Mal varlıkları araştırılsa ilginç detaylara ulaşılabilir. Emekli bir asker “
Sınırlardaki tabur komutanlıkları
ihale ile dağıtılırdı!” diyor.
Türkiye yıllar sonra
terörün sadece
emniyet tedbirleri ile yok edilemeyeceği konusunda hem devlet hem de
toplum katında bir mutabakata vardı. Silahla mücadele bir yere kadardı ve mutlaka siyasi, hukuki,
ekonomik ve
psikolojik tedbirlerin alınması gerekiyordu. Demokratik
açılım çalışmaları da bu yüzden önemliydi.
Hükümet, ABD ve K.
Irak yönetimleri ile
işbirliği içinde örgütün
silah bırakması için önemli girişimlerde bulundu.
Avrupa ve ABD, örgütün finansal kaynakları ve
yönetici kadrolarına karşı tedbirler aldı.
Habur olayı yaşanmasa
PKK tasfiye sürecine girmiş ve çözülmüş olacaktı. Örgütün bile üstlenmekte zorlandığı provokatif saldırılar gerçekleşti.
Hakkâri, provokasyonların son halkası oldu. Sivilleri
hedef alan mayının zamanlaması dikkat çekiciydi. Amaç iyimser havayı dağıtmak ve olası
sivilleşme adımlarının önünü kesmek olsa gerek. Demokratikleşme yönünde toplumsal beklentilere
cevap verecek projeler hayata geçirilecekti. Cumhurbaşkanı ve hükümet adına iki bakanın BDP ve
Demokratik Toplum Kongresi üyeleri ile görüşme hazırlığı vardı. Hepsine “Dur!” dendi.
30 yıldır süren terörden, dağlarda ve zaman zaman şehirlerde yaşanan silahlı mücadeleden acaba kimler ne kazanıyor? Bir istihbarat görevlisi, Hakkâri saldırısını konuşurken olayın ekonomik boyutuna değindi ve şu cümleleri sarf etti: “Bölgede
terörle mücadeleye göre konuşlandırılmış birlikler var. Bunlar operasyonlara çıkıyor. Eğer terör biter, birlikler kışlasına çekilirse askerlerin kumanyasını
servis eden şirketler bile bundan olumsuz etkilenir.” Belki sıralamaya bile giremeyecek bu basit örnek, terörün mali boyutunun ne kadar büyük bir kesimi ilgilendirdiği gerçeğini gözler önüne seriyor.
Türkiye'ye silah satan şirketler, terör üzerinden acaba kasalarını nasıl doldurdu? PKK ile mücadele kılıfı altında İsrail'e 8 milyon dolar ödenerek dinleme cihazları alındı. Neden Almanya değil de İsrail tercih edildi? Tüm silah alışverişlerinde aracılar, kâr hanelerine neler yazdı? Aynı istihbarat görevlisinin basit birkaç sorusu daha var: “Bir uçağın kalkması ve dağları bombalamanın maliyeti nedir? Operasyonlarda ne kadar mermi harcanıyor, bilen var mı?” Meclis, ekimde 2011
bütçesini görüşecek. Oturumları, silahlanmaya ne kadar pay ayrılacağı merakıyla avucunu ovuşturarak bekleyenler var. Hâlâ yüksek askerî harcama yapan
ülkeler kategorisinde bulunuyoruz. Dünyada bütün ülkeler
savunma giderlerini kısarken
Türkiye'nin yetersiz kaynaklarına rağmen silaha en çok pay ayıran ülkeler arasında olması terör olmasa nasıl izah edilebilir? Irak ve
Afganistan bataklığına saplanmış ABD, ekonomik krize girdikten sonra savunma harcamalarını tartışmaya başladı. Başkan Obama, 2008'de
başkanlık koltuğuna otururken halka Amerika'yı savaştan çekeceği sözünü verdi. ABD yönetimi iki yıl içinde 50
general ve
amiral ile 150 üst düzey sivilin pozisyonunu kaldırmayı planlıyor.
Rusya 200'ü general ve amiral olmak üzere 200 bin askerî
personelin görevine son vermeye hazırlanıyor.
İngiltere Savunma Bakanlığı, general ve sivil personel sayısını düşürecek. Bütçe açıklarının kapatılması için ülkeler savunma bakanlığı bütçelerinde yüzde 10 ila 20 tasarrufa gidecek.
Yunanistan ve Romanya'nın da savunma bütçelerini kıstığı bir dönemde
Ankara bunu tartışamıyor bile.
Türkiye'nin askerî harcamalarının GSYH'ya oranı 2008 krizinden önce yüzde 2,0 iken, daha sonra 2,3'e çıktı. 2010 savunma harcamaları 23 milyar TL'yi aşıyor. Örtülü ödenekten ne kadar aktarıldığı ise bilinmiyor. Her ne olursa olsun TSK'nın harcamalarının şeffaf olması ve denetime tabi tutulması gerekiyor.
“Bunlar nasıl bilgisayarlar ki hiç zengin, bürokrat, asker ve politikacı çocuklarını Güneydoğu'ya göndermiyor? Çatışmalarda ölenlerin yakınlarına bakıyoruz hep garip gurebadan.” Bu tespit de bir uzmandan. Türkiye'de askerlik mecburi. Yaşı gelen herkes askerlik şubelerine başvuruyor.
rant olarak dönüyor. 30 yılda kimler çürük raporları ile askere gitmekten kurtuldu ve bu işten kimler ne kadar kazandı? Davalar gösteriyor ki binlerce kişi menfaat karşılığı sahte rapor alarak ya askerlik yapmadı ya da rahat yerlere gitti. Albay Zeki Üçok'un da aralarında bulunduğu 8'i
tutuklu 17 sanığın yargılandığı ‘
sahte çürük çetesi' davasında
Genelkurmay karargâhına uzanan önemli suçlamalar yer alıyor. Son askerî şûrada
terfi alan
Tuğgeneral Hıfzı
Çubuklu, Üçok'un bilgisayarındaki 397 dosyayı sildirerek
delil karartmakla itham ediliyor. Genelkurmay'ın en üst konumdaki hukukçusu Çubuklu, ifade vermeye çağrıldığı hâlde gitmemiş, TSK içinde yaşanan olaylarla ilgili değil, olayı sızdıranlarla ilgili soruşturmalarla adından söz ettirmişti.
Güneydoğu'da çeşitli görevlerde bulunmuş bir güvenlik mensubu ile Hakkâri olayını konuşurken başka bir konuya dikkat çekiyor:
“Bölgede neden kayda değer miktarda eroin yakalanmıyor! Oysa Türkiye uyuşturucu yolları üzerinde bir köprü. Asya ile Avrupa'yı buluşturan İstanbul, uyuşturucu trafiğinde önemli bir geçiş noktası. Uyuşturucu olağanüstü güvenlik tedbirleri alınan sınırlardan ülkeye nasıl giriyor? Yoksa terörle mücadele gerekçesi ile oluşturulan bazı bölgelerden rahatlıkla sevkiyat mı yapılıyor? İşin ucu bazı önemli iş adamlarına kadar varıyor mu? Doğu'dan dönünce emekliliğini isteyen memurlar ve askerî personelin oranı nedir? Mal varlıkları araştırılsa ilginç detaylara ulaşılabilir mi?” Emekli bir askerin itirafı şu olmuştu: “Eskiden sınırlardaki tabur komutanlıkları ihale ile dağıtılırdı!”
BM Uyuşturucu ve Suç Ofisi UNODC tarafından her yıl düzenli olarak yayımlanan Dünya Uyuşturucu Raporu verilerine göre, 2007'de dünya genelinde ele geçirilen eroinin yüzde 20'si Türkiye'de yakalandı. İran'dan sonra dünyada en fazla eroin ele geçirilen ikinci ülke konumundayız. UNODC verilerine göre; dünyada uyuşturucu madde kaçakçılığından dolayı dönen para yaklaşık 320 milyar dolar. PKK, uyuşturucu maddenin sınır geçişlerinde aldığı pay ve uyuşturucu madde kaçakçılığının organizasyonu ile büyük miktarlarda para kazanıyor.
Emniyet Müdürlüğü resmî verilerine göre 1984'ten 2009 sonuna kadar gerçekleştirilen uyuşturucu madde kaçakçılığı operasyonlarından 359'unun terör örgütleriyle bağlantılı olduğu tespit edildi. PKK'nın bitmesi bu sevkiyatı da etkileyecek.
Anayasa değişiklik paketinin kabulünden sonra hâkim ve savcılar özellikl
e devlet içinde yuvalanmış çetelerin üzerine daha rahat gidecek.
Faili meçhuller aydınlatılacak. Yeni provokasyonların önüne geçilecek.
Unutmamak gerekiyor ki karşımızda uluslararası silah şirketlerinden bölgede nüfuz hesabı olan ülkelere, içeride
iktidar mücadelesi veren oligarşik yapıdan terörden beslenen çeteler ve uzantılarına kadar büyük bir
koalisyon var. Ancak ne olursa olsun Türkiye ilk defa terör sorununu çözmeye bu kadar çok yaklaştı. Hükümetin atacağı cesur ve doğru adımlar kirli koalisyonu etkisiz hâle getirebilir. BDP-
AK Parti görüşmesi ve mesajlar umut verici. Muhalefet ve sivil toplum örgütlerinin desteği de süreci hızlandıracak. Bundan sonra nereden gelirse gelsin her
terör eylemi, ‘kirli savaş lobisi'ni daha da deşifre etmekten başka işe yaramayacak.
İDRİS GÜRSOY