Kalıcı hale getirilmesi için yoğun çalışma yapılması gerektiğini vurguladı.
Babacan, "En
küçük kıvılcım
bölgeyi
ateşkes öncesine götürebilir." dedi.
Gazze'de,
Hamas'ı yok sayarak çözüme ulaşılmasının mümkün olmadığına dikkat çeken Babacan, konuyu Brüksel'de görüştüğü
Avrupalı
bakanlara da anlattığını bildirdi.
Dışişleri Bakanı'na göre; Gazze saldırılarında
İsrail ve Hamas'ın aralarında bulunduğu ilgili bütün taraflar kaybetti.
Türkiye ise bölgede oynadığı yapıcı rolle dünyanın dikkatini çekti. ABD'nin yeni
Dışişleri Bakanı Hillary Clinton'la yaptığı
telefon görüşmesi hakkında bilgi veren Babacan, Clinton'ın "Türkiye'nin Ortadoğu'da yapmakta olduğu önemli çalışmaların devam etmesini
ümit ediyorum." dediğini aktardı.
Dışişleri Bakanı Babacan, önceki gün Gazze toplantısı için Brüksel'e giderken bazı gazetelerin
Ankara temsilcilerine konuştu. Babacan, 2009'un Ankara için önemini anlatırken, "Hangi alana el atarsanız atın Türkiye için kritik." dedi. Babacan; Almanya'da,
Filistin'de, İsrail'de,
Irak'ta,
İran'da,
Lübnan'da,
Afganistan'da yapılacak seçimlerde ortaya çıkacak siyasi tabloların Türkiye ve bölge için önemine dikkat çekti.
Ermenistan süreci açısından da 2009'un belirleyici olacağını kaydeden Babacan, "
Hindistan ile
Pakistan arasındaki sorun da ciddi. Benim cep telefonumda hem Hindistan hem Pakistan dışişleri bakanlarının telefonları kayıtlı. Hemen aramam gerekebiliyor. Bir ay içinde iki defa aradım, tansiyonu düşürmek için. Nereden bakarsanız bakın 2009 kritik bir yıl." değerlendirmesinde bulundu.
Babacan, bu yıl içinde
Avrupa Parlamentosu için yapılacak seçimlerde Türkiye aleyhtarı seslerin yükselme ihtimali olduğunu belirterek, bu olumsuz havanın Türkiye'nin iç
gündemini etkileyeceğini söyledi. Obama yönetiminin
Rusya politikasının Türkiye'yi etkileyeceğini ifade eden Babacan, "Dışlayıcı politika bölge için yanlış olur. Biz bunu hem ABD'ye hem de AB'ye söylüyoruz." dedi.
24 saatte 10 görüşme
Babacan, bu bağlamda yoğunluğunu anlatırken, 'evden havaalanına gelirken iki bakanla'
telefon görüşmesini örnek gösterdi. 24 saat içinde dışişleri bakanları ile konuştuğu
ülkeleri şöyle sıraladı:
Mısır,
Ürdün, Filistin,
İngiltere,
İsveç,
Norveç,
Suriye,
Katar, İsrail ve ABD. Bakan Babacan, ABD Dışişleri Bakanı
Hillary Clinton görüşmesiyle ilgili olarak şu bilgiyi verdi: "İlk görüşmemdi, kendisini
tebrik ettim. Türkiye-ABD ilişkilerinin öneminden konuştuk. 'İki ülke arasında ortak gündem maddelerimiz var 'dedim. Ortadoğu'da İsrail-Filistin sorununu, Lübnan, İran, Afganistan, Pakistan, Kafkaslar'ı, Ermenistan sürecini ve
Kıbrıs konusunu konuştuk."
Gazze'de Gül ile Erdoğan'ın görüş farkı yok
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'le
Başbakan Tayyip Erdoğan'ın Filistin sorununa bakışında farklılık olup olmadığı sorusunu cevaplayan Babacan, "Cumhurbaşkanı ve Başbakan'ımızın söylediklerini genel çerçeve içinde görmek lazım. Ayrı bir duruş söz konusu değil. Sorunun farklı yönlerini öne çıkarıyorlar." değerlendirmesini yaptı.
Babacan, Türkiye'nin Gazze konusunda net politika izlediğini belirterek, bunun farklı yönlere çekilmesinden rahatsızlık duyduklarını belirtti. Babacan şunları söyledi: "Biz Gazze'de yaşanan dramı eleştirdik. İsrail'in
saldırgan politikasına tepki gösterdik. Başbakan'ımız antisemitizmin
insanlık suçu olduğunu daha önce defalarca söyledi."
Türkiye'nin
Mahmud Abbas'ı Filistin
Ulusal Yönetimi'nin başı olarak tanıdığını vurgulayan Bakan, "Biz Filistin liderliğinin güçlü olmasını istiyoruz. Filistinlilerin desteğini alan bir liderliği önemsiyoruz. Filistinli gruplar arasında sıkıntılar var. Birbirlerine karşı duygusal yaklaşımlar var. Abbas'ın
görev süresi 9 Ocak'ta dolduktan sonra Hamas tanımak istemedi. Bunların aşılması lazım." dedi.
İsrail ile ilişkiler kısa vadede zarar görür
Gazze saldırılarında İsrail ve Hamas'ın da aralarında bulunduğu ilgili bütün tarafların kaybettiğini söyleyen Babacan, "İsrail'in dünyadaki imajı kötü etkilendi. Arap sokaklarında İsrail karşıtlığı arttı. Hamas'ın '
kontrol ediyorum' dediği Gazze'de 4 bin bina yıkıldı, 20 bin bina
hasar gördü, 50 bin kişi evsiz kaldı, 37 okul bombaların hedefi oldu." diye ekledi.
ABD başta olmak üzere diğer ülkelerdeki
Yahudi lobisinin Türkiye'de İsrail karşıtlığının artmasından endişelerini bildiren yazılı ve sözlü uyarılarını farklı kanallarla kendilerine ulaştırdıklarını anlatan Babacan, "Türkiye-İsrail ilişkileri kısa vadede zarar görebilir. Ben orta ve uzun dönemde olumsuz sonuç beklemiyorum. İsrail'in tepkimizin haklı olduğunu anlaması lazım." ifadesini kullandı.
Babacan, Gazze'de sağlanan ateşkesin kırılgan olduğuna dikkat çekerek, "En küçük kıvılcım bölgeyi ateşkes öncesine götürebilir. Ateşkesin kalıcı olmasını sağlamamız lazım." ikazını yaptı. Hamas'ı yok sayarak bölgede çözüme ulaşmanın mümkün olmadığını anlatan
Ali Babacan, Gazze'nin imarı için Hamas'ı kapsayan ara formüller üretilmesi gerektiğini söyledi. Bakan, "Filistinli gruplar arasında uzlaşmanın sağlanması gerekir. Gazze'de yapılacaklar için önce siyasi altyapının oluşması lazım. Gazze'de Hamas gerçeği var. Yaptıklarını onaylayacak halimiz yok; ancak Hamas'ı görmezden gelerek barışı sağlamak mümkün değil." şeklinde konuştu.
Brüksel'deki Filistin toplantısında AB'li bakanlara Gazze saldırısı sonrası Arap ülkelerinde radikal gruplar güç kazanırken ılımlıların kaybettiğini anlattığını söyleyen Babacan, "Sizin AB olarak Ortadoğu'da görmek istediğiniz tablo bu mudur?" dediğini aktardı.
Hamas, siyaset ya da silahı seçmeli
Hamas'ın silahlı bir
örgüt mü yoksa
siyasi hareket mi olmak istediği konusunda karar vermesi gerektiğini belirten Babacan, "Bizim görüşümüz siyasi mekanizma içinde çalışmaları." dedi. Bakan, şunları söyledi: "Filistinlilerin kendi kaderlerini seçimler yoluyla belirleyebileceği
sistem kurulmalı, seçimlerin sonucu herkes tarafından tanınmalı ve saygı gösterilmeli. Son seçimde oyların yüzde 44'ünü Hamas'ın partisi aldı, milletvekili sayısı da yarıdan fazla. Böyle bir tablo var. Bu tabanı da yok saymak mümkün değil. Şimdi milletvekillerinin çoğu hapiste, meclis başkanı hapiste." Ateşkes sonrası bölgede Türkiye'ye ilişkin gözlemci talebi gelirse sıcak bakacaklarını belirten Babacan, sınırı kontrol edecek silahlı güç veya Gazze'de güvenliği sağlayacak güç talebini ise gerçekçi görmediğini belirtti.
AB'den ek protokol için ültimatom yok
Bakan Babacan,
Güney Kıbrıs Rum Kesimi'ne Türk limanlarının açılmasını öngören ek protokol konusunda 2009'un son tarih olmadığını söyledi. 8 başlığın müzakereye açılması askıya alındığında AB Komisyonu'nun 2007-2009 yıllarında ek protokolün uygulanması için
rapor hazırlansın dediğini aktaran Babacan, şunu hatırlattı: "Buna karşın
Olli Rehn, 'Bu son tarihtir diye bir şey yok. Bir ültimatom olarak değerlendirilemez.' dedi. Ancak 2009 sonuna yaklaşılırken bazı AB ülkeleri 3 yıl geçti hâlâ çözülmedi diye meşru sebebi olmayan ek
yaptırımlar isteyebilir. Bu risk var."
Erbil konsolosluğu bölgesel yönetimin atacağı adıma bağlı
Dışişleri Bakanı Babacan, bir soru üzerine Erbil'e
konsolosluk açılabilmesi için bölgenin normale dönmesini ve
Kuzey Irak'taki bölgesel yönetimin
terör örgütü
PKK konusunda ciddi adımlar atmasını şart koştu. "Bugün şartlar uygun değil." diyen Babacan, bölge normale dönüp
Kuzey Irak yönetimi PKK konusunda ciddi adımlar atarsa konsolosluk açılabileceğini söyledi.
Başmüzakereciliğin ayrılması iyi oldu
Başmüzakerecilik görevini
Devlet Bakanı Egemen Bağış'a devreden Babacan, gelişmeyi müspet olarak değerlendirdi. Başmüzakereciliğin ayrı bir
bakanlık olarak ayrılması konusunu Başbakan Erdoğan'la konuştuklarını vurgulayan Babacan, "Başmüzakereci görevine atanırken önceden haberim yoktu, televizyondan duydum. Dışişleri bakanı ile başmüzakerecinin ayrı kişiler olması konusunda benim görüşüm de müspetti." diye konuştu. Babacan, AB reformlarının hayata geçmesi için bürokrasinin sahiplenmesi gerektiğini de vurguladı. Ulusal Program'ın Resmi Gazete'de yayımlandığını ve reformlar konusunda yeni yol haritasının belirlendiğini belirten Babacan, "
Meclis'ten
yasa çıkarmakla iş bitmiyor. Kurumların sahiplenmesi gerekiyor. Aksi halde sıkıntı oluyor." dedi.
Mustafa Ünal- ZAMAN