2011'i milat kabul eden
örgüt,
PKK ismini tamamen
tasfiye edip
KCK adıyla yeni bir başlangıç kararı aldı. Dağdakiler zamanla
silah bırakacak, buna mukabil şehirlerde bir ‘milis kuvvet' oluşturulacak. Hâlihazırda şehirlerde 400 kişiden oluşan KCK'ya bağlı HPG tarzı bir örgüt varlığını sürdürme çabası içinde.
Türkiye,
demokrasinin daha iyi yerleşmesi için yapılan çalışmaların arttığı; ancak etkisini yitirme korkusu yaşayan bazı odakların güç mücadelesini alevlendirmeye çalıştığı bir dönemden geçiyor. Bugünlerde atılacak adımlar ya da ortaya konulacak davranışlar üzerinde çok dikkatli olmak şart. Tıpkı KCK (Koma Ciwaken
Kürdistan-Kürdistan Topluluklar Birliği) meselesine nasıl yaklaşılması gerektiği konusunda olduğu gibi.
KCK mensubu olduğu gerekçesiyle gözaltına alınıp tutuklanan sanıkların
Diyarbakır'da başlayan duruşmaları, gündemin sıcak konusu. Bu konuda kafalar hayli karışık. Bazı liberal veya sosyalist aydınlar davayı tamamen reddediyor ve bunu hükümetin yapmaya çalıştığı ‘
Kürt açılımına' bir
darbe olarak yorumluyor. Hatta PKK'nın dağdan indirilip silahsızlandırılması için KCK'nın çok iyi bir
model olduğunu ileri sürüyorlar. Bazıları ise, KCK'yı biraz daha yüceltip İrlanda'daki Sinn Fein-IRA (KCK-PKK) benzetmesine bile gidiyorlar.
KCK'nın ne olup ne olmadığı konusuna girmeden önce bu örneği biraz açmakta fayda var. Sinn Fein İrlanda'da 1905'te kurulan aşırı milliyetçi siyasi bir oluşum. Bunun silahlı
eylem yapan bir örgüte dönüştürülme projesi yani IRA'nın devreye sokulması ise 1916 yılına rastlar. Buradaki mücadele daha önce kaybedilmiş bir ‘devlet'i yeniden canlandırma çabasıydı. Dolayısıyla bu modelle KCK-PKK arasında bir ilişki kurmak aslında baştan aşağıya yanlış bir yaklaşım. Kaldı ki 1983'te Sinn Fein'in başına geçen Garry Adams'ın çözüme yönelik çabalarını bugün örgütte kim ve nasıl üstlenecek? Şu basit sorunun cevabını bulmak hayli zor görünüyor: “Politik Kürtlerin Adams'ı kim olacak? Abdullah
Öcalan mı,
Ahmet Türk mü,
Sabri Ok mu yoksa PKK'nın derin yapısında varlığını sürdüren karakterler mi?”
Olayın başka bir boyutu, KCK'nın PKK'nın alt birimi olarak değil, tam tersine onun çok üstünde mevkide konuşlandırılmış ‘gizli devlet' sistemini içeriyor olması. Bu devlet(!)
sendikaları, dernekleri, sosyal alandaki örgütlenmeleri ve hatta istediği zaman eylem yapıp
bombalar patlatabilecek,
sivilleri öldürebilecek silahlı kolları bulunan bir devlet. KCK'yı masum gösterme çabası içindeki aydınların göremedikleri belki de görmek istemedikleri en keskin nokta bu zaten. Terör örgütü olduğu bütün dünyada tescillenen PKK'nın eline silahı şu an KCK veriyor ve o silahtan aldığı güçle boykotlar, eylemler organize ediyor. Özetle, daha dün imam öldüren, Diyarbakır'ın göbeğinde dershaneye bomba koyup Kürt çocukları katleden, Güngören'de masum insanların ölümüne sebep olan eli kanlı yapıdan söz ediyoruz. PKK, cinayetleri artık KCK'nın talimatıyla işliyor. KCK'yı PKK'nın şehir yapılanması olarak tanımlamak da doğru değil; PKK onun silahlı birliği aslında.
KCK'NIN ŞEHİR MİLİSLERİ HAZIR
KCK'nın, kurulmasını istediği ‘Demokratik
Özerklik' çerçevesinde Halkın Savunma Güçleri'ne (HPG-PKK'nın silahlı kanadı) benzer bir yapıyı şimdiden şehirlerde de oluşturmaya başladığı iddialar arasında. Daha önce Kürdistan Özgürlük Şahinleri'nde (TAK) olduğu gibi
bombalama ve saldırı yapacak,
canlı bomba olacak militanlar bu birime kaydırılıyor ve ‘milis kuvvetler' olarak tanımlanıyor. Alınan bilgilere göre şu anda KCK, şehirlerde 400
teröristi ‘milis kuvvetler' adı altında yetiştirip görevlendirmiş durumda. Bunların asıl vazifeleri şehirlerde KCK talimatları doğrultusunda eylem yapmak. Örgüt ana dilde eğitim, yerel
yönetimlerin güçlendirilmesi, dernekler ve sendikaların oluşturulması gibi ‘sosyal' faaliyetlerle silahlı eylemleri paralel yürütme niyetinde.
Bunun perde arkası
Mayıs 2010'a dayanıyor. Kandil'de ABD, yerel Kürt temsilcileri ve PKK'lılar (KCK) bir araya gelerek Mayıs 2011'i bir milat olarak tespit ediyor. Çünkü
Amerikan askerlerinin Irak'tan tamamen çekilmesinden sonra PKK'nın Irak'ta bir sorun olarak kalması istenmiyor. Durumun vahametini anlayan örgüt yöneticileri, dağdaki örgütü şehre taşımak için yoğun çalışma içine giriyor. Örgüt aynı zamanda siyasal alanda zemin arayıp farklı bir modelle şehirlerde varlığını devam ettirmek istiyor. Gerektiğinde eylemlere devam edilecek aynı zamanda ana dilinde eğitim, kültürel haklar gibi konularda örgütün diğer kanatlarını harekete geçirecek yapı tasarlanıyor. Bundaki ana
hedef ise hükümeti pazarlık masasına oturtmaya zorlamak. Bu amaçla etnik kökenli çatışmaların devamına ve belirli kişilere yönelik suikastlara, bombalı eylemlere devam kararı alınıyor.
KCK, 21
Mart 2011 Nevruz'unu milat olarak seçiyor. Bu tarihten sonra ‘
serhildan' denilen başkaldırı gösterileri ve silahlı çatışmalara şehirlerde hız verilecek. Örgütün amacı hükümeti ‘Demokratik Özerklik' şartlarını uygulamaya zorlamak. Süreç, seçimlere kadar ağır biçimde devam edecek. KCK davasının seyri de eylem ve provokasyonların şeklini ve yöntemini belirleyecek.
Örgüt, siyasi bir yapıdan çok, PKK'nın şehre taşınmış hâline benziyor. PKK da dağda kendi içinde siyasal, sosyal kanat, eğitim kanadı ve silahlı kanat gibi bölümlerden oluşuyordu. Bu nedenle KCK henüz uluslararası arenada bir
terör örgütü olarak görülmüyor. Daha doğrusu
terör örgütleri listesinde yer almıyor. Ancak bu bir tezat. Örneğin ABD'nin uyuşturucu ticaretinde etkin isimler listesinde PKK terör örgütü lideri Murat
Karayılan'ın adı geçiyor. Lakin Karayılan aynı zamanda KCK'nın şimdiki lideri konumunda. Dolayısıyla KCK'yı bütün yapılarıyla bir terör örgüt olarak görmek mümkün. Haklarında ‘kırmızı bülten' çıkarılan PKK'nın 153 yöneticisi aynı zamanda KCK'nın lider kadrosu. Bu da yapının uluslararası boyutta dolaylı yoldan terör örgütü ilan edilmesi manasına geliyor. KCK 2007'den beri PKK diye faaliyet yürütüyor zaten. Atılacak adımların takip edilmesi ve tabanının yönlendirilmesi hep KCK'nın merkezinden gelen talimatlarla mümkün oluyor.
GEÇİTLİ'DE KCK'NIN PARMAK İZİ KALDI
Üç buçuk yıldır PKK
imzasını taşıyan her eylem, saldırı veya gösteri aslında KCK tarafından organize ediliyor. Bu hâl bile KCK'nın siyasi bir yapılanma olmadığına en büyük
delil. Son örneği,
Geçitli köyündeki
minibüs saldırısı. 16 Eylül'de
Hakkâri ili civarındaki Geçitli köyü yakınlarında bir minibüse yapılan saldırıda 9 masum
köylü hayatını kaybetmişti. KCK yönetimi, ona bağlı bazı sendika ve kuruluşlar ısrarla saldırının ‘
derin devlet' tarafından yapıldığını ileri sürdü. Hatta İmralı'da
tutuklu Abdullah Öcalan bile ‘Geçmişte olduğu gibi Hizbül-kontr saldırılarını anımsatıyor. Eğer arkasından örgüt çıkarsa, silah bile bıraktırırım.' minvalinde bir açıklama yaptı. KCK da saldırıyı kınadı ve faillerinin bulunmasını istedi. Sonrasında saldırıyı tertipleyenler güya KCK tarafından sorguya alındı ve saldırı fevri bir hareket olarak nitelendirildi.
Oysa kriminal çalışmalar, saldırının arkasında KCK var, diyor. Hakkâri Emniyeti'nin yaptığı çalışmalarda saldırıda kullanılan askerî çanta içindeki
elektronik düzeneğin üzerinde bir
parmak izine rastlandı. İnceleme sonucunda bu parmak izinin Bawer kod adlı Sıracettin
Karataş'a ait olduğu tespit edildi. Bitlis'in Göroymak (Norşin) ilçesi nüfusuna kayıtlı Karataş, KCK'da havancı olarak tabir edilen ağır silah kullanıcıları arasında yer alıyor.
Geçmişte PKK içinde kafa karışıklığına sebep olan başka eylemler de vardı. Örneğin, Diyarbakır'da bir dershane önünde meydana gelen (3 Ocak 2008) ve 7 kişinin hayatını kaybettiği, 67 kişinin de yaralandığı
patlama. KCK, üç gün boyunca olaya kayıtsız kaldı. Dördüncü gün, “Gruplarımızın yapmış olma ihtimali var.” dedi. Beşinci gün ise ‘Otonom bir grubumuz yapmış, Diyarbakır
halkından özür diliyoruz.' şeklinde bir açıklama geldi. Olaydan 6 gün sonra avukatların Abdullah Öcalan ile görüşmesi ise karışıklığın son noktası oldu. Görüşmede avukatlar ‘olayı örgüt yaptı' demesine rağmen Öcalan, “Karışık bir olaydır. Karıştırmak isteyenler yapmış olabilir. Geçmişte
Hizbullah ve kontrgerilla benzeri eylemleri yapıyordu.” şeklinde bir beyanatta bulundu ve KCK Konseyi, “Olay tam belli değil, araştırılıyor.” demek zorunda kaldı.
Bir başka çelişki de Güngören'deki patlamada yaşandı. Ergenekon'un PKK'ya
havale ettiği patlamanın faili ‘İrfan' kod adlı
terörist hâlâ aranıyor. İrfan, KCK'nın ‘Özel
Kuvvetleri'ne mensup bir terörist. Diyarbakır'da polis
servis aracına yapılan saldırı da yine KCK'nın organize ettiği eylemler arasında. Patlamaların yanı sıra kitle gösterileri, ana dili konusundaki öğrenci eylemleri, Ahmet Kaya'nın mezarının naklini engellemek için
imza kampanyası, şehirdeki eylemler, Nevruz'daki
sokak gösterileri gibi her türlü faaliyet de KCK organizasyonu.
NASIL BİR YAPI?
Savcılar tarafından hazırlanan KCK iddianamesinde de her şey ayan beyan ortada. Mayıs 2007'de kurulan Kürdistan Topluluklar Birliği (Koma Civaken Kürdistan -KCK) çatısı altında yeniden şekillenen terör örgütünün, “yasama, yürütme, yargı” gibi erkleri kurduğu ortaya çıkmış durumda. Söz konusu yeni yapılanmada KCK, en tepede yer alıyor. Ancak her zaman etkili olan üçlü güç ise onun altında; çünkü yürütme erki ile önderlik komitesi eşit düzeyde kabul ediliyor. Bu şemaya göre İmralı'da hakkında verilen
hapis cezasını çekmekte olan örgüt
elebaşı Abdullah Öcalan'ın, yürütmede tek isim olduğu görülüyor. Bir nevi sembolik lider olarak pasifize edilmiş.
KCK Başkanı olarak zikredilen terörist Murat Karayılan'ın yasama, yürütme ve yargının altında kendi başına karar alamayan ve harekete geçemeyen biri olduğu anlaşılıyor. Bahsi geçen şemada yürütmenin içinde sözde yürütme konsey başkanı ile dört kişiden oluşan başkan
yardımcıları bulunuyor. Bu yapının emrinde ise 30 kişilik yürütme konseyi ile bunlara bağlı başka alanlar var. Yasama ise Kürdistan Halk Kongresi (KONGRA-GEL) ile eşit tutuluyor. Bu yapının başkanlığını
yurt dışında yaşayan Zübeyir Aydar yapıyor. Yasamanın altında başkan, dört başkan yardımcısı ile
başkanlık divan üyeleri ve
genel kurul kademeleri yer alıyor.
KCK yapılanmasında yürütme her şey anlamına geliyor. Alanlar olarak belirlenen bölüm ise beşe ayrılmış: İdeolojik alan, halk
savunma alanı, kadın alanı, sosyal ve siyasal alan. İdeolojik alan
propaganda yapmaktan sorumlu bir birim.
Bilim aydınlanma komitesi, kültür komitesi, basın yayın, PKK inşa komitesi ve PAJK (Kürdistan Özgür
Kadınlar Partisi) bu birime bağlı olarak çalışıyor. PKK burada, silahlı bir güç olarak görülmekten çok eğitim ve propaganda birimi olarak değerlendiriliyor.
Ayrıca PKK bilinenin aksine terör örgütü şeması içinde 15'inci sırada yer alan bir birim hüviyetinde. Yani KCK yapılanmasının içinde sadece silahlı eylemleri organize eden ve gerçekleştiren bir birim olarak varlığını koruyor. Bu yapı bile KCK'nın PKK'nın siyasalaşmasına giden bir yol olmadığını gösteriyor. Örgütün silahlı kesimi, halk savunma alanı içinde zikrediliyor. Bu alanın başında Halk Savunma Güçleri (HPG) Komutanlığı bulunuyor. Hiyerarşik yapı sırasıyla 41 kişiden oluşan HPG Meclisi, 5 kişilik ana karargâh komutanlığı, 11 kişiden oluşan HPG Komuta Konseyi ve kol komutanlıkları şeklinde. Komutanlıklara bağlı birimler ise akademiler komutanlığı, öz savunma güçleri, özel kuvvetler ve YJA-STAR (Özgür Kadın Birlikleri) diye isimlendiriliyor.
HPG'ye bağlı savunma alanları ise kuzey ve güney olmak üzere ikiye ayrılmış durumda. Bu iki birim de kendi içinde 3 saha ve 19 alana bölüştürülmüş. Kadın alan merkezi tamamen kadınlardan oluşan birimleri kapsıyor. Canlı bombaların hazırlanmasında ve örgüt propagandasında bu alan en aktif şekilde kullanılıyor. KJB (Koma Jina Bilind - Yüksek Kadınlar Topluluğu), PAJK (Kürdistan Özgür Kadınlar Partisi), YJA (Özgür Kadın Birliği), Jina Civan (Genç Kadınlar Örgütlenmesi) ve YJA-STAR bu alana bağlı çalışıyor.
KCK'nın siyasi, sosyal,
yerel yönetimler özelliğiyle ortaya çıkması aslında bir yanılsama ve bu yanılsama PKK'nın silahsızlanması olarak algılanıyor. Oysa asıl
Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) siyasi kanat olması gerekirken KCK yapılanmasında bu parti
küçük bir alt birim olarak görülüyor ve KCK'ya yardım etmesi gereken bir yapılanma olarak değerlendiriliyor.
Mali destek, kitleleri yönlendirme gibi görevler verilmiş. Bu tablo Öcalan'ın dillendirdiği ‘Demokratik Özerklik' tezine
hazırlık projesini oluşturuyor.
Yani ‘devlet' modelinde her türlü birim olacak, aynı zamanda silahlı bir güç de varlığını koruyacak. Ama bütün bunlar şehirde yer alacak. Sözgelimi Diyarbakır'daki belediyenin yerel yetkilerinin genişletilmesi istenirken, Diyarbakır'ın giriş çıkış kontrollerinin söz konusu milisler tarafından sağlanması hedefleniyor. Belediyeler ve onlara bağlı şirketlerden elde edilen gelirlerden örgüte pay (
vergi) verilmesi gerekiyor.
KCK SÖZLEŞMESİ TERÖRE TEŞVİK EDİYOR
KCK sözleşmesi olarak bilenen bildiride, örgütün aslında nasıl bir yapı olduğu ortaya çıkıyor. KCK'nın ‘devletleşmek isteyen' bir terör örgütü olduğunun izlerini taşıyan sözleşmenin bazı başlıkları şöyle:
Bayrak: Amblemi, yirmibir ışından oluşan sarı güneş içinde kırmızı yıldızdır. Bayrağı, yeşil zemin üzerinde, içinde kırmızı yıldızın yer aldığı yirmibir ışınlı sarı güneşten oluşur.
Ekonomi: Metalaşma ve kâra dayalı ekonomiden, kullanım değerine ve paylaşıma dayalı komünal ekonomiye geçişi sağlamak. Her
kasaba, köy,
belde belediye ana merkeze vergi ödemek zorundadır. Yer altı kaynakları KCK'nın malıdır ve kullanım hakkı üzerinde yaşayan halkındır.
Birey: Kürdistan'da doğup yaşayan veya KCK sistemine bağlı olan herkes yurttaştır. KCK yurttaşı, sisteme siyasal ve
toplumsal bağla bağlı olan ve kültürel kimliği ile katılan, özgür iradeli, yurtsever, demokrat, katılımcı bireydir. KCK ilke ve amaçlarına karşı
ihanet suçu işleyen kişi, Yüksek Adalet Divanının kararı ile yurttaşlıktan çıkarılır. Tüm KCK yurttaşları halkın, temel hak ve
özgürlüklerin savunulması göreviyle yükümlüdürler. Ayrıca temel özgürlüklerin her alanda geçerli olması ve geliştirilmesi için çalışırlar. Meşru savunma savaşı hali durumunda yurtseverliğin bir gereği olarak yurdun, temel hak ve özgürlüklerin savunulmasına aktif katılma yükümlülüğü vardır. Her KCK yurttaşı mükellefiyeti gereği vergilerini ödemekle yükümlüdür
Eyalet sistemi: Ülkenin coğrafi ve etnik-kültürel özelliklerine göre ayrıştırılması ile eyalet-bölgeler oluşur ve bu temelde örgütlenerek demokratik toplum konfederalizmi sistemi içinde yer alır. Şehir, kasaba ya da mahallede seçimle belirlenen delegelerden, o alanda bulunan komünlerin ve sivil toplum örgütlerinin temsilcilerinden ve belediye meclisinin demokrat üyelerinden oluşur. Alınan kararlar KCK merkez komitesi kararlarıyla uyumlu olmak zorundadır. Aynı durum köy ve mahalle yapıları için de geçerlidir.
Yargı: Mevcut koşullarda halkın onurunu ve özgürlüğünü savunmaktan sorumlu Yüksek Adalet Divanı,
disiplin ve görev düzenini korumaktan görevli İdari Mahkemeler ve halk içindeki sorunları çözmekle görevli Halk Mahkemeleri olmak üzere üç tür yargı sistemi oluşur. Askeri alandaki suçlara Yüksek Askeri Mahkeme bakar. Her KCK yurttaşının kendine yöneltilen suçlamalar karşısında kendini savunma veya kendini savunmak üzere
vekil görevlendirme hakkı vardır. Halk
mahkemeleri de ihtilaflı durumlarda karar mercii olarak devreye girer.
Savunma: Halk Savunma Güçleri, KCK sisteminin geliştirilip korunmasında halkın temel savunma ve barış gücüdür. Yeterli sayıda örgütlendirilmesi ve donatılması esas alınır. Halk Savunma Güçleri; KCK sistemi içinde özerk bir örgütlenmedir, ancak ana karar merci KCK'dır. Diğer organları ile ilişkileri Halk Savunma Alan
Merkezi üzerinden gerçekleşir. Her KCK vatandaşı çerçevesi evrensel hukuk ile belirlenmiş meşru savunma bilincini edinmekle yükümlüdür. Ayrıca meşru savunma için hazırlıklı olmakla ve meşru savunma çalışmalarını desteklemekle yükümlüdür. KCK yurttaşları gerektiğinde direnişe katılmakla yükümlüdür.
PKK'nın Durumu: PKK, klasik parti olmayan, iktidarı hedeflemeyen, ideolojik, ahlaki ve örgütsel bir oluşumdur. Felsefe, bilim ve sanat alanında ideolojik ve özgür ahlaki bir örgütlenmedir. KCK sisteminin ideolojik gücüdür. Önderlik
felsefe ve ideolojisinin hayata geçirilmesinden sorumludur. Bu çerçevede demokratik konfederalizm organlarının demokratik kurumlaşmasında yer alırlar. KCK sistemi içerisindeki her PKK kadrosu ideolojik, ahlaki, felsefik, örgütsel ve yaşamsal ölçüler açısından PKK yapılanmasına bağlıdır. Aynı zamanda her kadro yer aldığı çalışmanın çalışma ilkeleriyle de faaliyet yürütür. Ayrıca KCK sistemi içerisinde her çalışan PKK'nin ideolojik ve ahlaki ölçülerini esas alır.
Parti: Partiler, demokratik siyasetin temel geliştirici güçleri ve demokrasilerin vazgeçilmez öğeleridirler.
Temel siyasal örgütler olarak; devlet odaklı olmayan, toplumsal talepleri esas alan, toplumu bilinçlendirme ve örgütlemeyle görevli olup, toplumu devlet karşısında sürekli güçlendiren ve toplum taleplerini devletle dengeleyen kurumlardır. Tüm işleyişleri halka açıktır. Siyasal partiler serbest kurulurlar. KCK sisteminden çıkarılmaları ise, Halk Özgürlük Mahkemeleri kararı ile gerçekleşir. Siyasi partinin varlığını, yerel yönetim yapılanmasını ve siyasetçiyi KCK yönetimi belirler.
HAŞİM SÖYLEMEZ