Bilgi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde
öğretim üyesi Prof. Dr.
Deniz Ülke Arıboğan, saldırıyla ilgili verilen tepkileri ‘duygusal’ bularak, söz konusu tepkilerin ‘provokatör’lerin amacına
hizmet ettiğini söyledi. Arıboğan, “
Saldırı terör eylemlerinin tipik özelliğini taşıyor ve amacı kişinin ortadan kaldırılmasından ziyade, bu trajediye tepki gösterilmesi.” dedi. Arıboğan, saldırıdan siyasal menfaat sağlamaya çalışmanın her şeyden önce eylemin kurbanlarına karşı büyük bir saygısızlık ve ayıp olduğunu dile getirdi.
Emniyet
İstihbarat Dairesi eski Başkan Vekili
Bülent Orakoğlu ise “
Danıştay’ın
hedef seçilmesi çok ciddi bir provokasyon.” derken en büyük şansın eylemcinin yakalanması olduğunu belirtti. Tetiği çekenle azmettirenin amacının farklı olduğunu belirten Orakoğlu, “Olayın türbanla ilgisi olduğuna kesinlikle inanmıyorum.
Türkiye’deki huzur ve güvenliği sarsmak için yapılan provokatif bir saldırı. Olayın arkasındaki gerçek aktörler çıkarılmazsa maalesef bunlar devam eder.” ifadelerini kullandı. Orakoğlu, Cumhuriyet’e atılan bombalar, MHP’nin Ordu’daki il binasının bombalanması ve Alperen Ocakları’na yapılan saldırıyla Danıştay olayı arasında bağlantı olduğunu öne sürdü.
Psikolojik
Harekat Dairesi’nin kurucularından
emekli Albay Tamer Kumkale de saldırının ardından yapılan açıklamalara tepki gösterdi. Türkiye’nin ciddi bir provokasyon tehdidi altında olduğunu vurgulayan Kumkale, Danıştay Başkanı Sumru Çörtoğlu’nun sözlerini eleştirdi. Kumkale, “Danıştay Başkanı yangının üzerine benzinle gidiyor. Çok sert açıklamalar yapıyor. Bunun yerine birleştirici olmak gerekir.” şeklinde konuştu.
Yargıtay
Onursal Başkanı Sami
Selçuk da herkesi sağduyulu olmaya çağırdı. Saldırganın
avukat olduğuna dikkat çeken Selçuk, “Bu aşamada Türkiye, özellikle yönetenler, saldırıya maruz kalanlar ve herkes olayı soğukkanlı biçimde değerlendirmeli. Ağırbaşlı ve soğukkanlı bir şekilde değerlendirme yapılması ve yargının sağlıklı bir şekilde yürümesinin sağlanabilmesi için herkesin dikkatli olması gerekir.” dedi.
Diyanet İşleri Başkanı Ali
Bardakoğlu, saldırıyı nefretle kınadıklarını ve lanetlediklerini ifade ederek, “Böyle
hain saldırıların son bulmasını ve milletimizden gereken cevabı almasını diliyorum.” dedi.
Sivas Barosu Başkanı Mustafa
Coşkun da olayı provokatif olarak değerlendirenlerden. Danıştay’a saldırının ardından ‘hak ve özgürlüklerin kısıtlanması talepleri gelebileceği’ne dikkat çeken Coşkun,
CHP lideri Deniz
Baykal ve Danıştay Başkanı Sumru Çörtoğlu’nun hükümeti suçlar nitelikteki sözlerini ‘yakışıksız’ bulduğunu açıkladı. Coşkun, “Siyaset ve yargı kurumları ciddi devlet adamlığına yakışır açıklamalar yapmalı. Ateşe körükle giden siyasiler var. Saldırıyı siyasallaştırmak yanlış.” dedi. Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Ege Bölge Temsilcisi Azad Fazla ise saldırıyla yaklaşan
cumhurbaşkanlığı seçimleri arasında bağ olduğunu söyleyerek, “Sanki bir yerlerden düğmeye basıldı.” diye konuştu.
İtidâl sözü verilmişti
Gazeteler, Ahmet
Taner Kışlalı ve
Necip Hablemitoğlu suikastlarında tuzağa düşmeyeceğini deklare etmişti. Atatürkçü kimliğiyle bilinen Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı 21
Ekim 99’da Türkiye’nin AB’ye üyeliği konusunda aralık ayında yapılacak zirveye odaklandığı bir süreçte öldürüldü. Suikasttan sonra tüm yazarlar Türkiye’nin ufkunun değiştiğini kaydetti. Mehmet Y. Yılmaz,
Taha Akyol,
İsmet Berkan, Rauf Tamer gibi birçok yazar ‘Türkiye ne zaman yüzünü Batı’ya dönse, demokratik atılımlar yapsa, düzlüğe çıkacak olsa bu tür olaylar yaşanıyor.’ görüşünü dile getirdi. 18
Aralık 2002’de
Necip Hablemitoğlu cinayetinin ardından da medyanın tavrı olumluydu. Manşetlerde sağduyu hakimdi.