Son 20 yıldır 'iki ateş arasında kalan'
Güneydoğu halkının
toprak ağalarının insafına terk edildiği, bu kez de
Başbakanlık tarafından
itiraf edildi.
Bölgedeki toprak mülkiyetindeki dengesizliğe dikkat çekilen Başbakanlık Aile
Araştırma Kurumu'nun raporuna göre halkın yüzde 59'unun toprağı yok. Toprak sahiplerinin yüzde 67'sinin toprağıysa 50 dönümden
küçük. Rapora göre toprak düzenlemesiyle ilgili çalışmalar, sorunları daha da derinleştiriyor. Toprak mülkiyeti çarpıklığı, bireyselleşme ve
demokratikleşme önünde ciddi bir engel oluşturuyor.
Uçurum büyük
Aile Araştırma Kurumu'nun
Hacettepe Üniversitesi Sosyoloji Anabilim Dalı'ndan Dr. Şevket Ökten'e yaptırdığı 'GAP Bölgesi'nin Sosyo-Kültürel ve Yapısal Özelliklerinin Aile Yapısına Etkileri' başlıklı araştırmanın sonuçlarından bazıları şöyle:
En önemli sosyo-
ekonomik sorunlardan birisi,
bölge tarım topraklarının
işletme ve mülkiyetinde belirgin olarak görülen dengesiz dağılım.
İşletmelerin büyük çoğunluğu verimli bir işletmeye elvermeyen çok küçük boyutlardaki topraklar üzerinde geçimlik işletmecilik yaparken, küçük bir
azınlık toprakların geniş bir bölümünü denetliyor.
Mutlu azınlık
Kendi mülkiyetinde hiç toprak olmadığını belirten
aile reisi oranı yüzde 59. Toprağı kendi mülkü olanlar arasında yüzde 67 gibi büyük bir oranın toprağı 50 dönümden küçük. 51-100 dönüm arasında toprağa sahip olduğunu söyleyenlerin oranı yüzde 27 iken, 101-200 dönüm arası toprağa sahip ailelerin oranı yüzde 3.1'e düşüyor. Toprağının 200 dönümden büyük olduğunu belirten hanelerin oranıysa sadece yüzde 2.5.
Toprak mülkiyetindeki dengesizliğe bağlı olarak toprağın işletmelere dağılımında da büyük dengesizlikler var. Bu dengesizlik, toprak mülkiyeti düzeninde görülen dengesizlik kadar belirgin. Ailelerin yüzde 45.1'i kendi toprağını işletiyor. Hane reislerinin yüzde 7.2'si ailesinin toprağını işletiyor. Başkasının toprağında
kiracı (yüzde 15.4) ve ortakçı/yarıcı olarak (yüzde 32.4) çalışanların toplam oranı yüzde 47.8'dir. Toprak mülkiyet biçimine bağlı olarak gelişen bu işletme biçimleri, beraberinde sosyal
bağımlılık ilişkilerini de geliştiriyor. Bu durum, bireyselleşme, demokratikleşmenin önünde ciddi bir engel oluşturuyor.
Toprağın dağılımındaki dengesizlik, gelir dağılım dengesizliğini etkilediği gibi, çok küçük veya çok büyük parçalarda işletmecilik ekonomik verimliliği de olumsuz etkiliyor. Bu anlamda bazı düzenlemeler yapılmış, fakat bu düzenlemelerin soruna çözüm getirmediği, hatta daha da derinleştirdiği söylenebilir.
Çok çocuk özendiriliyor
Başbakanlığın raporuna göre bölge,
ülke ortalamasının üstünde bir nüfus artış hızına sahip. Bunun temel nedeni, çok çocukluluk eğilimi. Bu eğilim, geleneksel
toplumun değerleriyle özendirilmekle birlikte, maddi koşullar ve gereksinimler de büyük oranda etkili. Üretimin genelde aile düzeyinde örgütlenmiş olması ve teknolojinin geriliğine bağlı olarak üretimin yoğun emeğe dayanması ve işgücünün de aile içinden karşılanması,çok çocukluluğu
teşvik ediyor.
Kişilerin hangi partiye oy vereceği konusunda aşiretin belirleyici olduğu oran yüzde 13.2. Aşiretin hizmetinde çalışmayı üstlenenlerin oranı yüzde 10.5, her konuda yükümlülük getirdiğini belirtenlerin oranıysa yüzde 1.8.
Kadınların durumu
Geleneksel bir toplum yapısına sahip bölgede otorite erkeklerin elinde toplanmış. Köylerde kadının konumu da büyük oranda geleneksel rol ve statülerce belirlenmiş. Kırsal alanlarda daha belirgin olarak, kadın ve erkek arasındaki işbölümüne göre kadın geleneksel bir konumda. Köylerde kadın,
cinsiyet temelindeki işbölümü uyarınca
ev hanımı, analık gibi rolleri yerine getiriyor. Hane halkı reislerinin çoğu (yüzde 64.3) kadının işlevini analık (çocuk doğurmak ve yetiştirmek) açıklarken, yüzde 22'si kadına ev işlerini görmek ve kocasına bakmak görevini yüklemiş. Daha eşitlikçi bir statüyü belirtmek üzere kadını, eşinin hayat arkadaşı olarak niteleyenlerin oranı yüzde 13.8.
Radikal