Adli Tıp Kurumu'nun, “potansiyel ani
ölüm riskiyle hareket ettirilmesinin tıbben mümkün olmadığı” şeklindeki
rapor nedeniyle yaklaşık 1.5 yıldır
hastanede bulunan
Ergenekon sanığı Mehmet
Haberal'ın
tedavi gördüğü yerde muayene edilmesine karar vermesi, benzer durumdaki hasta yakınlarının tepkisini çekti. Daha ağır sağlık sorunları yaşayan
tutuklu ve hükümlüleri ayağına çağıran
Adli Tıp'ın, Haberal'ı tedavi gördüğü
hastane odasında muayene etmesi çifte standart olarak değerlendirildi. Aynı hassasiyetin lenf
kanserine yakalanan Nurettin Soysal'a, lösemili Abdullah Akçay'a ve akciğer kanseri Rıdvan Kızgın'a gösterilmemesi eleştirildi. Akçay ve Kızgın, cezaevinde yaşamlarını yitirdi.
Dicle Üniversitesi tarafından ‘hastanın
yolculuk yapmasının büyük risk taşıdığı” belirtilmesine rağmen, Adli Tıp Soysal'ı
İstanbul'a çağırmıştı. Diyarbakır'da hastanenin “6 ay ömrü var” tespitine rağmen İstanbul
Adli Tıp Kurumu Soysal'ın “cezaevinde de tedavisinin mümkün olduğu” yönünde rapor verdi. 14 yaşındaki hükümlü Abdullah Akçay da cezaevinde lösemiye yakalanmıştı.
Okmeydanı Eğitim ve
Araştırma Hastanesi'nce “üç ay ömrü kaldı” tespiti yapıldı. Avukatları cezayı erteletmek istedi ancak Adli Tıp Kurumu Akçay'ı görmekte ısrarcı oldu. 6 ay sonra Akçay için “ölmek üzeredir” yönünde rapor verdi. Ancak artık çok geçti. Çünkü Akçay hayatını kaybetmişti.