Susurluk davası hükümlüsü
Yaşar Öz, "
Susurluk Davası" kapsamında Emniyet Genel Müdürü olduğu dönemde "Suç işlemek amacıyla
örgüt kurduğu" iddiasıyla yargılanan
Mehmet Ağar hakkında ilk kez konuştu.
Halen cezaevinde bulunan Öz, "Ağar'ın talimatıyla bana yeşil ve lacivert pasaportlar,
silah taşıma ruhsatı ve
emniyete ait plakalar verildi. Yakalandığımda Ağar'ın talimatıyla serbest bırakıldım" dedi. Özel
Harekat Daire vekili İbrahim Şahin'in de elinde 30 kişilik "
ölüm listesi" gördüğünü söyledi.
Ankara 11. Ağır
Ceza Mahkemesi'nde yargılanan Mehmet Ağar, duruşmada, "Yaşar Öz'ü,
Tarık Ümit getirdi. Kendisini
muhbir ve insan simsarı olarak tanırım, kendisinden bu şekilde faydalandık" demişti.
Öz de cezaevinden "İddialarını ispatlamazsa 16 yıl süren suskunluğumu bozarım" tehdidinde bulunmuştu. Mahkeme, Yaşar Öz'ün talimatla ifadesinin alınmasına karar vermişti. Öz, 26 Haziran'da
Tekirdağ 2.
Ağır Ceza Mahkemesi'nde verdiği ifadesinde şunları söyledi:
AĞAR'LA ÜMİT TANIŞTIRDI
Ağar ile 1993 yılı sonlarında Tarık Ümit aracılığıyla tanıştım. Yurtdışındaki bir
İngiliz şirketinde uyuşturucu kaçakçılığına ismim karıştırılmıştı. Yardım istemek için Ümit'le birlikte Ağar'ın yanına gitmiştik. Daha sonra Ağar, yurtdışındaki bazı işlerle ilgili danışmanlık yapmamı istedi. Daha önce
Muğla Valiliği'nden almış olduğum kendi adıma silah taşıma ruhsatım vardı. Çok sık yurtdışına çıktığımdan lacivert pasaportum vardı. Talebim olmamasına rağmen bana silah taşıma ruhsatı ile iki adet
yeşil pasaport ve bir adet de lacivert pasaport verildi.
EMNİYET'E AİT PLAKALAR
Bu pasaportlardan lacivert olanı şu an ismini hatırlayamadığım ancak benim kendilerine bildirdiğim bir isim adına düzenlenmişti.
Yeşil pasaportlardan birisi benim adıma, diğeri babam Eşref Cuğdar adına düzenlenmişti. Her üç pasaportun üzerinde fotoğrafım bulunuyordu. Silah taşıma izin
belgesinde Ağar'ın imzası bulunuyordu.
Pasaportları yine o dönem Emniyet Genel Müdürü olan Ağar'ın talimatıyla o sırada Daire Başkanı olarak görev yaptığını sandığım
Emin Aslan, bulunduğumuz odaya elinde birçok belge ile birlikte gelip bunları arkadaşım Tarık Ümit'e verdi. Ümit, bu belgeler içerisinde benimle ilgili olanları seçerek bana verdi. 4-5 tane, gerektiğinde kendi araçlarımızda kullanılmak üzere emniyet birimlerine ait plakalar ile bu plakaların bizde bulunmasını izah edecek belgeler de verildi.
ÇATLI AKRABAM OLUR
Abdullah Çatlı, ablamın üvey damadı olur. Yıllar önce kendisiyle görüştüğümüz oluyordu. Ancak 1978 ya da 1979 yılında adı 7 TİP'linin öldürülmesi ve
Abdi İpekçi cinayetine karıştığından kendisi yurtdışına gitti. Bir daha kendisiyle Susurluk
kazasında ölene kadar yüz yüze ve telefonla bile görüşmedim. Ancak ailesi ve çocuklarıyla görüştüğüm olmuştur. Kaza sonucunda Çatlı'nın üzerinden çıkan silah taşıma izin belgesinin bir benzeri bana da verilmişti.
ÖZ TEKİRDAĞ F TİPİNDE
Yaşar Öz, Susurluk davasından hüküm giydikten bir süre sonra "Teşekkül halinde eroin
ihraç etmek" suçundan 15 yıl ağır hapse çarptırıldı. 7 yıl 7 ay 13 gün
hapis yattıktan sonra
tahliye oldu. Son olarak Kıbrıs'ta kendisine ait bir kumarhanede çıkan çatışmanın ardından gözaltına alınan Yaşar Öz, 9
Ağustos 2007'de tutuklanarak Tekirdağ F Tipi Cezaevi'ne konuldu.
UZİ DOLU SPOR ÇANTA
1993 yılında Tarık Ümit'le birlikte Ankara Necatibey Caddesi'nde bulunan Özel Harekát Daire Başkanlığı'nı ziyaret ettik. O sırada Daire Başkan Vekili İbrahim Şahin'di. Çay içtikten sonra çıkarken Tarık Ümit'in elinde bir
spor çanta vardı. Araca bindiğimizde çantayı açtı ve içinde çoğunluğu Uzi
marka olmak üzere çok sayıda silah olduğunu gördüm. Daha sonra birlikte havaalanına gittik. Bize daha önce verilen silah taşıma belgesini havaalanında görevlilerine gösterdik, herhangi bir engelle karşılaşmadan İstanbul'a geldik.
ELİNDE 30 KİŞİLİK ÖLÜM LİSTESİ VARDI
Bu silahlarla ne yapılacağını sorduğumda Ümit, 25-30 kişilik bir liste gösterdi; bunların
PKK finansörü olduklarını, öldürülmeleri gerektiğini söyledi. Karşı çıktım. Bu olaydan sonra Tarık Ümit ve diğerleriyle ilişkimi dondurdum. 1994 tarihinde İstanbul'daki evimde yapılan aramalarda ele geçirilen belge, doküman, tabanca ile mermilerin sayı ve nitelikleri doğrudur. Çıkan belge de Ağar tarafından bana verilmiştir.
YILMAZ'DAN DEMİREL'E
Ele geçen bu belge ve silahlar tutanağa bağlandıktan sonra bizi karakola götürdüler. Ancak Ağar'ın talimatı üzerine beni serbest bıraktılar. Bahse konu belge ve silahların Ankara'ya getirilmesi talimatını Ağar verdiğinden bunları Ankara'ya göndermişler. Bu arada o dönem
Mali Şube Müdürü olan
Salih Güngör, bu belge ve dokümanların birer fotokopisini kendisine almış; daha sonra bunları siyasete atılacağı günlerde bazı beklentileri karşılığında muhalefet partisi lideri Mesut Yılmaz'a iletmiş; Yılmaz'ın bu belgeleri dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'e ulaştırdığını biliyorum.
Kaynak: HÜRRİYET