Türkiye'de bulunan her kesime farklı roller biçen iddia edilen
Ergenekon Terör Örgütü’ nün
Aleviler'i de
ihmal etmediği ortaya çıktı. Alevilere rol biçen derin yapı, ileride Aleviler'e giydirilmek üzere bir de
sanal tarih tezgahladığı tespit edildi. Ergenekon'un yöneticisi olduğui iddia edilen
Veli Küçük'ün bilgisayarından çıkan "13. Kabile" isimli şok
belge oynanan kirli oyunu gözler önüne serdi.
Ergenekon'un
tutuklu sanığı Ümit Oğuztan tarafından hazırlanan "13. Kabile- Ali'nin
Musevileri=Ale(Muse)viler" isimli
dosya bilgisayarlardan silinmeye çalışılmış. Şok belgenin sadece 2
örgüt üyesinden çıkması ise çalışmanın son derece gizli yapıldığı yorumlarına neden oldu.
Akıl almaz iddialar var
Aleviler'i karalamayı ve toplumda Aleviler'e karşı düşmanlık oluşturmayı amaçladığı açıkça görülen "13. Kabile" belgesinde, bu ülkenin gerçek sahiplerini birbirine düşürmek için şeytanın bile aklına gelmeyecek
iftiralar atılmış. Bir yandan Aleviliği
İslam dışı bir akım, bir kültür hareketi, hatta Aleviler'i farklı bir millet gibi göstererek kökeninden koparmaya çalışıldığı skandal belgede, bir yandan da Aleviler'i
sokak eylemlerinde kullanarak toplumsal ayrışmayı sağlamaya heveslendikleri görüldü. Ustaca hasırlanmış metinde Aleviler'in nasıl radikalleştirileceği ve kullanılacağı tek tek anlatılırken, toplumun diğer kesimlerinin de Aleviler’e karşı nasıl kışkırtılacağı işlendi.
Kayıp kabile: Aleviler!
Şok belgenin çıkış noktası Aleviler'in
Yahudi olduğu iftirası oldu. Tevrat'ta bahsedilen kayıp 13. Kabile'nin Aleviler olduğu tezini işleyen belgede, vakti geldiğinde Aleviler'i Ergenekon yapılanması tarafından radikalleştirilerek eylemlerin odağı haline getirmenin amaçlandığı görüldü. Aleviler ile Yahudiliğin tarihsel irtibatı belgede şu ifadelerle kuruldu:
Museviler tezgahladı
"8. YY'da Musevi din adamlarının istilasına uğrayan
Hazar Türk Devleti, özellikle saray, eski inançlarını bırakarak Museviliği seçti. Doğu
Avrupa Musevileri'nin, 9 ve 10. yy'larda Hazar'ın Kuzeyi'nden kitleler halinde göç eden Türkler oldukları, Musevi inancında kayıp olarak bilinen '13. Kabile'nin Hazar Türkleri'nin Musevi olan ve Avrupa'ya göç eden torunları olduğu,
Hitler yönetiminin Yahudi oldukları için göçe zorladığı ve öldürttüğü Doğu Avrupa Yahudilerinin gerçekte Hazar Türkleri olduğu da ileri sürülen tarihi gerçekler arasında yer alır."
Yahudiliğe göre kaybolduğuna inanılan bu topluluğun, 8. yüzyıldan itibaren Museviliğe
hizmet eden ve Türklüğünü yitirerek değişime uğrayan Aleviler olduğunun savunulduğu belgede, Doğu Avrupa'ya göçederken Hazar Türkleri’nden, seçilerek eğitilmiş bazı kişilerin, önce Arap
Müslüman dünyasına
seyahat ettiği ardından Kudüs'e gittiği ve son olarak da
Anadolu'ya göç ederek 'Türklük' ile 'din' misyonerliği rolünü üstlendikleri iddia edildi. Aleviler'in çocuklarına
Türkçe ad vermesi geleneğinin de bu nedene dayandığının ileri sürüdüğü belgede, Aleviliğin
doğuşunun da Museviler tarafından tezgahlandığı savunuldu.
MEVLANA’YI BiLE MASON YAPTILAR
Tarihi gerçeklerin ustalıkla çarpıtıldığı şok belgede, sufi inanışlar ve Alevi akımlar etrafında toparlanmış kitleleri kandırabilmek ve kullanabilmek amacıyla
Mevlana ve
Hacı Bektaş'a dahi
akıl almaz iftiralar atıldı. Anadolu insanının gönlünde taht kurmuş bu iki gönül insanını 'Mason' yapacak kadar ileri giden Ergenekoncular, iftiraya belgede yer alan "Mevlana
Celalettin Rumi ve
Hacı Bektaş-ı Veli gibi isimlerin Anadolu topraklarına gelişleri, örgütlenişleri, felsefeleri, amaçları ve etkinlikleri ile günümüz dünyasının Masonik Bilderberg faaliyetleri ile Yahudi Protokolü olarak anılan prensip ve amaçlar dizilerinin aynı temelde oldukları çok açıktır" ifadelerini dayanak yaptılar.
‘ATATÜRK’ÜN ÖLÜMÜNÜN ARKASINDA ALEViLER VAR’
Aleviler’i sürekli yalan söyleyen kişiler olarak gösteren iftira belgesinde, Aleviler’in Türkiye'nin kaymağını Yahudilerle birlikte yiyen kişiler oldukları da iddia edildi. Ergenekon belgesinde TRT'nin Alevilerin arpalığına dönüştüğünü, Alevi sanatçıların aslında bir hiç olduğunu da savundular.
DOKTORU ALEVİ İDİ
Aleviler’in gerçek
Atatürkçü olmadıklarının da iddia edildiği belgede, Alevilerin Osmanlı'dan intikam almak için Cumhuriyete ve Atatürk'e sahip çıktıkları iftirasına yer verildi. Belgedeki en akıl almaz iftiralardan biri de Atatürk'ün
ölümünden Aleviler’in sorumlu olduğu iddiası oldu. Ergenekoncular buna gerekçe olarak da Atatürk'ün Doktoru Ragıp Erensel'in Alevi olmasını gösterdiler.
“HUKUK SiSTEMLERi VAR”
Şok belgede yer alan başka bir iftira da Aleviler’in kendi içlerinde ayrı bir hukuk sisteminin bulunduğu iddiası oldu. Dayanaktan yoksun bu iddiayı desteklemek için ise belgede şunlara yer verilmiş: "Alevi ve Bektaşi cemaati yüzyıllardır kendilerine has hukuk düzeni içinde yaşamaktadırlar. Alevi ve Bektaşi köylerinde polis,
jandarma ile ilgili olay görülmemektedir.
Bunun nedeni kendi aralarında mahkemeye başvurmamalarıdır. Birçok ilçe kaymakamları ve yargıçları Bektaşi ve Alevi yöresinde çok rahat ve memnun oluşlarını ifade etmektedirler. Ağır suçlar için (kardeşliğinin eşiyle ilişkiye girmek,
sema töreni sırasında elle
taciz gibi olaylar anlatılmaktadır.) 'yok edilme' cezası uygulanır. Bu ceza,
domuz bağı ile bağlandıktan sonra yüksek bir yerden atılarak suçlunun
intihar etmesiyle!' uygulanır."
Aleviler’e atılan diğer iftiralar:
Reenkarnasyona inanırlar. Kıyamete ve ahirete inanmazlar. Aleviler’in Türkçe dışında kendi ana dilleri vardır. Hizbullah'ın
militan kadroları Alevilerden oluşur. Domuzbağı yöntemiyle ölüm Alevi hukukunda vardır. Aleviler dış güçlerin hizmetindedir. Sebateistlerle Aleviler derin ilişki içindedir.
Amerika Ordadoğu'da Alevi ve Bektaşileri kullanıyor. Aleviler
terörün ana aktörleridir. Alevi
gençlik olmamış olsa Dev Genç gibi örgütler oluşturulamazdı. Ali sevgisini hep kullandılar.
GÜNGÖR ERGÜN-BUGÜN