Anneler gününde bir anne portresi

Yarın anneler günü. Aslında yılın 365 günü anneler günü olsa, yine de anneler için az.

Anneler gününde bir anne portresi

Dünyanın en zengin ailelerinden birine mensup Türkan Hanım ile serveti, şöhreti değil de anneliği konuştuk. Ona 36 yaşındaki engelli oğlunu, kızlarını sorduk. Söyleşimiz sırasında laf lafı açtı; Sabancı, iş hayatını, aile bireylerine dair ‘minik’ anılarını anlattı, acılarını paylaştı ve umut dağıttı. Türkan Hanım 2 yıl önce 47 yıllık hayat arkadaşı Sakıp Sabancı’yı kaybetmişti. Sabancıların üç çocuğundan ikisi özürlü olarak dünyaya gelmiş. Türkan Sabancı, düzelmesi için bütün servetini vermeye hazır olduğu engelli oğlu için, “Keşke hiçbir şeyim olmasaydı da Metin sağlıklı olsaydı.” diyor. Ama bu durumdan şikayet etmiyor. Birlikte yaşadığı Metin Sabancı, konuşamasa da annesini gördüğünde hareketleriyle sevgisini belli ediyor. Sakıp Bey’in ölümünün ardından kısa bir dönem ailede belirsizlikler yaşandığını anlatan Türkan Hanım, eşinin son günleriyle ilgili ilginç bir anekdot aktarıyor: “Sakıp Bey, Güler Sabancı’ya vekâlet verdiğinde ben odada yoktum.” Eşiyle birlikte umreye gitmeyi çok istediklerini bildiren Türkan Sabancı, hayatta tavaf etmekten daha güzel hiçbir şeyin olmadığını vurguluyor. Paranın insanı mutlu etmediğini düşünen Türkan Hanım’ın hayatta en çok istediği şey çocukları ve torunlarıyla birlikte yaşamak. Birçok kurum sizi ‘Yılın Annesi’ seçti; bunun nedeni ne? Sanırım Metin’in annesi olduğum için beni bu ödüle layık görüyorlar. Metin’i çok seviyorum. Benim ondan yana hiçbir şikâyetim yok. Allah’a çok şükrediyorum. Onun da bana öyle büyük bir sevgisi var ki. Beni görünce çok mutlu oluyor, hareketleri tamamen değişiyor. Tavırlarıyla bana ‘anne benimle berabersin’ diyor. Ben dışarıya çıkmak için hazırlandığımda konuşamıyor; ama hareketleriyle bana ‘Anne nereye gidiyorsun?’ diyor. Ben onu bırakıp gittiğimde çok üzülüyorum. Nasılsa akşama tekrar beraber olacağız diyerek kendimi teselli ediyorum. Bir anne olarak, onu bir melek gibi görüyorum. Merhum Sakıp Sabancı ile evliliğinizden tam yedi yıl sonra Dilek Sabancı’ya hamile kaldınız. Annelik nasıl bir duygu? Doğuştan çok anaç bir yapıya sahibim. Kendimi bildim bileli çocukları çok seviyorum. Metin eğer sağlıklı doğmuş olsaydı herhalde ben 3 değil 6 çocuk doğururdum. Doğumlarım problemli değil, kolay oluyordu. Ama keşke doğum zor olsaydı da bebeklerim sağlıklı olarak dünyaya gelseydi. Tabii bu, tamamıyla Allah’ın takdiri. Ben Sakıp Bey’e hep, ‘Biz ayrı ayrı insanlarla da evlenseydik, eğer bu kaderimizde varsa gene olurdu.’ derdim. Ama o yıllar arasında asla evlatlık almayı düşünmedik. Çünkü hep evladımız olacak umuduyla yaşadık. Allah da bize evlat sahibi olmayı nasip etti. Metin Sabancı’nın doğumuyla birlikte çok zor günler geçirdiniz. 3 yıl sonra Sevil Hanım’a hamile olduğunuzu öğrendiğinizde doğum kararını nasıl aldınız? Ben yeni hamile olduğumu öğrendiğimde merhum Sakıp Bey’e ne yapmam gerektiğini sordum. Bana, ‘Beni bu karara ortak etme, sen karar ver.’ dedi. Ben de çocuklarımın doğumlarında bulunan, sürekli görüştüğüm doktora sordum. O da Sakıp Bey gibi cevap verince bebeği doğurmaya karar verdim. O zaman tabii ultrasonlar yoktu. Sevil doğduğunda ‘Sağlıklı bir kız çocuğunuz oldu.’ dediler. Allah’a şükür kucağıma masmavi gözlü sağlıklı bir kız çocuğu aldım. Eşinizin mezarını ziyaret ediyor musunuz? Düzenli olarak gitmeye çalışıyorum. Sanki gitmezsem bana ‘sen dünyalık işlere daldın, beni unuttun’ diyecek gibi geliyor. Gitmediğim zaman çok huzursuz oluyorum. Sanki oradan çıkacak da bana ‘beni unuttun’ diyecek gibi geliyor. Yanına gidince konuşup onu ne kadar özlediğimi söylüyorum ona. 71 yaşındaydı, çok erken öldü. Sakıp Bey’in ölümüyle birlikte aile içinde bir belirsizlik, bir dağınıklık oldu mu? Her ailede olduğu gibi Sakıp Bey’in ölümüyle birlikte bizde de birtakım sorunlar oldu. Hani nasıl sarımsağın kafasından koparınca etrafa dağılırsa biz de öyle olduk. Ama kısa zamanda kendimizi toparladık. O zaten ölmeden önce vasiyetini yapmış. ‘Güler Sabancı benim yerimi alsın.’ demiş. Ama ben duymadım, o ara çok ziyaretçi geliyordu, onlarla ilgileniyordum. Sakıp Bey’in size özel bir vasiyeti var mı? Hayır, çok denedim ama söylemedi. Ben de nasıl söyleyebilirim ki, “Sen öleceksin vasiyetin ne?” diye. Adam zaten gitti gidecek böyle büyük bir cesareti gösteremedim. Son günlerinde ziyaretçilerden dolayı yanında çok az kalabiliyordum. Bir oda açtırdık, gelenleri ağırlamak için. Çok takip ettim, bana bir şey söylemedi. Sonuçta Allah ne nasip ederse o oluyor. Çok isteyip de elde edemediğiniz ya da içimde uhde kaldı dediğiniz bir şey var mı? Tabii, bu herkeste olur. Bir insan dört dörtlük her şeyi yaptım, her şeye sahibim diyemez. Ben hep Sakıp Bey’in hayatına yetişmeye çalıştım. Onun çok fazla sosyal hayatı, seyahatleri vardı. Ayrıca, evin düzeni, çocuklar, onun hayatı. Tabii bu arada benim de çok isteyip de yapamadığım şeyler oldu. Ama bunlar bende saklı. Sakıp Bey, çok sevilen bir kişiydi. Sizce Sakıp Sabancı’daki büyü neydi? Evet, o herkes tarafından çok seviliyordu. Söylediği her şeyi bir amaca binaen söylerdi. O öldükten sonra uzun zaman gazetelerde onu aradım. ‘Sen starsın, her gün bir gazetedesin.’ derdim. Sokakta bir ayakkabı boyacısını görse ‘Gel otur sohbet edelim’ dese gelir, onunla muhabbet ederdi. Çünkü boyacı da bir insan. Peki evlendiğiniz yıllarda Sakıp Bey’in işlerini bu kadar ilerletebileceğini düşünmüş müydünüz? Asla, bu kadar ilerleyeceğini düşünmemiştim. Ama biliyordum ki olduğu yerde de kalmayacak. Hep atılımcı, memleketini çok sevdiği için yatırım yapmayı istiyordu. Dünyası işti. Adeta işiyle evliydi. ‘Sen işinle evlisin’ derdim. Ben bundan hiç gocunmadım. Ben de onun arkasında yardımlar yapıyorum. Ellerimin ağzı dili olsa da konuşsa. Bazıları bir verdiğini on gösterir, ben böyle biri değilim. Çok yardım seviyorum. Mahalledeki eczane ve marketlere talimat verdim. Fakirler gelip ihtiyacını alıyor. Emirgan Camii’nin şadırvanını yaptırıyorum. Talimat verdim, tuvaleti ve bahçe yapılacak. Ben bundan o kadar mutlu oluyorum ki. İlla şık giyineyim, marka giyineyim, çok iddialı olayım diye bir düşüncem yok. Artık doymuş, bıkmışım. Hayat, yaşam tarzı da beni yormuş. Artık hiçbir şeyde gözüm yok. Metin Sabancı Spastik Çocuklar ve Gençler Eğitim Üretim ve Rehabilitasyon Merkezi’nin açılmasına ne vesile oldu? Sakıp Bey, Metin Sabancı dünyaya geldikten epey sonra bu merkezi açtı. Metin olmasaydı belki o okul da olmazdı. Bu olay o okulun açılması için bir vesile oldu. Keşke Metin sağlıklı olsaydı, şimdi çoluk çocuk sahibi olurdu. Evlenmiş, evi olmuş, çocukları olmuş, babasının işini devralmış bir insan olarak karşımıza çıksa ne kadar mutlu olurduk. Hayat çok zor... Maalesef yaşanmaması gereken şeyler yaşanıyor Dilek Hanım’ın evlilik kararı bir dönem basında çok konuşuldu. Şimdiki durum nedir? İnsanlar artık hiç samimi değil. Maalesef yaşanmaması gereken şeyler yaşanıyor. Benim bir anne olarak aklıma geliyor. Sevil, ‘Anne bir kızım var, bir kere evlendim, olmadı’ diyor. Ben de ona, ‘Kendine çok yazık ediyorsun, yazık sana diyorum. Şimdi gençsin, anlamıyorsun. Ama ileride göreceksin, kafanı vuracaksın. Bir hayat arkadaşı olmadan yaşayamazsın.’ diyorum. Kadın erkeğin, erkek de kadının yanına yakışıyor. Dünya düzeni böyle kurulmuş. Dilek, bir ara evlilik konusunda çok kararlıydı. Ama artık öyle düşünmüyor. Akşamları kocalarıyla bana gelseler. Ben çok istiyorum. Bu evi dolduracak 4, 5 tane torun olsa. Türkan’da o şans var mı? Bir tane torunum var, o da artık 13 yaşında. Okulu, dersi, çocuğu sık göremiyorum. Artık kucağa alınıp sevilecek yaşları da çoktan geçti. Hakikaten çok isterdim. İki tane damat gelsin, iyi de bir diyalog kursam onlarla. İstediğimiz şeyler olmuyor ki hayatta. Çok şey isteyip o kadar az şeyi elde edebiliyoruz ki... İnsanlar birçok şeyi elde etmeyi ister; ama... Para pul, her şey boş. Parayla hiçbir şey olmuyor. Eğer parayla olsaydı Sakıp Bey’i kurtarırdık. Eğer parayla olsa ben bütün servetimi harcar Metin’i kurtarırdım; ama mutluluk parayla elde edilen bir şey değil. Hayatta, tavaf etmekten daha güzel bir şey yok... Geçen yıl umre için kutsal topraklara gittiniz. Orada neler hissettiniz, keşke Sakıp Bey’le gelseydik dediniz mi? Kutsal topraklara gitmek beni çok çok duygulandırdı. Kaldığım otel camiye çok yakındı. Ve ezanı sanki benim odamda okunuyormuş gibi duyuyordum. Hassas bir bünyem olduğu için hastalanmaktan korkuyordum. Ama Allah öyle bir güç veriyor ki insana... Doğru dürüst hiç uyumadığım halde ve sıcağa rağmen hiç yorulmadım. Tavaf etmek var ya, hayatta daha güzel bir şey yok. Sakıp Bey’le gitmeye bir kez birlikte karar vermiştik. Bir arkadaş grubuyla birlikte gidecektik. Hayatta her şey kısmetse oluyor, çok istememize rağmen bir türlü birlikte gitmek nasip olmadı. Ama birlikte gitmeyi çok isterdim. Merhum Sakıp Bey’in Amerika’da tedavi görürken yakınlarından ezan CD’si istediğini biliyoruz. Bunun anlamı neydi? Evet Sakıp Bey, Amerika’da tedavi gördüğü sırada Türkiye’den ezan CD’si istemişti. Amerika’da alıştığı sesleri hep hatırladı ve çok özlemini çekti. ‘Türkiye’ye gitsem ezan sesini doyasıya dinlesem.’ derdi. ZAMAN
<< Önceki Haber Anneler gününde bir anne portresi Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER