Birbirinden bağımsız gözüken ama aslında resmin bütününe bakılırsa gerçekte çok da alakasız olmayan bir dizi önemli gelişme yaşanıyor.
En başta yargıda yeni bir
kriz var. Aslında geçtiğimiz yaz başlayan krizin ikinci raundu denebilir.
HSYK'nın güz kararnamesi çık(a)mıyor. Normalde kasım-aralık aylarında bitmesi gerekiyordu. Fakat ilk kez yeni bir yıla sarkmış oldu. Yarın yapılacak toplantıdan da çözüm çıkmayacak gibi.
Kulislerde tartışmalı müzakerelerin yapıldığı konuşuluyor. Aslında ne olup bittiğini az çok herkes biliyor da yazmaya kimse cesaret edemiyor. Şöyle ki 'eğer HSYK'nın bazı üyeleri -ki burada isim vermenize bile gerek yok- kritik konumdaki bazı hakim ve savcıların yerlerinin değiştirilmesini talep ediyor' türü bir
kulis habere
imza atsanız
dava üstüne dava geliyor. Yaptığınız şeyin 'sadece gazetecilik' olduğunu anlatmaya çalışmanızın da bir anlamı yok. Elinize kalemi alıyorsanız yiyeceğiniz cezayı da peşinen kabullenmeniz gerekiyor.
Bu yüzden olabildiğince suya sabuna dokunmadan yazmaya çalışırsak... Malum olduğu üzere Türkiye'deki 11 bin hakim savcıyla ilgili son karar mercii
Hakimler ve Savcılar Yüksek
Kurulu.
Adalet Bakanı ve müsteşarı dahil toplam 9 üyeden oluşuyor. Aldıkları kararlara
itiraz yolu kapalı. Sadece bu
uygulama yüzünden bile AİHM'den defalarca uyarı geldi ama henüz HSYK'nın yapısını değiştirmek hiçbir iktidara nasip olmadı/olamadı.
İşte bu kurul bugünlerde yoğun
mesaide. Hakim ve savcıları ilgilendiren güz kararnamesi var. Ayrıca boşalan
Yargıtay üyelikleri ile ilgili seçimlerin yapılması gerekiyor. Hemen parantez açalım; HSYK bugün
Yargıtay üyeliklerini belirliyor. HSYK üyeleri tarafından seçilen Yargıtay üyeleri ise daha sonra kendi içlerinden HSYK'ya üye seçiyor. 'Sen ben bizim oğlan' olarak tabir edilebilecek bu sistemin dünyada örneği de yok.
Kulislere göre HSYK'nın yarınki toplantısı -toplantının olmama ihtimali de var- gergin geçmeye
aday. Boşalan Yargıtay üyelikleri için önerilen listeye Adalet Bakanı ve müsteşarı karşı çıktığı duyumları var. Asıl ilginç olan ise Yargıtay üyeliklerine önerilen isimler. Dava konusu olmaması için isimleri paylaşmayalım ama önerilen isimler toplantı öncesinde yoğun mesai yapıldığını gösteriyor. Özellikle
Ergenekon soruşturmasında
kilit rol oynayan bazı başsavcı ve özel yetkili savcıların yeri değiştirilmek isteniyor. Yalnız bu kez görevden alarak değil '
terfi ettirerek.'
Yargıyı ilgilendiren tek kriz HSYK'nın güz kararnamesi değil. Halen süren bazı önemli soruşturmalarda da kriz hali mevcut. Yine dava olmaması için ismini yazmayacağım ama hakkındaki bir soruşturma kapsamında ifade vermesi için çağrılan üst düzey bir şahıs "Gelmiyorum. Polisinizin gücü yetiyorsa gelsin alsın beni" cevabını gönderebiliyor. Bu aşamada özel yetkili savcılığın ne yapacağı merak konusu.
Tabi kozmik
aramanın akıbeti de başka bir gerginlik konusu. Bir yandan 'yeni
Sabih Kanadoğlu' olmaya aday bazı üst düzey hukukçular yeni içtihatlar türetiyorlar. Bir yandan da soruşturmayı yürüten hakim ve savcılara yönelik tehditler yağıyor. Cep telefonlarına tehditler, ofisine
ölüm fermanları yollanmıştı. Son olarak da hem hakim hem savcıya 8'er kaleşnikof mermisi yollandı. Hakim ve savcının bu tacizden etkilenmemesi mümkün değil.
Yine yargı çevrelerini hareketlendiren bir başka konu da Yargıtay'daki 'fazla mesai.' Kulislere göre AK Parti'ye yönelik yeni bir
kapatma davası için
delil toplanıyor. Ne kadar gerçek olur ya da ne zaman yeni bir
kapatma davası açılır bunu kestirmek zor. Ama bu duyumlar hükümet içerisinde de tartışmalara neden oluyor. 'Ne pahasına olursa olsun
siyasi partiler kanunu ve
Anayasa'yı değiştirelim' diyenler ile 'ne yaparsak yapalım Anayasa Mahkemesi'nden
döner. Yeni bir maceraya gerek yok' diyenler çarpışıyor. Parti içinde fikri birlik sağlanabilmiş değil.
Özetle 2009'da
yüksek yargı yüksek gerilime sahne olmuştu. Bu yıl da ondan farklı olmayacak gibi.
ADEM YAVUZ ARSLAN-BUGÜN