Dün yayımladığımız "İşte
Yassıada'nın vefasızları" başlıklı bölüme, o dönemi iyi bilen
gazeteci büyüklerimizden "Vefasızlar bu kadarla sınırlı değil" şeklinde uyarılar geldi. Şüphesiz bu listeyi daha da uzatmak mümkün; ancak bu 'vefasızlığı' artık tarihe
havale edip konuyu çok da uzatmak istemiyoruz. Ancak bir de DP aleyhinde şahitlik yapıp daha sonra önemli makamlara getirilen bürokratlar, yargı mensupları, üniversite hocaları ve askerler vardı ki, onları anmadan edemeyeceğiz.
Yassıada'da
Menderes ve
arkadaşlarını idama götüren ifadelerin büyük bir bölümü şahit olarak dinlenen CHP'li siyasetçiler, aynı ideolojiyi paylaşan bürokratlar ve askerlere aitti. Bunlar arasında öyle bir isim vardı ki hem ifadeleri hem de ilişkileri oldukça şaşırtıcıydı. Bu isim Prof. Dr. Hüseyin Nail Kubalı'ydı.
Kubalı, 27
Mayıs sabahından itibaren
darbecilerle iş tutmaya başlamış ve MBK ile İsmet
İnönü arasındaki irtibatı sağlayan en önemli kişi olmuştu. Yassıada duruşmalarında bir yandan Menderes aleyhine şahitlik yaparken bir yandan da onun ve arkadaşlarının asılmasını sağlayacak kanunları hazırlıyordu. Hatta
Cemal Madanoğlu'nun "3 ay içinde idareyi sivillere devretmeyi düşünüyoruz." şeklindeki sözlerine tepki göstermiş, şöyle demişti: "En az 1,5 yıl bir yere gitmemelisiniz. Önce cezaları verilmeli, infazlar yapılmalı. Sonra
seçim olmalı..."
Kayserili politikacılardan Prof. Dr. Turhan Feyzioğlu ise zaten
27 Mayıs yönetiminin de milli eğitim
bakanıydı. O da
tanık olarak geldiği Yassıada'da görevini ifa etmişti.
İstanbul'da meydana gelen birçok olayı bastırmakla görevli olan İstanbul Sıkıyönetim Komutanı Or
general Fahri Özdilek, ihtilal kadrosunda yer aldığı için yargılanmadı. Ancak Yassıada'ya gelip DP aleyhine şahitlik yaptı.
Cumhurbaşkanı
Celal Bayar'ın yaveri
Tümgeneral Refik Tulga, 27 Mayıs'tan sonra İstanbul valisi yapılarak ödüllendirildi. O da 6-7
Eylül Olayları ile ilgili aleyhte şahitlik yaptı. Tanık olarak dinlenen isimlerden biri de bir dönem Menderes hükümetinde maliye bakanı olarak görev yapan Ekrem Alican idi. Yassıada'da tanık sıfatıyla dinlenen Alican, ihtilalcilerin maliye bakanı olmuştu.
------------------------------------------------------
Ünlü tarihçi Prof.Dr. Osman Turan'a dayak atıldı!
Yassıada'da
tutuklu bulunan Prof. Dr. Osman Turan, ada komutanı odaya girdiği zaman ayağa kalkmadığı gerekçesiyle sopayla dövülmüştü. Yaklaşık bir saat dövülen Turan, kan revan içinde kaldıktan sonra 'ölecek' endişesiyle bırakıldı.
------------------------------------------------------
Genelkurmay Başkanı Rüştü Erdelhun Paşa'nın apoletleri söküldü
27 Mayıs darbesi yapıldığı zaman genelkurmay başkanı
Rüştü Erdelhun Paşa idi. Darbeciler onu cuntanın başına geçmeye ikna edemeyince,
emekli olmasına rağmen Cemal Gürsel'de karar kıldı. Darbe gecesi apoletleri sökülen, hırpalanarak götürülen Rüştü Paşa,
İstiklal Madalyası sahibi,
Kurtuluş Savaşı'nda bulunmuş bir askerdi. İstanbul'da meydana gelen olaylardan sorumlu tutulmuştu. Yassıada'da bu yüzden idamla yargılanmış, eziyet görmüştü. İstanbul'daki olayları bastırmakla görevli iki general Fahri Özdilek ve Refik Tulga ise
davaya bile dahil edilmemişti.
----------------------------------------------------
Yassıada'da hayatını kaybeden sanıklar
Eski bakan ve İstanbul valilerinden Lütfi Kırdar, Topkapı ve
Ankara olayları davasında yargılanıyordu. 17
Şubat 1961 günü
mikrofon başında ifade verirken
kalp krizi geçirerek hayatını kaybetti.
Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu Üyesi Lütfi Şaylan, 16 Haziran 1960'ta öldü.
İstanbul
Milletvekili Yusuf Salman, 28
Kasım 1960'ta öldü.
İstanbul Emniyet Müdürü Faruk
Oktay, 30 Eylül 1960'ta öldü.
Afyon Milletvekili
Gazi Yiğitbaşı, eski
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Nuri Yamut,
Bursa Milletvekili
Kenan Yılmaz yine Yassıada'da yagılanırken hayatlarını kaybetti.
------------------------------------------------------
İmralı'da idam hazırlıkları
Yassıada'da duruşmalar devam ederken eylül ayı başında İmralı'ya çok sayıda
kelepçe getirildi. 50'nin üzerinde darağacı yapıldı. Yine 50'ye yakın
mezar yeri açıldı. Hapishanelerden çok sayıda cellat adaya gönderildi.
------------------------------------------------------
Menderes son yolculuğunda
Celal Bayar,
Adnan Menderes, Fatin Rüştü
Zorlu ve Hasan Polatkan'ın da aralarında bulunduğu 13 kişi, 15 Eylül 1961'de idama mahkûm edildi.
Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan'ın idamı 16 Eylül'de gerçekleştirildi. Hasta yatağından kalkamayan Menderes ise takviye ilaçla ayakta duracak hale getirildikten sonra 17 Eylül'de öğleden sonra idam edildi. Diğerlerinin idam cezası kaldırıldı. Üç arkadaş İmralı'da yan yana mezarlara defnedildi. Menderes, Zorlu ve Polatkan'ın naaşları, 17 Eylül 1990'da
merhum Cumhurbaşkanı
Özal tarafından devlet töreni ile İstanbul Topkapı Mezarlığı'ndaki 'Anıt Mezar'a nakledildi.
------------------------------------------------------
Milli Birlik Komitesi, duruşmaları gözetliyor
MBK, Yassıada'da ne olup bittiğini günü gününe takip ediyordu. Hemen her duruşmaya MBK'dan bir ya da iki asker katılıyordu. MBK üyelerinin, dava aralarında hâkim ve savcılarla bir araya geldiği de sır değildi. Hatta son duruşmaların birinde bir MBK Üyesi,
Hâkim Başol'a, "100 idam bekliyoruz, bak 99 değil." demişti. Üstteki fotoğrafta MBK Üyesi Fikret Kutay, duruşmayı izlerken görülüyor.
------------------------------------------------------
Adnan Menderes'in artık ayakta duracak gücü yok
27 Mayıs 1960'ta Yassıada'ya getirilen Adnan Menderes, idam edildiği 17 Eylül 1961 tarihine kadar burada çok kötü muamelelere maruz kaldı. 200'ün üzerinde duruşmaya katıldı. Bu duruşmalarda hakaretlere uğradı. Ama artık dermanı kalmamıştı. İşte son duruşmaların birinde Menderes, ayakta duramayacak halde kararı dinlerken...
------------------------------------------------------
Darbeciliği, Yassıada'da öğrendiler
Yakın dönemde darbe, postmodern darbe, andıç ya da siyasete müdahale planlarıyla adlarını duyduğumuz generallerin hemen hepsi, Yassıada'da görev almış
genç subaylardı. Yassıada'daki görevleri onlar için yol açıcı olmuş ve hayatlarını yönlendirmişti. Bu subaylar, sonraki meslek hayatlarında, 27 Mayıs darbesinden aldıkları ilhamla çoğu zaman siyasete müdahale planları içerisinde yer almıştı. Kimlerdi bunlar? Şener
Eruygur, Hurşit
Tolon,
Çetin Doğan,
Çevik Bir,
Tuncer Kılınç,
Altay Tokat,
Kemal Yılmaz,
Yaşar Büyük
anıt,
Fevzi Türkeri,
Teoman Koman, İlhami Erdil, İs
mail Hakkı
Karadayı Bu isimlerin, bugüne kadar 27 Mayıs ve Yassıada hatıralarından bahsetmemiş olması da hayli ilginç...
BİTİRİRKEN...
4 gündür devam ettiğimiz "Yassıada Gerçeği" başlıklı yazı dizisine bugün noktayı koyuyoruz. Aslında elimizde kamuoyunun ilgisini çekeceğini düşündüğümüz daha önce yayımlanmayan yüzlerce fotoğraf var. Ses kayıtları ve film görüntüleri mevcut. Ancak tadında bırakalım istedik. Sanırım maksadımız hasıl oldu. Bazılarının "devrim" olarak tabir ettiği 27 Mayıs'ın aslında bir devrim değil, kanlı bir darbe olduğunu bir kez daha
belgeleriyle gördük. Hâkim ve savcıların sanıklara karşı sert ve kaba tutumunu, hakaretvari sözlerini, azarlarını kulaklarımızla duyduk. Menderes ve arkadaşlarına reva görülen insanlık dışı tutum ve davranışları izledik. Darbecilerin anayasayı, kanunları bir kenara bırakıp keyfî uygulamalarını bir kez daha okuduk. CHP'nin o dönemde darbecilerle yaptığı işbirliğini fotoğraf, görüntü ve
ses kayıtlarıyla gözler önüne serdik. Yazı dizisi 27 Mayıs'a 'devrim' diyenler için umarım ikna edici olmuştur. Bu belge ve bilgiler ışığında onların da kanaatlerini gözden geçirmelerinde fayda var.
"Yassıada Gerçeği" dizisi, hem okurlardan hem de diğer gazete ve televizyonlardan büyük ilgi gördü. 27 Mayıs sabahından itibaren gazete ve televizyonlar, bu görüntü, ses kayıtları ve fotoğrafların peşine düştü.
Televizyonların büyük kısmı Zaman'ın adını vererek bu görüntüleri yayınladı. Görüntüleri alabilmek için üst düzey yöneticilerini araya koyan birkaç televizyon kanalının ise Zaman'dan hiç bahsetmemesi manidardı.
Okurlarımızdan yazı dizisiyle ilgili binlerce e-mail ve
telefon aldık. Hemen hepsi tebriklerini iletiyordu. Bir de bizden bunların kitap haline getirilmesini istiyorlardı. Hemen bir
müjde verelim: Bir
albüm-kitabın hazırlıklarına başladık. Pek çok fotoğrafın yer alacağı bu albümde okurlarımıza Genel Yayın Müdürümüz Ekrem Dumanlı'nın bir de sürprizi olacak.
4 gün devam eden yazı dizisinde, bu yayınlara sahip çıkan okurlarımıza öncelikli olarak teşekkür ediyorum. Haber Müdürümüz Fatih Uğur, gece gündüz koşturdu. Birinci sayfa editörlerimiz Musa Çakmak, İsmail Kavak ve
Hayri Beşer, yazı dizisinden çok ilginç flaşlarla bu haberleri ön sayfaya taşıdı. 1. sayfa tasarımcısı Yunus
Yıldırım ile iç sayfaları tasarlayan Bedia Azak, tasarımlarıyla katkıda bulundu.
İnternet Editörü Osman İridağ, yardımcısı Kerim Gün, ses kayıtlarını, görüntüleri ve fotoğrafları günü gününe sizinle paylaştı. Hepsine çok teşekkürler...