Sözcü Gazetesi Ankara Temsilcisi Saygı Öztürk yazısında polislerin delillere nasıl ulaştığını yazdı. Öztürk'ün kafasında bir soru işareti var... Ya yolsuzluk soruşturmasına takipsizlik veren savcı tapeleri çoktan imha etmişse?
İşte o yazı...
***
TBMM Soruşturma Komisyonu, AKP’li 9 üyenin oyuyla 4 eski bakanı Yüce Divan’a göndermemeye, ses kayıtlarının imhasına karar verdi. CHP’li milletvekilleri, TBMM’deki belgeleri kurtarmak için çalışıyor ama dosya hakkında “takipsizlik” kararı veren Cumhuriyet Savcısı Ekrem Aydıner’in, ses kayıtlarını imha ettirip ettirmediğini biliyorlar mı? Çünkü, savcılıktaki belgeler imha edilmiş olsa milletvekillerinin “imha” için bu kadar acele etmemeleri gerekirdi.
Polisi en çok mutlu eden şüpheliyle ilgili önemli sayılabilecek suç kanıtı elde ettiği zamandır. İğneyle kuyu kazarak, büyük bir gizlilik içinde ve sızdırmadan elde edilen bu kapsamlı dosyada yer alan kanıtların yok edilme girişimi bu çalışmada emeği olan herkesin yüreğini burkuyor. Çünkü onlar dönem değiştiğinde bu dosyaların yeniden gündeme geleceğini de çok iyi biliyor. İşte yüreği buruk bir polis müdüründen belgeler, bunların toplanması ve emniyetteki havayı dinliyorum:
Bir kanıt için
“Başka bir yolla delil elde edilemeyeceği anlaşılıyorsa dinleme-izleme kararı alınır. Örneğin kişi vergi mükellefidir, para trafiğinde önemli bir akış yok ama anormal para kazanıyor. İş hacmiyle gelirinin orantısızlığını Mali Suçları Araştırma Kurulu (MASAK) uzmanı görebilir ama o kişi için ‘suç işledi’ diyemez. Çünkü kişinin ekstra gelirini kayıtlarda göremez. Bundan sonrası polisiye işi… Ortada önemli bir kaçakçılık faaliyeti olduğu anlaşılır. Savcılığa yazarsınız, hakime gidersiniz ve dinleme kararlarının gerekçelerini de anlatırsınız. Soruşturulacak kişi bu parayı nasıl kazanıyor, etrafındakiler ne iş yapıyor. Dinlemeden, izlemeden bunu delillendiremezsiniz.
Reza Zarrab’ın konuşması dinlendiğinde bakanın isminin baş harfini vererek ‘Ona iyi yatırım yapmamız gerekiyor’ diyor ve hangi kutu içine para konulacağını bile söylüyor. Bizim bunu öğrenmemiz, suç işlendiğini kanıtlamaya yetmez. Belki o an öyle konuşur sonra vazgeçebilir. O zaman polise düşen ‘parayı verdin’ diyebilmek için bunun belgelenmesidir. Kiminle, ne zaman, hangi yolla paranın gönderildiğini de ortaya koymak durumundayız. Nihayet bunları belgeledik.”
Polisin 5 N, 1 K kuralı
“Para çok fazla olduğu için mali hesaplar birbirine karışmasın diye rüşvet için her ay mali bilanço tutuyorlar. Çünkü bazı bakanların kime ne gittiğini araştırdığını Reza biliyor. Sadık adamlarıyla paraları gönderiyor. Para trafiğinde yer alan bazı kişilerin telefon numaraları, elektronik posta adresleri belirleniyor. Adam, telefonda mailinin şifresini söylüyor. Mahkeme kararıyla, TİB’den maillerine ulaştık. Elde ettiğimiz bilançoların aynısını arama sırasında da bulduk. Orada kime ne verildiği tek tek ve ayrıntılı olarak yazılı…
Buna rağmen, takipsizlik kararı veren savcı, ‘maile o bilgileri polis eklemiş de olabilir’ dedi. Ama biz böyle suçlanırken, kağıt dökümlerinde de aynısı yer alıyordu. Açıkçası, gazetecilikte 5 N yani ne, nerede, ne zaman, niçin, nasıl ve 1 K yani kim sorularının hepsinin cevabı her yönüyle fezlekemizde verildi. Tutanaklarda, tapelerde olmayan yok.”
Bizimle gidecek sırlar
“Telefon dinlemelerinde, fiziki takiplerde polis hiç beklemediği, tahmin etmediği olaylarla da karşılaşabiliyor. Dinlemelerde, fiziki takiplerde kişinin özel yaşantısıyla ilgili de ister istemez önemli bilgilere sahip oluyorsunuz.
Bugün soruşturmanın başındaki cumhuriyet savcılarına, polislere casusluk dahil olmak üzere tam anlamıyla ‘itibar suikastı’ da yapılıyor. Ama onlar bugüne kadar kişileri özel yaşantısıyla vuracak hiçbir açıklamada bulunmadı. Meslek ahlakı ve namusu da bunu gerektirir. 17 Aralık soruşturması sırasında, Mali Şube Müdür Yardımcısı olarak görev yapan, 5 arkadaşıyla birlikte meslekten çıkarılan Yasin Topçu, ‘İtibar suikastı yapacak olsak bizim de söyleyecek çok şeylerimiz olur. Ama biliniz ki onlar bizimle mezara gider’ diyor.”
Çocuk gibi seviniriz
Konuştuğum bir başka müdür kendi dünyalarını anlatıyor: “Polisin araştırmalarının ardında büyük emek, özveri, sabır vardır. Kendilerini aylarca, belki de yıllarca peşinde koşturan kişiyle ilgili önemli bir kanıt elde edildiği zaman yalnız o bilgiye, belgeye ulaşan polis değil, bağlı olduğu şubede de bayram havası eser. Çocuklar gibi sevinirler. Ama o sevinçleri hep kısa sürer. Çünkü şüphelinin avukatının buna nasıl itiraz edebileceğini değerlendirir ve o yüzden şüphelinin lehinde ve aleyhinde olan her şeyi toplarlar.”
Şimdi gelelim, 17 Aralık soruşturmasıyla ilgili savcılığın takipsizlik, TBMM Soruşturma Komisyonu’nun da bakanları Yüce Divan’a göndermeme kararından sonra tapelerin imha edileceğine ilişkin gelişmelere… Unutmayalım, savcılıkça verilen takipsizlik kararı nihai karar değildir. O dosyalara dava aşamasında girecek çok önemli belgelerin bir kısmı da bugün birilerinin elinde olabilir, dönem değişince takipsizlik verilen, Yüce Divan’a gönderilmesine gerek duyulmayan dosya da yeniden açılır