Kendilerini yıllardır
demokrasi kahramanı olarak sunanlar meğer birer takiyye içindeymiş. Takiyyenin çağdaş versiyonu da denebilir buna.
Madem ayinesi iştir kişinin lafa bakılmazmış. O halde bir dönem
darbe karşıtı olarak takdim edilenlerin demokrasiyle nasıl bir ilişki içinde olduklarına yakından bakalım. Meseleyi somutlaştırmak için iki ismi ve bir
davayı konuşmakta fayda var:
Hüsamettin Cindoruk ve Avukat Turgut
Kazan ile
Susurluk davası.
Kendisini hep darbecilerin idam ettiği
Başbakan Adnan
Menderes'in
avukatı olarak takdim ediyordu.
Merkez sağda yıllarca bu sıfatla ekmek yedi. 28
Şubat, 27 nisan e-muhtırası ve
Ergenekon soruşturması karşısındaki tavrı, maskesini düşürmeye yetti. Son zamanlarda konuşmak için çıktığı her mecliste sözü darbeyle kapatıyor.
Hüsamettin Cindoruk'un maskesini
Aydın Menderes düşürdü: ''Cindoruk, Adnan Menderes'in imzasını taşıyan herhangi bir vekâlete haiz olmamıştır. Ayrıca Menderes ailesinden başka bir Menderes'in avukatlığını da üstlenmemiştir. Cindoruk kendisi Menderes'in avukatı olarak tanıtıldığı durumlarda sessiz kalmış, bunu tekzip etmemiş, adeta kendisinin böyle tanıtılmasında pişkince bir memnuniyet içerisinde gözükmüştür.'
Diğer isim ise
Turgut Kazan, Çetin Emeç'in ailesinin avukatı. Bu günlerde meşhur dizilere yeni
transfer olmuş
emekli tiyatrocu gibi.
Ergenekon soruşturmasını yürüten bir savcı için '
militan' diyecek kadar hukuk nezaketinden uzak. Kameraları görünce çıldırıyor. Şovmen gibi davranıyor. Ergenekon soruşturması
faili meçhul cinayetlere uzanınca yakınlarını kaybeden aileler umutla bir araya geldi. Onlar arasında Çetin Emeç'in kızı ve eşi Bilge hanım da var. Bilge Emeç yıllar sonra şöyle bir itirafta bulundu: '
İran dedik, irtica dedik ama gerçeklerle yüzleşmek istemedik.' Emeç'in eşi ve kızının umutlandığı bir ortamda ailenin avukatı 'morali bozuk olanlar' arasında. Soruşturma savcılarını HSYK'ya şikayet ediyor. Burada bir çelişki yok mu? Bu nasıl bir avukat ki, mağdurlar fail bulunacak diye umutlanırken o bu davanın bitirilmesini istiyor.
Türkiye ne zaman arınma sürecine girse birileri bunu engellemek için plan yapıyor. Susurluk soruşturmasında da öyle olmuştu. Dava karar aşamasındayken hâkim değiştirildi. Yeni hâkim
sanıkların bile şaşkınlıkla karşıladığı
hapis cezaları verdi. Kısa sürede yüzlerce dosyaya
vakıf olan yetenekli isim Metin Çetinbaş'tı. Şimdi Silivri'de sanık avukatı. Susurluk sanıklarına verilen cezaların az olduğundan hareketle yapılan itirazlardan da sonuç çıkmadı. Çıkan sonucun nedeni yıllar sonra anlaşıldı. Meğer o gün Yargıtay'da davaya müdahale eden savcının hareketi aslında sanıkların lehineymiş. O savcının ne kadar büyük işler yaptığını 367 krizinde yaşayarak gördü Türkiye. Kanunda olmayan buluşların sahibi
Sabih Kanadoğlu, Ergenekon sürecinde evi arananlar arasında yer aldı.
Sanıklara ağır cezalar vermek üzereyken görevden alınan hâkim şimdi ne yapıyor biliyor musunuz? Susurluk soruşturmasının nasıl kapatılmak istendiğini anlatmıştı o günlerde. Karşılığında ağır tazminat cezalarına çarptırıldı. Hacizden arta kalan emekli maaşıyla yaşamaya çalışıyor. Emekli hâkim Sedat Karagül bir daha konuşmamak üzere
yemin etmiş gibi. Keşke tecrübelerini kamuoyu ile paylaşsa.
ALİ AKKUŞ-ZAMAN