AK PARTİ TAMAM MI DEVAM MI?
Askere
sivil yargı yolunu açan
yasanın mecliste kabul edilmesi bazı kesimleri çok rahatsız etti.
Ancak
Türkiye'nin karanlıktan aydınlık yarınlara adım atması için de bu yasanın çıkması gerekiyordu.
Önümüzde bu yasanın ne kadar önemli olduğunun ispatı sayılacak onlarca örnek var.
Ergenekon soruşturmasının gidebildiği yere kadar gitmesi ve Türkiye'deki
darbeci zihniyetin TSK içinden temizlenebilmesi için askere sivil yargının mutlaka sağlanması gerekiyordu.
Çünkü askeri
mahkemelerin bir ast-üst ilişkisi içerisindeki hiyerarşik yapısı, askeri yargının bağımsızlığını hep
tartışma konusu yapıyordu.
Düşünsenize daha geçen hafta
Genelkurmay; Ergenekon soruşturmasını yürüten mahkemeye ‘TSK içinde darbe çalışması yapan personele rastlanmamıştır, dolayısıyla herhangi bir soruşturma da başlatılmamıştır' diye resmi yazı gönderdi.
Mecliste kabul edilen yasa kıyameti kopardı.
CHP önce oy verdi sonra iptal için
Anayasa Mahkemesine gitti.
Bu süreçte Türkiye'de yaşanan çok önemli iki hususa dikkat etmek gerekiyor.
Birincisi Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'a yönelik suikast iddiasının ardından Seferberlik Tetkik Kurulu'ndaki ‘kozmik odaya' sivil bir hakimin girerek arama yapması.
İkincisi Balyoz darbe planının ortaya çıkarılması.
Ve bu iki olayın kaderini kesiştiren zamanlama.
Kozmik Oda aramasının bittiği gecenin ertesi sabahı
Anayasa Mahkemesi askere sivil yargının iptali için toplandı ve yasayı iptal etti.
Aynı gün Balyoz'daki tüyler ürperten eylemler kamuoyunun gündemine geldi ve Genelkurmay isim vermeden Balyoz'un bir askeri harp planı olduğunu kabul etti.
İşte tam bu noktada Harp oyunları diye bize yutturulmaya çalışılan darbe planlarına ve kozmik odaya dikkat.
Çünkü askeri kaynaklar bu tür harp oyunlarının kozmik odada muhafaza edildiğini ifade ediyor.
Kozmik odaya sivil bir hakimin girememesi için ne kadar çaba sarfedildiğini hepimiz biliyoruz. Kozmik odaya girilmesi asker açısından namus meselesi sayıldı.
Dolayısıyla kozmik odada neler olduğu, aramayı yapan hakimin nasıl belgelere ulaştığı, belki de daha hangi harp oyunlarıyla karşılaştığı soruları çok önemli.
Ve kozmik odadaki harp oyunlarının hazırlanacak bir iddianameyle kamuoyuna duyurulması ihtimali bile asker açısından çok tehlikeli.
Anayasa Mahkemesinin böyle kritik bir günde hiç gündemde yokken toplanıp askere sivil yargıyı iptal etmesi, hem kozmik oda soruşturmasını bitirdi, hem de Balyoz darbe planını sivil yargının elinden kurtardı.
Bu karar aynı zamanda bundan sonraki demokrasiye darbe eylemlerinin askeri mi yoksa sivil yargının mı kapsama alanına gireceğiyle ilgili içtihatları tartışmaya açtı.
Her ne kadar devam eden soruşturmalar için sonuç değişmeyecek olsa da eski bazı hukuk adamlarının içtihatlarıyla nasıl
akıl hocalığı yaptığını herkes biliyor.
Anayasa Mahkemesinin askere sivil yargı yasasını görüşmeyi sessiz sedasız gündemine almasının zamanlaması dikkat çekti.
Yargı çevrelerinde bazı mahkeme üyelerinin konuyu gündeme alması için Başkana
baskı yaptığı ve taleplerini kabul ettirdiği ifade ediliyor.
Bütün bu süreç devam ederken bir yandan da Ak Parti'nin başında ‘demoklesin kılıcı' gibi sallanan kapatma davasıyla ilgili düğmeye basıldı.
İddianame hazır.
Kapatma davası Ak Parti'ye karşı
yaptırım ve pazarlık gücü olarak kullanılmaya başlandı.
Sonuçta Ak Parti yıllardır ağırdan aldığı ve bir türlü yapmaya cesaret edemediği
Anayasa değişikliğine gidemeden karşısında
kapatma davası tehdidini buldu.
İşte Ak Parti'nin önüne konulan şartlar:
Kozmik oda soruşturması başlamadan üstü örtüldü. Bu konuda ısrarcı olunmayacak ve Bülent Arınç'a suikast iddiasının üstüne gidilmeyecek.
Ak Parti eğer kapatılmak istenmiyorsa bu işi unutacak.
Ak Parti bir anayasa değişikliği planlıyorsa yargı
reformu konusunu iyi düşünecek.
Yargı reformunda Anayasa Mahkemesinin yapısı ve
HSYK meselesine girilmeyecek.
HSYK'nın üye sayısı ve seçimi konusu kurcalanmayacak.
Hatta hükümete yakın bazı çevreler; yargı cephesinden bir anayasa değişikliği fikrinin askıya alınması şartını bile öne sürenler bulunduğunu ifade ediliyor.
Dolayısıyla Ak Parti fena halde kıskaca alınmış durumda.
Ya anayasa değişikliği konusunda ısrarcı olacak buna karşılık bir kapatma davasıyla yüzyüze gelecek ki böyle bir davanın sonucunun kesin kapatma olacağından kimsenin şüphesi yok.
Böyle bir durumda başta Başbakan Erdoğan olmak üzere çok sayıda yöneticiye siyasi
yasak verilmesi de yine şüphe götürmeyen bir gerçek.
Dolayısıyla şu anda Ak Parti'ye ‘sakın ha' deniliyor.
Ak Parti ya bu tehditleri ve şantajları elinin tersiyle itecek ya da anayasa değişikliği ve
yargı reformunu unutup statükonun yolunda
siyaset yapmaya devam edecek.
Başbakan çok sıkıntılı ve gergin.
Hükümet adımını ürkek atarsa statüko kendisini garantiye almış olacak ve ne cuntacılarla mücadele edilebilecek, ne de Ergenekon'da daha ileriye gidilebilecek.
Ak Parti; tıpkı
Özal sonrası Anap gibi, Demirel'in Dyp'si gibi sistemin sınırları içinde siyasete devam eden bir parti olacak.
Statükonun tabiriyle Ak Parti
terbiye edilmiş bir
aslan haline gelecek ve kafeste yaşamayı sürdürecek.
Şu anda statüko kozlarını ortaya sürdü.
Ak Parti yeni bir kapatma davasını göze alamayıp boyun eğerse bu iş biter.
Milletin bütün ümidi suya düşer.
Her şeye rağmen doğru bildiğini yaparsa kahraman olur.
Sonunda kaybetse de elinden geleni yapmış olur.
Milletle çıktığı bu yolda sonuna kadar milletle yürümüş olur.
Ak Parti; zamanında ciddiye almadığı tehlikeyle bir kez daha yüzleşiyor.
Kenarından geçmeye kalkarsa ilerde bir kez daha yüzyüze geleceği kesin.
Üstüne giderse millet de arkasından yürür ve Türkiye güçlü demokrasiye yol alır, statükoyu yener.
Ak Parti ‘tamam mı devam mı' yol ayırımında.
Bu saatten sonra geri dönüşü düşünmemesi lazım.
İlk önce askere şehirlerdeki toplumsal olaylara istediği gibi müdahale etme imkanı tanıyan Emasya'yı yürürlükten kaldırarak bir adım atması lazım.
Sonra ise Türkiye'nin önünü açacak bütün Anayasa değişikliklerini cesurca milletin önüne getirip bir devri kapatması lazım.
Ak Parti ürkek yürürse Türkiye kaybeder adımını sağlam atarsa Türkiye kazanır
ABDULLAH ABDULKADİROĞLU - SAMANYOLU HABER