17/25 Aralık operasyonlarının aslında NATO merkezli olduğunu ve bunun hükümet içinden bizzat bilenlerin olduğunu aktaran Zaman gazaetesi yazarı Ali Bulaç 'Olup biteni nasıl anlamalı?' başlıklı bir yazı kaleme aldı. Bulaç 'Hizmet mastara olarak kullanılıyor' dediği yazısında 'AKP'nin de arkasına Ergenekon ve KCK'yı aldığının' altını çizdi.
İşte Ali Bulaç'ın o yazısı:
“17/25 Aralık rüşvet ve yolsuzluk” operasyonlarından sonra Sayın Cumhurbaşkanı R.Tayyip Erdoğan’ın başını çektiği kanat, Hizmet hareketine yönelik olarak iki ana suçlama yöneltmektedir: a) Hizmet’in “yurtdışı güçler adına –ki bunlar ABD ve İsrail’dir- hükümeti devirmek üzere bir kumpasın içine girmesi; b) “Yatak odalarına kadar girip dinlemeleri”.
Bu satırların yazarı bu köşede ve TV ekranlarında ilk günden açıkladı: Eğer bu iki suçlama kanıtlanacak olursa “1 saat durmam”, giderim. Aradan bir sene geçti, ben hâlâ Hizmet’in yurtdışı güç adına hükümeti devirmek üzere harekete geçtiğine veya insanların mahrem dünyalarını dinleyip kayda aldığına ikna olmuş değilim. “İkna olmuş” değilim çünkü bunca gürültüye rağmen hükümet tarafı bu konuda bizi ikna edecek ciddi bir kanıt, belge, bilgi koyamadı.
Tabii ki sadece ben değil kimse ikna olmadı. Ne içeride, ne dışarıda! Mesela Avrupa Parlamentosu’ndaki Hıristiyan Demokratlar gölge Türkiye Raportörü Renata Sommer, Türkiye’de hükümete karşı “darbe iddiası”nı saçma bulduğunu söylüyor. Sommer’e göre iddiaları kanıtlayacak belge yok! Tutuklu olan polislere şimdiye kadar casuslukla ilgili tek soru sorulmuş değil. “Yasa dışı dinlemeler”le ilgili ise şüpheliler iki argümanın altını çiziyorlar: “Dinlemelerin tamamı yasal, dinlemelerden amirlerimizin ve üst makamların haberi var!”
AK Partililerin kahir ekseriyeti de bu iddialara inanmıyor, ancak konjonktürün çizdiği yol haritasına bakarak seslerini çıkarmıyorlar, freni patlamış kamyonun nerede ve neye çarparak duracağı zamanı bekliyorlar.
40 yıllık çalışması olan Hizmet hareketinin kamuda tabii ki sempatizanı var. 2002’de AK Parti iktidar olunca hem personel açığını kapatmak, hem beklenen darbe teşebbüslerini savmak üzere Hizmet’in elemanlarından istifade etti. Birkaç darbe teşebbüsü ortaya çıkarıldı. Arada usulle ilgili hukuk ihlalleri olduysa da –ki elbette bunlar küçümsenemez- esasta darbe teşebbüsleri olmadığını söylemek, bu ülkede hiç askeri darbe olmadığını, binlerce faili meçhul işlenmediğini, suikastlarla ülkenin sarsılmadığını, TSK içinde yuvalanmış cuntacıların olmadığını, üstelik iktidar olan AK Parti’yi bu kesimlerin büyük bir sevinç ve bayram havasıyla karşıladıklarını söylemek demektir ki, buna çocuklar güler. Hayır bu ülkede darbeler yapıldı, Meclis dağıtıldı, anayasa rafa kaldırıldı ve yüz binlerce insan acı çekti. AK Parti’ye karşı bir kere daha darbe yapılacaktı. Hiç kimse “milli orduya kumpas kurmadı”, sadece sivil siyaset üzerinde vesayet kuran, darbe planlayan odaklara karşı tedbirler alındı. Eğer süreç sonuçlanabilseydi Türkiye, bir hukuk devleti olabilir, Kürtler ve Aleviler başta olmak üzere her toplumsal kesim rahatlayabilirdi.
Süreci akamete uğratan iki önemli gelişme yaşandı: Biri 2011’de “Yeni Osmanlıcılık ideolojisi”yle Suriye’de rejimi devirip Ortadoğu üzerinde hakimiyet kurmaya kalkışmak –ki bu İslamcılıkla uzaktan yakından ilgisi olmayan İttihatçı bir zihniyetin dış politikaya hakim olmasıydı, bir maceraydı ve maliyeti çok pahalıydı-; diğeri bir türlü yanlışlığı kabul edilmeyen havuz sisteminin patlak vermesi ile artık ayyuka çıkmış rüşvet ve yolsuzlukların operasyonlara konu olması.
Ben başından beri söz konusu operasyonların NATO merkezli olduğunu düşünüyorum. Hükümette bunu yakinen bilenler var, Hizmet bir mastara olarak kullanılıyor. Bir yandan operasyonları yapanlara şu mesaj veriliyor: “Eğer bize zarar verecek olursanız yeri göğü birbirine katarız, şehri yakar öyle teslim oluruz, bakın yapıyoruz da!” Diğer yandan yalnız kalan AK Parti, kurtuluşu Ergenekoncularla işbirliğinde ve Öcalan’la KCK’ya sırtını vermekte buluyor. Bu iki kesim de desteği “Hizmet’i Erdoğan’ın bitirmesi” karşılığında veriyorlar. Böylelikle maalesef AK Parti ile Ergenekoncular ve KCK arasında ittifak kurulmuş vaziyette, asıl Hizmet’ten intikam almaya kalkışan Ergenekoncular ve KCK’dır. AK Parti rehin alınmış durumda. Cemaat’e darbe vurulursa, sıra AK Parti’ye ve diğer cemaatlere gelecektir. İnanmayanlar, yayınlarını dikkatle takip etsin, görürler.
Fakat içine girdiğimiz yeni süreç Türkiye’yi bölgesel ve küresel düzeyde daha büyük bir felakete sürüklüyor. Pazartesi bu konuyu ele almaya çalışacağım."