1930'lu yıllarda kişi başına 1 litre
alkol tüketilirken günümüzde bu rakam 20 litreye fırladı. Bu durum
halk sağlığı açısından büyük risk oluşturuyor. Zira, insan vücuduna zarar veren kötü alışkanlıkların başında alkol geliyor. Beyin fonksiyonlarını yavaşlatan
içki,
mide ve
karaciğer kanserine yol açıyor.
Damarları sertleştirerek
kalp krizi ve
felç riskini artırıyor. Cinsel açıdan da çeşitli sorunlara yol açıyor. İçki, anne karnındaki bebekleri bile olumsuz etkiliyor. Yapılan araştırmalar, annesi alkol kullanan bebeklerin yüzde 46'sında hormonal ve cinsel işlev bozukluğu, yüzde 41'inde duyma kaybı, yüzde 33'ünde ortopedik
arıza, yüzde 29'unda kalp sorunları ve yüzde 25'inde görme kusuru yaşandığını ortaya koyuyor.
Yeşilay'ın raporu, içkinin sürekli artan
aile facialarındaki rolünü de ortaya koyuyor. Buna göre boşanmaların ve kadın
dövme olaylarının yüzde 70'i eşlerden birinin alkolik olmasından kaynaklanıyor. İntihara teşebbüs edenlerin yüzde 90'ı,
cinayet işleyenlerin yüzde 85'i,
hırsızlık yapanların yüzde 71'i ve
tecavüz olaylarına karışanların yüzde 50'si alkol bağımlısı.
Alkol kullanmak dinî açıdan ise kesinlikle
yasak.
Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi Prof. Dr. Saim Yeprem, Kur'an-ı Kerim'de içkinin açıkça
haram kılındığını vurguluyor. Yeprem, bir damla içkiyle bir
şişe arasında haram olması
bakımından hiçbir fark bulunmadığını kaydediyor.
Memorial Hastanesi'nden Dahiliye Uzmanı Dr. Serap Bos, olumsuz etkinin ilk kez içki içenlerde bile ortaya çıktığını kayded
erken, "Alkol, mide ve bağırsak yoluyla emildikten sonra dakikalar içinde tüm vücuda hızla yayılıyor. Şuurda değişiklik, bulantı,
kusma,
açlık ve aşırı susama gibi belirtiler görülüyor." diyor. Alkolün yavaş yavaş
beyin hücrelerini öldürdüğünü anlatan Dr. Bos, alkolün en çok karaciğeri tahrip ettiğine dikkat çekerken, "Karaciğer yağlanması ve pankreas iltihabı meydana geliyor. Uzun süreli kullanımda
siroz ve karaciğer kanseri ortaya çıkıyor. Gırtlak, mide ve meme kanserlerine yakalanma riskini de önemli ölçüde artırıyor." açıklamasında bulunuyor.
Zeynep Kamil
Kadın ve
Çocuk Hastalıkları Eğitim ve
Araştırma Hastanesi Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesi Klinik Şefi Prof. Dr. Fahri Ovalı, annenin içtiği bir gram alkolün bile anne karnındaki bebeğe zarar verdiğini söylüyor. Alkolün erken ve düşük kilolu
doğum gibi sorunlara da yol açtığını kaydeden Ovalı şunları ifade ediyor: "Alkol alan annelerin bebeklerinde 'fetal alkol sendromu' denilen bir rahatsızlığa rastlanıyor. Bu hastalık, bebeğin yüzünde, kulaklarında ve gözlerinde kalıcı
görünüm bozukluklarına yol açıyor."
İsveç Krolinski Enstitüsü'nün yaptığı bir araştırmaya göre 3
bardak bira içen kişilerde görüş kabiliyeti yüzde 32 azalıyor. 1 bardak içki ise görüş açısını 20 derece daraltıyor. Kanında bir gram alkol bulunan kişilerde
kaza yapma riski normal kişilere oranla 6 kat artıyor. Kandaki alkol miktarı 1,5 grama çıktığında kaza riski 24 kata, 2 gramda ise 60 kata yükseliyor. Dünya
Sağlık Örgütü'nün verilerine göre 2005 yılında
Avrupa kıtasında alkole bağlı kazalar ve hastalıklar nedeniyle 600 bin kişi hayatını kaybetti.
Türkiye Yeşilay Cemiyeti'nin hazırladığı 2006 Yılı Zararlı Alışkanlıklar Raporu'nda alkolün
toplumsal hayata verdiği zararlar ortaya konuluyor. Raporda
Sağlık Bakanlığı ve Yeşilay'ın yaptığı araştırmalara göre Türkiye'de alkole başlama yaşının 11'e düştüğü belirtiliyor. 1930 yılında kişi başına 1 litre alkollü içki tüketiminin günümüzde 20 litreye çıktığına dikkat çekiliyor.
Alkol, trafik kazalarının birinci sebebi
Yeşilay'ın raporunda Türkiye'deki trafik kazalarının yüzde 65'inin alkollü sürücülerin hatalarından kaynaklandığı vurgulanıyor. Ayrıca alkolün, sürekli artan aile facialarındaki rolü de çarpıcı şekilde veriliyor. Buna göre boşanmaların ve kadın dövme olaylarının yüzde 70'i eşlerden birinin alkolik olmasından kaynaklanıyor. Öte yandan intihara teşebbüs edenlerin yüzde 90'ı, cinayet işleyenlerin yüzde 85'i, hırsızlık yapanların yüzde 71'i,
akıl hastalarının yüzde 60'ı ve tecavüz olaylarına karışanların yüzde 50'si alkol bağımlısı. Yeşilay Başkanı Mustafa
Necati Özfatura, alkolün aile facialarının temel sebeplerinden biri olduğunu belirtiyor. Sürekli kullanılan alkolün bir süre sonra aile hayatını yok ettiğini vurgulayan Özfatura, "Alkol bağımlıları trafikte kaza yapıyor, evde eşini dövüyor, tüm servetini içkiye harcıyor." diyor.
İçki, medeniyetin sembolü değil
Özfatura, alkol tüketimindeki artışı medyanın körüklediği inancında.
Televizyon dizilerinde ve filmlerde neredeyse tüm oyuncuların içki içerken gösterildiğine dikkat çeken Özfatura, "İçki, sanki medeni olmanın, Batılı olmanın gereği gibi sunuluyor. Bundan da en fazla gençler ve çocuklar etkileniyor." şeklinde konuşuyor. Özfatura, televizyonda, sigarada olduğu gibi içki görüntülerinin de yasaklanmasını istiyor. Ayrıca içki şişelerine alkolün neden olduğu hastalıkların yazılması gerektiğini vurguluyor.
İçki üreten şirketlerin çeşitli yollarla yoğun şekilde reklam yaptığına dikkat çeken Özfatura, sözlerine şöyle devam ediyor: "Gazete sayfaları rakı reklamlarıyla dolu. Öte yandan içki firmaları okulların
mezuniyet törenlerinde ve konserlerde ücretsiz bira dağıtıyor. Buralarda birayla tanışan gençler ileride alkol bağımlısı haline geliyor."
Yeşilay Başkanı Özfatura, ailelere çocuklarını içkiden korumak için şu önerilerde bulunuyor: "Öncelikle anne-
baba çocuğuna bizzat iyi örnek olmalı. Ayrıca çocuğunun dertleriyle, sıkıntılarıyla yakından ilgilenmeli. Okulda ve başka yerlerde kimlerle gezdiğini, arkadaşlarını da takip etmeli."
İçmek insanı rahatlatmaz aksine bunalıma sokar
Bakırköy Ruh ve
Sinir Hastalıkları Hastanesi'nden Doç. Dr. Duran Çakmak, alkol bağımlılığının bir hastalık olduğunu ve mutlaka
tedavi edilmesi gerektiğini ifade ediyor. Alkol ve Madde Bağımlılığı Araştırma, Tedavi ve Eğitim Merkezi (
AMATEM) Klinik Şefi Doç. Dr. Çakmak, bağımlıların hem kendisine hem de çevresine büyük zarar verdiğini aktarıyor. Pek çok insanın dertlerini unutmak ve rahatlamak gibi gerekçelerle alkole sarıldığını belirten Çakmak, "Ancak alkol rahatlatmadığı gibi kişiye pek çok fiziksel ve ruhsal problem kazandırıyor." diyor. Öte yandan, alkol kullanan annelerin bebeklerinde de sağlık sorunları görülüyor. Yapılan araştırmalar, alkol kullanan annelerin bebeklerinin yüzde 46'sında hormonal ve cinsel işlev bozukluğu, yüzde 41'inde duyma kaybı, yüzde 33'ünde ortopedik arıza, yüzde 29'unda kalp sorunları ve yüzde 25'inde de görme kusuru olduğunu ortaya koyuyor.
Kalbe faydalı iddiası bilimsellikten uzak
Az miktarda tüketilen alkolün kalp-
damar sağlığına iyi geldiği iddia ediliyordu. ABD'deki
California Üniversitesi ile Kanada'daki Victoria Üniversitesi'nin araştırmaları bu iddianın doğru olmadığını ispatladı. Alkolün kalbe etkileri konusunda yapılan 89 bilimsel araştırmayı inceleyen uzmanlar, bu çalışmalardan 82'sini metodolojik açıdan kusurlu buldu. İçkiyi bırakanlarla az miktarda alkol kullananların karşılaştırıldığı çalışmalarda 'içkiyi bırakanlar' başlığı altında ele alınan grubun, ağır hastalıklar nedeniyle tıbben alkolü terk etmek zorunda kalan insanlardan oluştuğu tespit edildi. Karşılaştırma için alkol kullanmayan insanlar arasından örnekleme yapılması gerektiğine dikkat çeken bilim adamları, 89 araştırmadan 7'sinde bu kurala uyulduğunu aktardı. Bu 7 araştırmada da içkinin kalp sağlığına herhangi bir koruyucu etkisinin olmadığı sonucu çıkmıştı.
Diyanet: İçkinin azı da, çoğu da haram
Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi Prof. Dr. M. Saim Yeprem, Kur'an-ı Kerim'de içkinin açıkça haram kılındığını hatırlatıyor. Maide Suresi'nde içkinin fal oklarıyla birlikte
şeytan işi olarak adlandırıldığını ve müminlere yasaklandığını kaydediyor. İçkinin haram kılınmasının sadece sağlığa ve toplum hayatına verdiği zararlarla değerlendirilmemesi gerektiğini belirten Yeprem, "İçki, insana hiçbir zarar vermese bile
Allah tarafından yasaklandığı için haramdır. Başka sebep aramaya da gerek yok." diye konuşuyor. Yeprem, alkollü içkinin bir damlasıyla bir şişesi arasında da haram olması bakımından hiçbir fark olmadığını sözlerine ekliyor.
Tahrip etmediği organ yok
Siroz ve karaciğer kanserine zemin hazırlıyor.
Damar sertliği, kalp krizi ve felç riskini artırıyor.
Beyin fonksiyonlarını yavaşlatıyor, bunalıma yol açıyor.
Kısırlığa varan çeşitli sorunlara davetiye çıkarıyor.
Böbrekleri tahrip ediyor, görme kaybına sebep oluyor.
Sağlık için en büyük tehdit
Beyin fonksiyonlarını yavaşlatıyor.
Bağımlılık yaparak ruhsal sorunlara neden oluyor.
Görme kaybına neden oluyor.
Damarları sertleştirerek kalp krizi ve felç riskini artırıyor.
Karaciğer sirozu ve kanserlerinin temel sebebi.
Böbrekleri tahrip ediyor.
Mide kanserleri,
gastrit ve
ülser yapıyor.
Hazımsızlık, iştahsızlık gibi problemleri artırıyor.
ZAMAN