İngiltere'nin ünlü düşünce Kuruluşu Kraliyet Silahlı Kuvvetler Enstitüsü'nde (RUSI) bir konferans veren
Dışişleri Bakanı Ali
Babacan, soru-
yanıt bölümünde, Hükümetinin önemli konulardaki görüşlerini açıkladı.
Babacan, AB'ye üyelik süreci ve reformlarla ilgili bir soruyu yanıtlarken,
Türkiye'de reformların adım adım sürdürdüğünü, demokratik haklar, temel özgürlükler ve hukukun işlemesi için pek çok şeyin yapıldığını, yapılmaya da devam edileceğini söyledi.
Halen kapsamlı bir anayasa değişikliği üzerinde çalışmaların sürdüğüne işaret eden Babacan, reformları AB istediği için değil, Türk halkı hak ettiği ve Türkiye en iyiyi hedeflediği için yaptıklarını anlattı.
Bakan Babacan, reformlar kadar uygulamalarının da önem taşıdığına dikkati çekerken, "oyunun pek çok kuralını değiştirirken, sahadaki oyuncular aynı kalırsa uygulamada bazı aksaklıklar yaşanabileceğine" işaret etti. Babacan, "Bu bir süreç, büyük bir değişim süreci. Bu yolda büyük bir çaba harcıyoruz. Ama aynı yargı, aynı polis, aynı
bürokrasi, ayni kurumlarla çalışıyoruz. Güçlü bir siyasi irade ve güçlü bir kamuoyu desteğiyle bunların da üstesinden geleceğiz" dedi.
-BÜYÜK SINAVDAN GEÇTİK-
Dışişleri Bakanı Babacan Türkiye'deki demokratik sürece muhtemel müdahaleler konusundaki bir soru üzerine, "Geçen yıl demokrasiye bazı tehditler söz konusu oldu. Ama büyük bir sınavdan geçtik, seçimler yapıldı, bu sınavdan da başarıyla geçtik. Bu yıl da yeni bir sınavla karşı karşıya olduğumuz anlaşılıyor. Eğer bir ülkede özgür
tartışma ortamı ve açık bir
sistem varsa, aklıselim, makul düşünce ve
akıl her zaman kazanır" diye konuştu.
2008 yılının Türk hükümeti için reformların gerçekleştirilmesi açısından tam bir çalışma yılı olduğunu belirten Babacan,
kapatma davasının bu süreci etkileyip etkilemeyeceği sorusunu da şöyle yanıtladı:
"Birbirine paralel üç ayaktan oluşan bir süreçten söz edebiliriz. Birinci ayağında mahkemeye
savunmamızı hazırlamak var. İkinci olarak anayasal değişiklikler yaparak sistemi AB standartlarına getirme çabamızı sürdürüyoruz. Sonuncusu ise AB uyum reformlarını sürdürüyoruz. Son olayların dikkatimizi bu çabalardan kaydırmasına ve reformları rayından çıkarmasına izin vermeyeceğiz."
Türkiye'de
sivillerle askerler arasındaki ilişkiler konusundaki bir soruyu da yanıtlayan Dışişleri Bakanı
Ali Babacan, geçmişte Türkiye'de sivil-asker ilişkilerinde kendine has gariplikler yaşandığını belirtti. Babacan, demokrasinin birkaç kez kesintiye uğradığını, Türkiye'de sorunlar yaşandığında müdahalelerin istikrarı getireceğine dair bir algılama bulunduğunu belirtirken, "Ama artık güçlü ve demokratik bir Türkiyemiz, açık ve şeffaf bir toplumumuz var. Halkın gücü söz konusu. Şimdi artık bambaşka bir Türkiye'den söz ediyoruz. Mesela bu ironik gelebilir ama Türk silahlı kuvvetleri AB sürecinin güçlü bir
destekçisi. Hatta bazı bölüm başlıklarının müzakerelerine onlar da katkıda bulunuyor" şeklinde konuştu.
-DEĞİŞTİRMEYE KİMSENİN ZATEN NİYETİ YOK-
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın devleti demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olarak tanımladığını belirten ve bunun anayasanın değiştirilemez hükmü olduğuna dikkat çeken Babacan, sözlerine şöyle devam etti:
"Bunları değiştirmeye kimsenin zaten niyeti yok. Ama bütün bunların kalbinde
laiklik nedir sorusunun yanıtı yatıyor. Biz laikliği din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması Olarak algılıyoruz. Dinin kuralları, devletin işleyişini etkilememelidir. Ama laiklik aynı zamanda din özgürlüğüdür. Türkiye'de bizim yaptığımız zinanın suç olmaktan çıkarılması, idamın kaldırılması, kadına eşitlik gibi reformlar laiklikten geri adım atmaya, onu zayıflatmaya değil, daha da güçlendirmeye yöneliktir."
Babacan bir soru üzerine de Türkiye'de Siyasi Partiler Kanunu'nun eksikleri bulunduğunu, daha iyisinin yapılabileceğini, ancak AB ülkelerinin çoğunda da birbirinden farklı sistemlerin uygulandığını söyledi. Babacan, bu kanunun, AB standartlarının altında olmadığını vurguladı.
Babacan,
AK Partiye yönelik kapatma davasına nasıl hazırlandıkları ve davadan nasıl bir sonuç bekledikleri sorusunu da bir grup avukatın Anayasa Mahkemesinde savunma yapmak için hazırlandıklarını belirterek yanıtladı. Babacan, "Aklıselime ve halkın yargısına güveniyoruz. Herşeyin açıklıkla konuşulduğu bir sisteme güveniyoruz" dedi.
Bir konuk da Bakan Babacan'a
terör örgütü
PKK ile mücadele ve sınır ötesi
operasyonlar konusunda soru yöneltti. Bakan Babacan, parlamentonun, hükümete, hükümetin de silahlı kuvvetlere, gerekli olduğunda
Kuzey Irak'a operasyon yetkisi verdiğini hatırlattı ve "Gerek duyulduğunda TSK gereğini yerine getirir. Bütün seçenekler masada. Bu tek bir vaka değil, bir süreçtir" dedi.
Babacan Türkiye'nin PKK ile mücadele konusunda AB ülkelerinden yeterince destek alıp almadığı sorusu üzerine de söz konusu ülkelerin gerekli siyasi desteği sağladıklarını ancak diğer yandan,
terör örgütünün bazı AB ülkelerinde faaliyetlerini sürdürdüğünü hatırlattı. "Vakıf,
dernek, medya kuruluşu gibi kisveler altında finansal destek alıyorlar" diyen
bakan Babacan, AB ülkelerine özgürlüklerin kullanımıyla teröre desteği karıştırmamaları uyarısında bulundu.
Fransız Parlamentosu tarafından alınan 1915 olaylarına ilişkin
Ermeni iddialarını reddetmenin suç sayılması yolundaki karar ile ilgili olarak da bunun tümüyle politik bir karar olduğunu vurgulayan Bakan Babacan, bir
Avrupa ülkesinde, birinin sırf inandığı bir şeyi söylediği için hapse atılmasının kabul edilemez olacağına dikkati çekti.
Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'nin seçimler öncesinde Türkiye'nin Avrupa'ya ait olmadığı yolundaki sözlerine isim vermeden atıfta da bulunan Babacan, bu sözlerin de Türk kamuoyunda büyük bir duygusal infiale yol açtığını, Türk halkının AB'ye desteğinin yüzde 74'lerden yüzde 55'lere gerilediğini hatırlattı.