Ergenekon ve ordu
Son zamanlarda “aslında Ergenekon yoktur” lafları yeniden çoğalmaya başladı.
Ergenekon'u bir kurtarabilseler de, devletin içindeki çeteyi yeniden “işlevsel” hale getirebilseler çok sevinecekler.
Bu karışık ve kanlı günlerde Ergenekon çok işlerine yarayacak.
Her şeye rağmen “
sivil toplumun” güçlendiğini, “yasaları dinlemem, istediğim zaman yasayı çiğnerim” diyen
yüksek yargının zorlandığını, seçilmiş
iktidarları
baskı altına alan ordunun
siyaset alanında gerilediğini görüyorlar çünkü.
En korktukları şey oluyor.
İktidar
halkın eline geçiyor.
Bunun bir kaosla durdurulması gerekiyor ama elde adam kalmadı yeni olaylar çıkartmak için.
Onun için “içerdekileri” yeniden görev başına gitmek için kıvranıp duruyorlar.
Bunun için de kendilerine göre çok zekice bir yöntem bulmuşlar.
Genellikle zampara heriflerle oynak kadınların benimsediği bir yöntemi benimsiyorlar.
Bütünüyle doğru bir hikâyenin içinde bir “yanlış” bulup, bu tek yanlışla “aslında bütün hikâyenin yanlış” olduğunu kanıtlamaya çalışıyorlar.
Çok eski bir taktiktir ama denenmeye değer.
Aynı taktiği
Aktütün faciasında
Genelkurmay da denemişti.
Biz, karakolu basmaya gelen
PKK'lıların uydulardan çekilmiş resimlerini yayımlamıştık, askerler “gelenleri” izlemişler ama baskına engel olmamışlardı.
O zaman, Genelkurmay bir yalanlama yayınlamıştı.
Bir henüz generallerin gözlerini bile kırpmadan yalan söyleyebildiklerini bilmediğimizden önce bir şaşırmıştık.
Sonra “neyi yalanlıyorlar” diye dikkatle bir daha okumuştuk açıklamalarını.
Yayımladığımız resimlerden birinin altında o bölgedeki bir derenin adı yazıyordu, biz yirmi kilometre ötede olan bir dereyle o dereyi karıştırmışız.
O tek “karelik” hatayı “merkeze” alıp sanki haberin bütünü doğru değilmiş gibi bir açıklama yapmışlardı.
Ne yaptıklarını görünce biz de gereken açıklamayı gazeteye koymuştuk.
Ergenekon meselesinde de aynı yöntemi deniyorlar.
İddianamede bulabildikleri bazı hataları örnek göstererek, Ergenekon diye bir
örgüt olmadığı sonucuna varmaya çabalıyorlar.
Çok çabalarlar ama beceremezler.
Yeraltından çıkan cephanelikleri, suikast krokilerini, Koç Müzesi'ndeki bombayı, “boru” olduğu iddia edilen LAW'ları, telefon konuşmalarını, Danıştay Cinayeti'ni, darbe planlarını nasıl yalanlayacaklar?
Yalanlasınlar da görelim bakalım.
Biz epeydir Ergenekon konularına girmiyoruz.
Çünkü o örgütle bağı olanların çoğu
tutuklu ve biz ilke olarak tutuklanmış insanlarla ilgili haberleri çok gerekmedikçe yapmıyoruz, zaten hapse girmiş birilerini daha da zora sokmak gibi bir derdimiz yok çünkü.
Bizim için önemli olan o örgütün eylemlerinin durdurulması, devletin içindeki çetelerin temizlenmesi, ülkeyi kaosa sokmak isteyen güçlerin tasfiyesi.
Bu da, Ergenekon yandaşlarının bütün çabalarına rağmen gerçekleşiyor.
Türkiye ve dünya, devletin içinde bir suç yapılanmasına izin vermiyor.
Elbette, Ergenekon ve darbe yanlıları her fırsatta direnmek için ellerinden geleni yapacaklar.
Genelkurmay Başkanı da sağcı bir gazeteye verdiği demeçte Ergenekon'dan söz ederken gelişmelerden hoşnutsuzluğunu sezdirmiş.
Başarısızlığı ve yetersizliği her geçen gün biraz daha ortaya çıkan, karakollarını bile koruyamayan, PKK'lıları görüp “çoban zanneden”, kekik toplayan ihtiyarları “PKK'lı diye öldüren”, beş bin kişilik PKK kuvvetleri karşısında 800 binlik bir gücü bile yeterince kalabalık görmeyen bir ordunun komutanı nasıl hâlâ konuşabiliyor?
İnsan, utanır da susar.
Darbeleri ortaya çıkarmadıkları, darbecileri yakalamadıkları, Ergenekon'u kendi içlerinden temizlemekte isteksiz durdukları ve akıllarını siyasete taktıkları için bu durumdalar ve hâlâ Ergenekon'u savunmaya çalışıyorlar.
Bizim gazetede yayımlanan darbe planlarıyla ilgili ordu ne yaptı?
Balyoz hakkında ne işlemler yürüttü?
“Kâğıt parçaları”, “borular” ne oldu?
Ergenekon örgütü, silahları, planları, ilişkileri, destekleyicileriyle var.
Ama yok olacak.
Devletin içinden çeteler temizlenecek.
Anayasa değişmeden, yüksek yargı hukukun içine çekilmeden, ordu siyasetten tümüyle çıkarılmadan önce son bir gayretle Ergenekon'u kurtarmak için şanslarını bir daha denemek istiyorlar.
Başaramayacaklar.
Geçmişteki o güzel günler, medyanın devlet çetelerine koşulsuz desteği bitti çünkü, halk gerçekleri öğrendi.
Ve, o nefret ettikleri halk artık darbecilere izin vermeyecek.
AHMET ALTAN - TARAF