarıldığını hatırlatan Prof. Dr. Özkara, olay sonrası mağdurun ailesinden alınarak yurda yerleştirildiğini anımsattı.
Prof. Dr. Özkara, mağdurun ifadesinde, ''annesinin kendisini eylemi gerçekleştiren kişiye birden çok defa yolladığını, annesinin olayı bildiğini ve cinsel tacizin elle okşama ve öpme şeklinde gerçekleştiğini'' söylediğini aktardı.
Uludağ Üniversitesi'nden verilen raporda ''Saptanan anksiyete ve depresyonun hangi olayla bağlantılı olduğunun kesin olarak belirlenemeyeceği' şeklinde görüş belirtildiğini kaydeden Özkara, bu ifadeden de ''mağdurun durumunun cinsel istismar olayı mı, yoksa evden ayrılıp yurda yerleştirilmesiyle mi ilintili olduğu ayrımının yapılamadığının'' anlaşıldığını savundu.
-YENİ DEĞERLENDİRME-
Prof. Dr. Özkara, mahkemenin mağdurun tekrar değerlendirilmesi isteği üzerine olayın üzerinden 6 ay geçmesi nedeniyle kurulun, mağduru kurul ortamında üyeler, adli tıp ve sosyal
hizmet uzmanları ile birlikte ve ayrı ayrı 3 saate yakın süreyle değerlendirdiğini ifade ederek, şunları kaydetti:
''Maruz kalınan olay ne kadar nefret uyandıran bir davranış olsa da mağdurun değerlendirilmesi sonrası, objektif bir yaklaşımla kanunda sorulan mahiyette ruh ve beden sağlığının bozulmadığına karar verilmiştir. Hukukun evrensel doğrusu, sevdiğimiz kişi için farklı, sevmediğimiz kişi için farklı kararlar verilmemesini gerektirir. Ayrıca unutulmamalıdır ki verilen bilirkişi raporu, tıbbi ve vicdani kanaat raporudur. Bu rapor en fazla kişinin 8 ya da 15 yıl
hapis cezası ile cezalandırması konusunda yol gösterici olabilir. Kişi medyada yansıtıldığı gibi bir rapor ile
beraat edemez ya da suçlu sayılamaz. Hala bu kişinin mahkemesi devam etmektedir. Bir kişinin tutuklu veya tutuksuz yargılanmasına karar verecek yegane merci mahkemelerdir. Adı geçen kişinin tutuksuz yargılanmak üzere salıverilmesi mahkemenin kararıdır. Kişinin cezalandırılıp cezalandırılmaması, tahliye edilip edilemeyeceği ve cezanın süresi mahkemenin vereceği kararlardır.''
Prof. Dr. Hamdi Özkara, kendisi hakkında basında çıkan haberlerle ilgili olarak da şu bilgileri verdi:
''
Basında hakkımda yanlış olarak yazılan ve eskiden şaibeli rapor vermiş olduğum konusu tamamen haksız bir
suçlamadır. Hakkımda çıkan ve sadece bir gazetede yayımlanan haksız suçlama dikkatle incelendiği zaman bu iddianın
cinayet işleyen ve mahkum olan kişinin avukatı tarafından dile getirilmiş olduğu ve daha sonra herhangi bir soruşturmaya dahi gerek duyulmadığı görülecektir. Bu konu ile ilgili
basın açıklaması, o dönemde
Adli Tıp Kurumu tarafından yapılmıştır.''
AA