Görüş Farkı’nda, parti
kapatma davasıyla
Türkiye’yi nasıl bir süreç beklediği, son günlerdeki öğrenci olaylarının olası bir
darbe girişimi ile ilişkisi olup-olmadığı ve bu cenderede sıkışan Türkiye’nin nasıl bir çıkış yolu bulacağı konuşuldu.
Yapımcılığını ve sunuculuğunu tecrübeli gazeteci Ömer
Şahin’in yaptığı programa konuk olarak katılan Eski Bakan
Hasan Celal Güzel, Adalet Eski Bakanı Oltan Sungurlu ve Prof. Dr.
Mahir Kaynak şu çapıcı tespitlerde bulundular.
“AK PARTİ KAPATILACAK”
Parti kapatma davasının amacı nedir?
Hasan Celal Güzel: Bu hukuki bir mesele değil, siyasi bir meseledir. İddianamede dile getiren gerekçelerin hiçbiri gerçekçi değildir. Eşlerinin başları örtülü bir baş
bakan ve
cumhurbaşkanını hazmedemeyenler var.
Başörtüsü yasağını kaldırmaya dönük teşebbüs oligarşik kesimi hiddetlendirmiştir. Bu kesimler, “Başörtüsünü serbest bırakırsanız biz de sizi kapatırız” demişlerdir. İddianameyi şekilden reddetmesi gerekirken esastan kabul eden
Anayasa Mahkemesi, Ak Parti’yi kapatacaktır. Bu ise millet iradesine karşı bir dayatmadır. Azınlığın, çoğunluğun üzerinde tahakkümü anlamına gelir. İşin içinde dış çevrelerin de tesiri vardır.
“ULUSALCI DAYATMA ÜLKEYİ BÖLEBİLİR”
Sadece bir siyasi parti mi kapatılmak isteniyor?
Güzel: Ulusalcıların dayatması ülkeyi bölebilir. Bir
Kürdistan kurulabilir. Parti kapatma davasından bu yana 23 gün içerisinde ekonomimizin gidişatı iyi değil, dünyada prestijimiz düşüyor, bu haliyle Türkiye dışarıya rezil oluyor. Bütün bu müdahalelerin bir
operasyon çerçevesinde yapılıyor. Darbe zeminini hazırlamak için provokasyonlar yapıyorlar. Bu açıdan bakıldığında meselenin sadece bir
parti kapatma davasından ibaret olmadığını görüyoruz.
Muhalefetin yerini yargı kurumları mı aldı?
Oltan Sungurlu: Ana muhalefeti -kendileri de açıkladı- şu an
TÜSİAD temsil ediyor. Herkes elini
yargıya müdahale ediyor, hesaplaşmalarını yargı üzerinden yapıyorlar ve sonra suçu yargıya atıyorlar.
Yargı ve
halkın, laikliğe bakış açısında bir farklılık mı var?
Sungurlu: Laiklik ve dini siyasette kullananlar samimi olmaktan uzak,
iktidar aracı olarak kullanıyorlar. Kimse bu noktada ben temizim deme şansına sahip değil. İktidar mücadelesinin halkın inançları üzerinden veya inançların karşı yapılması Türkiye’nin bir talihsizliği.
“ERDOĞAN’IN YERİNE GÜL’Ü GETİRMEK İSTİYORLAR”
Operasyonda
hedef Tayyip Erdoğan mı?
Mahir Kaynak: Parti kapatıldığında siyasi iktidarda herhangi bir değişiklik olmaz. Çünkü 340 milletvekiline sahip bir iktidar gücünün bir kısmını yasaklı yapsanız dahi, kalanlar hükümet kurma potansiyellerini devam edebileceklerdir. O zaman ne isteniyor? Burada bir nokta hedef var. O hedefte Tayyip Erdoğan. Birisi onu liderlikten uzaklaştırarak
tasfiye etmek istiyor. Lider değiştiğinde partinin rotası daha rahat değişebilir. Cumhurbaşkanı
Abdullah Gül’ün adı her ne kadar siyasi yasaklılar arasında ismi geçse de bundan etkilenmeyecektir. Tayyip Beyin yokluğunda parti Gül’ün manevi şahsında bütünleşecektir. Rahmetli Turgut
Özal’dan sonra
Mesut Yılmaz başkanlığındaki
ANAP’ın durumu bunu gösterir. Türkiye’de siyasete yapılan bütün müdahaleler belirli bir rota değişikliğini amaçlar. 12
Eylül Darbesi bilinenin aksine bir sağ-sol çatışmasını bitirmekten ziyade Batı’nın Türkiye’yi küresel sisteme entegre etmeye dönük gerçekleştirdiği bir müdahaledir. Nitekim darbe sonrası Turgut Beyin
Başbakanlığında bu süreç başlatıldı.
Bugünkü operasyon Tayyip Beyin, AB ile ilişkilerinin soğuması sürecine denk geldi. Tayyip Bey giderek AB ile ilişkilerini koparma noktasına gidiyor. AB’yi en çok savunan Abdullah Gül’ün liderliği bunun için en iyi çözüm olarak görülüyor. Başbakan Erdoğan kabineyi ve hükümetin
politikalarını hazır buldu. Deniz
Baykal, yasaklı olan Tayyip Beyin milletvekili olmasını sağlamasındaki amaç da Abdullah Gül başbakanlığındaki hükümetin AB doğrultusunda gerçekleştirdikleri politikalara karşı olmalarındandır.
“ERDOĞAN ABD’YE, GÜL İSE AB’YE DAHA YAKIN”
Abdullah Gül ile Tayyip Erdoğan’ın politik yaklaşımları arasında ne fark var?
Kaynak: Genelde politikayı ideoloji olarak algıladığımız için bu farkı anlayamayız. İki insan aynı ideolojide ise fark yoktur deriz.
Turgut Özal ile Mesut Yılmaz da aynı ideolojiye sahip olmakla birlikte farklı politikalar uyguladılar. Abdullah Gül, Türkiye’ye küreselci
ekonomik politikaları getiren, Türkiye ile AB’nin bütünleşmesi yönündeki politikaların mimarıdır.
“ERDOĞAN AB’DEN UZAKLAŞINCA OPERASYON BAŞLADI”
Bu operasyonu yapanlar Türkiye’nin AB ile bütünleşmesini arzu edenler mi?
Kaynak: Evet.
Amerika’ya yaklaşan ve askerle arasındaki anlaşmazlıkları gideren ama AB’den uzaklaşan bir Ak Parti’ye karşı yapılmış müdahale.
“PARTİ KAPATILIRSA GÜNEYDOĞU’YU KAYBEDEBİLİRİZ”
Ak Parti’nin kapatılması doğuyu nasıl etkiler?
Kaynak: Kapatılma durumunda
Güneydoğu’daki durum son derece problemli hale gelir. Çünkü Güneydoğu’da halkın oy verdiği iki parti Ak Parti ve DTP kapatılırsa halkı yeraltına yönlendirirler. Türkiye, Güneydoğu’yu kaybedebilir. Bu durum
Avrupa’nın Türkiye’ye olan bakışaçısında bir aykırılık arz etmez. ABD’nin ise Türkiye’de bir Kürdistan projesi yok.
Kuzey Irak’ta bir Kürdistan kurduktan sonra bunu Türkiye’nin himayesine bırakmak istiyor. Bu politika Turgut Özal’dan bu yana devam etmektedir.
Tayyip Erdoğan’ın siyasi geleceği ne olacak?
Kaynak:
CHP, Tayyip Beyin siyasi yasaklılığını kaldırmamış olsaydı mecliste olmadığından unutulup gidecekti. Aynı şekilde siyasi yasaklı olacak bir Tayyip Erdoğan da unutulacaktır.
Bu operasyonun arkasında kimler var?
Kaynak: Türkiye’nin dünya üzerindeki konumu ile ilgili ciddi değişiklik olduğunu iddia ediyorum. Bu değişiklik ise büyük güçleri ilgilendirir. ABD de bu operasyon karşısında bigane kalamaz.
“28 ŞUBAT ŞARTLARINI OLUŞTURMAYA ÇALIŞIYORLAR”
12 Eylül öncesini anımsatan bir tablo var mı?
Güzel: 12 Eylül’den ziyade 28
Şubat şartlarını oluşturmaya çalışıyorlar. Ne zaman beni sıkça televizyona davet etseler o zaman anlıyorum ki rejimde bir problem var. Sayın Gül ile Sayın Başbakanın AB konusunda çok farklı düşündüklerine katılmıyorum. Zaten ikisi bir arada o politikayı yürütmüşlerdir. Tek fark Tayyip Erdoğan’ın “kabadayı” havasından kaynaklanan restleri olmuştur. Abdullah Gül ise diplomasi diline uygun daha incelikli restler çekmiştir.
“AKP’Yİ DESTEKLEMEYEN MHP BİR DAHA MECLİSE GİREMEZ”
Gerginliği aşmak için ne yapmalı?
Güzel: CHP’nin bu konuda yumuşayacağını hiç zannetmiyorum. CHP, 27
Mayıs’ta, 12
Mart’ta, 12 Eylül’de, 28 Şubat’ta ve 367 meselesinde bunu hep yaptı. Çünkü bunlar
sandıktan çıkamayınca sandık düşmanı kesiliyorlar. CHP’nin varlık sebebi bu gerginliktir. Sayın Baykal da liderliğini b şekilde devam ettirebiliyor. Her şeye rağmen yumuşamadan yana adımların atılması taraftarıyım. Ama bu adıma da Sayın Baykal “Önce pişman olduklarını söylesinler” şartını koydu. Baykal’ın istediği tablo şu olsa gerek: “Emine Hanım başörtüsünü çıkarsın, kuaföre gitsin, makyajını yapsın, Sayın Başbakan da viski şişesini alsın gitsin bu durumda
Anayasa Mahkemesi’nde, ‘Valla billa laikiz
arkadaş’ demesine lüzum kalmaz”.
Gerginliği aşmanın bir diğer yolu da halkın bilinçlenmesidir. Sessiz bir
koyun sürüsü olmadığını, seçtiklerinin arkasında olduklarını herkese göstermeliler. Devletin içindeki karanlık odaklara ateşe oynadıkları hatırlatılmalı. Dünyanın parti kapatmaya karşı tepkisi de iyi kullanılmalı. Siyasi Partiler Kanununun da bulunduğu bir
demokrasi paketi hazırlanmalıdır. MHP yapılacak değişikliklere karşı arada, arafta kalma şansı yok. Ya demokrasiyi destekleyerek Ak Parti’den yana tutum belirleyecek, ya da anti demokratik politikalardan yana duracak. Bu da CHP’nin kuyruğuna takılmak anlamına gelir. Ak Parti’yi desteklemeyen bir MHP bundan sonraki seçimleri unutsun. Bir daha meclise girmeleri mümkün olmaz. Referandum ihtimalinde ise gerginliği kabul etmekle birlikte kıyametin kopmayacağına inananlardanım.
“CHP İLE AKP UZLAŞACAK, PARTİ KAPATILMAYACAK”
Bu süreçte Ak Parti ile CHP arasındaki ilişki nasıl olacaktır?
Kaynak: CHP, Ak Parti ile uzlaşacaktır. Uzlaşma karşılığında CHP, Ak Parti’den tavizler koparacaktır. Başörtüsü için Anayasa’da yapılacak değişiklikten vazgeçirilerek, bu değişikliğe gerek kalmadan üniversitede başörtüsü serbest bırakılacaktır. Ak Parti’nin “
laiklik karşıtı” görüntüsü de bu uzlaşma zemininde düzelmiş olacak.
Ulusalcılık ile milliyetçilik arasındaki farklar nelerdir?
Güzel:
Milliyetçi ya dindardır ya da en azından dine saygılıdır. Ulusalcı dini irtica olarak görür. Milliyetçi, halk çocuğudur. Ulusalcı halka tepeden bakar. Milliyetçi, demokrattır. Ulusalcı ise diktacıdır. Milliyetçi, Atatürkçü’dür. Ulusalcı ise Kemalist’tir. Milliyetçi “solcu” olamaz, ama ulusalcı sola açıktır.
301. Madde değişikliği
toplum barışını tehdit eder mi?
Güzel: 301. Madde aslında gerekli bir madde değildir. Çünkü Türklüğü koruma için bir madde koymaya gerek yok. Bazı konuları da sosyal tepki ile halletmek lazımdır. İlla bir değişiklik olacaksa Türklük yerine Türk
Milleti ibaresinin konulması daha isabetli olacaktır.
“OPERASYONUN DARBE YAPMA AMACI YOK”
Ak
deniz Üniversitesi’ndeki öğrenci olayları bir provokasyon mu?
Kaynak: Bu hareketleri darbeye
hazırlık olarak görmüyorum. Çünkü parti kapatmayı içeren operasyonun darbe yapma gibi bir amacı yok. Sadece Ak Parti yönetimini tasfiyeye dönük bir operasyon bu. Siyaseti hedef almıyor. İnsan vücudunun bağışıklık sistemini güçlendirmek için zayıf mikroplar aşı olarak vücuda enjekte edilir.
Akdeniz Üniversitesi’ndeki olayda rol alanlar da aşı görevi görmüşlerdir. Çünkü bu olay provokasyondan ziyade bir tiyatro şeklinde icra edilerek Türkiye’de provokasyonlara karşı duyarlı ve teyakkuz halinde olmasını sağlamıştır. Birkaç münferit hareket olabilir. Ama bu olaylar yaygınlaşmaz. Çünkü arkasında ne CHP, ne de MHP duruyor.
“AKP’Yİ HEDEF ALAN OPERASYON AKİM KALACAK”
Türkiye’de son zamanlarda yaşanan sürecin ABD’nin
İran’a olası bir müdahalesi ile ilişkisi var mı?
Kaynak: Kesinlikle ilişkili. Türkiye bir dünya devletidir. Zaten bunu fark edememenin sıkıntısını yaşıyor. Kendi içimize kapanacağız, kimse bize karışmasın diyoruz. Onlar ise “hayır sen uluslar arası dengeler içinde
kilit bir ülkesin, müdahil olmalısın” diyorlar. Biz karışmazsak, içimizi karıştırırlar.
Anayasa değişikliğine
referandum dâhilinde gidilmesinin sonuçları ne olur?
Kaynak: Bu durum Türkiye’de bir çatışma yaratır. Bunu kimsenin göze alacağını da zannetmiyorum. Görebildiğim kadarıyla CHP ve Ak Parti anlaşacak, böylece Türkiye’de büyük bir gerginliğin ortaya çıkmasını engelleyeceklerdir.
Nisan 2009’da
Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlıkta bir değişiklik olacak mı?
Kaynak:
Hayır. Ak Parti yönetimini hedef alan bu operasyon akim kalacaktır.
KanalA Haber