Ertürk,
İzmir Rotary Kulübü'nün
Crown Plaza'daki toplantısında yaptığı konuşmada,
TMSF'nin, 1997-2003 döneminde
kriz sürecini
tasfiye etmek için önemli çaba gösterdiğini söyledi.
1994 yılındaki krizde 3
bankanın battığını, önemli sayıdaki bankanın yara aldığını,
finans sektörünün ayakta kalması için mevduatlara yüzde 100 güvence getirildiğini belirten Ertürk, mevduata güvencenin 2004 yılında kaldırıldığını anlattı.
Geçmişte büyük faizlerle para toplandığını, ancak sonuçta “saadet zincirinin koptuğunu”, bunu da milletin ödediğini ifade eden Ertürk, bunu geri almaya çalıştıklarını kaydetti.
TMSF'nin, 2003 yılında son batan bankadan tahsilata başladığını belirten Ertürk, bu gruptan 2003 yılında 1.5 milyar dolarlık tahsilat yaptıklarını söyledi.
Ahmet Ertürk, dürüstlüğün, iş,
teknik bilgi, uzmanlık gibi öğrenilecek bir durum olmadığını da ifade ederek, şöyle dedi:
“Dürüstlük varsa vardır, yoksa yoktur. Dürüstlük öğrenilemeyeceği gibi önceden de
test edilemez. Siyasi iradenin, mekanizmanın,
sivil toplum örgütlerinin yolsuzluklara karşı iyi çalışması lazım. Aksi takdirde Türkiye'nin geleceğine, kültürüne, eğitimine, iş hayatına olumsuzluklar getirerek, krizlere neden oluyor.
Devraldığımız şirketler öyle güllük gülistanlık şirketler değildi. Kötü yönetilmiş, çalınmış, hırsızlanmış şirketlerdi. Bunlara mali
disiplin, motivasyon getirildi. Bu şirketler ayağa kaldırıldı ve hiç kimsenin tahmin etmediği değerlere sattık. Bunları yaparken bile, bu borç dolayısıyla memnun olması gereken grup bize, teşekkür etmesi gerekirken, bugün dünyanın dört bir tarafında hukuk savaşı açmış durumda.
Savaş diyorum. Hukuk itirazları demiyorum, savaş açmış durumdalar...”
TAZMİNAT DAVASI AÇILACAK
Savaşın olabilecek ahlaki, gayri ahlaki her türlü yönteminin kullanıldığını iddia eden Ertürk, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Burada ilan ediyorum; TBMM'de temsilcileri vardır. Bu temsilcilik kanalıyla yargı denetim mekanizmalarını gayri ahlaki biçimde kullanıyorlar. Vatandaşların bilgi edinme kanunundaki haklarını kötüye kullanıyorlar. Bugüne kadar o değerli milletvekili tarafından 5 defa bilgi edinme hakkı müracaatı yapıldı. Hepsinde,
Uzan Grubu'nun satışlarının teknik detayları bizden istendi. Niye istiyorsun, seni ne ilgilendiriyor, çünkü
servis yapıyor. Bilgi edinme kuruluna da sesleniyorum, bu tür gayri ahlaki kullanımlara da mani olunmalıdır. O milletvekiline tazminat
davası açacağız. Kazanacaklarımızı da fon geliri olarak yazacağız. Böylelikle o milletvekilinin de topluma katkısı olacak.”
Türkiye'de sivil hakların kötüye kullanıldığını öne süren Ertürk, ”Sonra ne oluyor, birileri gelip bu hakkımızı elimizden alıyor. Biz böyle bir saldırı altındayız. Bu saldırıya, bu savaşa 50 milyar doları toplam çabalarından dolayı maruz kalmış durumdayız. Bütün mekanizmalarıyla
silahlarıyla savaş açmış durumdalar” dedi.
Ertürk, Uzan Grubu'nun Cayman Adaları'ndan İngiltere'ye, Ürdün'den İsviçre'ye, Kazakistan'dan Türkmenistan'a dünyanın dört bir yanında kendilerine karşı açtıkları kişisel ve kurumsal davalarla boğuştuklarını, kamunun kısıtlı imkanlarıyla mücadele etmeye çalıştıklarını söyledi.
“İŞİMİZİ DÜZGÜN YAPIYORUZ”
Bugüne kadar bütün hukuk itirazlardan üstün çıktıklarını vurgulayan Ertürk, şöyle devam etti:
“İşimizi düzgün yapıyoruz, çünkü haklıyız. Bir alacak, bitmiş gitmiş. Dünyanın en büyük yolsuzluğunu yapmış bir gruptan alacağımızı tahsil etmeye çalışıyoruz. Dünyanın en büyük yolsuzluğunu yapmış diyorum, çünkü dünyada bunun bir örneği daha yok. Bir banka düşünün,
kayıtdışı mevduatı, kayıtlı mevduatın 10 katı büyüklüğünde olsun. Biz
diyoruz ki gelin baylar, bayanlar 'kamuya böyle bir borcumuz yok'
deyin diyoruz.
Hayır 'bu doğru değil' deyin, biz de vazgeçelim. Bunu söyleyemiyorlar, 'bizim borcumuz var, bu yolsuzluğu yaptık, ama size bunu yedirmeyiz' diyorlar. Biz de iddialıyız, bu parayı söke söke alacağız. Kamunun, herkesin cebinden çıkmış parasını söke söke alacağız. Neye mal olursa olsun. Toplumun bize sahip çıkağına inanıyoruz. Ahlaklı, özveriyle çalışan insanlara toplumun sahip çıkacağına inanıyoruz.”
“YATIRIMCI DEDİLER, KAHYA ÇIKTI”
Güney Kıbrıs'lı bir yatırımcının, Uzan Grubu'nun ÇEAŞ hisselerine yatırım yaptığı, ÇEAŞ'a
Enerji Bakanlığı'nın el koyması üzerine de '
yabancı sermayeye zarar verildiği' yolunda haberler çıktığını kaydeden Ertürk, bu konuda araştırma yaptıklarını belirtti. Ertürk, ”Biz bu grupta uzmanlaştık. Kimin eli, kimin cebinde biliyoruz.
Yatırımcı dediler, bunların kahyası olduğunu tespit ettik” dedi.
Ahmet Ertürk, 1997-1998 yıllarında fona devredilen bankaların da ortalarda resmi kayıtlarının görülmediğini, “paraların uçup gittiğini” savundu.
Bunları söylerken risk aldığını dile getiren Ertürk, “Kendimize güveniyoruz, menfaat ilişkilerinin kilometrelerce uzağındayız. Türkiye'nin uçup giden paralarını tahsilat yolunda ceza alacaksak, bu şereftir” diye konuştu.
Egebank'ın ailece satın alınan bir banka olduğunu, bugün ise karşılarında ailenin en
yoksul kesiminin görüldüğünü savunan Ertürk, ”Bugün 'işin içinde yokum' diyen bir kişi, yüzde 68.5 hissesini oğluna devretmiş. O tarihte devralan yurtdışında olduğu için 3 yıl genel kurulda yüzde 68.5 temsil edilmemiş. Biz bunları gördük, görmezlikten gelemezdik. Devir sözleşmesinin iptal ettirmek için
Danıştay'a dava açtılar, Danıştay 'devir sözleşmesi geçerli' dedi. Uzanlarda da Egebank'ta da devir aldığımız şirketlerin üretimini ikiye katladık” görüşünü dile getirdi.
“KARARLILIĞIMIZI ZAYIFLATMAK...”
Ertürk,
Dinç Bilgin'in 5 milyon dolarlık villasının “900 bin dolara bir arkadaşına satılması” haberinin de “yalan ve
iftira” olduğunu kaydetti.
Bilgin'in villasının Halk Bankası'na ipotekli olduğunu, birinci satışta alıcı çıkmadığı için ikinci alacaklı durumda olan TMSF'nin bu evi, icradan 1 milyon 100 bin dolara aldığını, sonra da 2 milyon doların üzerinde bir paraya sattığını, fonun bundan para kazandığını açıklayan Ertürk, “Kararlılığımızı zayıflatmak, moralimizi bozmak, soyguncu ve hırsızların işine yağ sürmek basın ahlakıyla uyuşuyor mu? Bu cinayettir. Bu ahlaklı insanlara karşı işlenmiş bir cinayettir.
Basındaki bazı yazarlar bilerek veya bilmeyerek hırsızların bodyguardlığını yapıyor” diye konuştu.
Ahmet Ertürk, 2005 yılı sonunda 6 milyar dolar parayı hazineye aktardıklarını, bu yıl tahsilat
hedeflerinin 18 milyar dolar olduğunu bildirdi.
Yolsuzluklarla mücadele için yasaların çıktığını, siyasi kararlılığın arkalarında olduğunu ifade eden Ertürk, “Biz de
bürokrasi olarak kaybolan 50 milyar doların 35 milyar dolarını geri kazanma gibi önümüze bir hedef koyduk” dedi.
Ertürk, bir soru üzerine Fon denetimindeki
İstanbulspor A.Ş.'yi satmak için yeniden
Futbol Federasyonu Başkanlığı'na başvurduklarını açıkladı.
“TV VE GAZETELERİN YAYIN ÇİZGİSİNE MÜDAHALE ETMEDİK”
Star Gazetesi'nin satışına ilişkin bir soru üzerine de Ertürk, Star Gazetesi'nin satışa çıktığını, ancak alıcı olmadığını, ikinci ihalede ise bir yatırımcının 5 milyon 150 bin dolar
teklif verdiğini kaydederek, şöyle dedi:
“Fon olarak elimizde bulunan televizyon ve
gazetelerin yayın çizgilerine müdahale etmedik. Biz taraf tutmadık, yolsuzluklarına, medyayı silah yapan insanlardan kurtardık. Gazete 300-400 bin dolar zarar ediyordu. Starı alan yatırımcıya fiyatı artırması için haber gönderdik. 8 milyon dolar dedik, bu fiyata çıktı. Çalışan 400 kişinin de
kıdem tazminatı olan 3,5-4 milyon doları da yükledik.”
Ertürk, bir gazetecinin “
Merkez Bankası Başkanlığı'na sizin de isminiz geçiyor?” sorusuna “
Yorum yapmak istemiyorum. O sürecin bir tarafı değilim” diye
cevap verdi.
Konuşmasında söz ettiği milletvekilinin isminin sorulması üzerine de Ertürk, “İsim önemli değil, önemli olan hakların kötüye kullanılmasıdır. TBMM'de temsilcileri değil, temsilcisi var dedim. Bu kişi hakkında dava açılması için talimat verdim. Böyle bir savaşa maruz kalırken, yasal müesseselerin kullanılması beni üzüyor. Yazarları da bir kez daha uyarıyorum. Hırsızların bodyguardlığını yapanlar, itibar kaybediyorlar” dedi.