Çok sayıda
faili meçhul olaya karıştığını anlatan eski Özel
Harekatçı Ayhan Çarkın, “
Vatan için yaptığımı düşünüyordum, yanılmışım. Asıl ölen benim. Öldürmedim, öldürttüler” dedi.
Emİrle faili meçhul
cinayet işlediklerini, savcıya emri veren kişiler ve
cinayetler hakkında bilgi vereceğini açıklayan eski Özel Harekatçı
Ayhan Çarkın, STAR'a
Türkiye'nin faili meçhullerle dolu karanlık dönemlerine ilişkin çarpıcı açıklamalar yaptı. “Öldürülen aslında benim. Sorumlu olduğum olaylarda ölen insanların yakınlarıyla göz göze gelmek istiyorum. Öldürmedim ben, öldürttüler” diyen Çarkın, girdiği her çatışmanın ardından Çatladıkapı'da bir
fidan diktiğini, oradaki fgidan sayısının 400 olduğunu söyledi.
Susurluk hükümlüsü Ayhan Çarkın, üç saate yakın süren görüşmemizde çarpıcı bilgilerin yanı sıra çok sayıda isim telaffuz etti, olay anlattı. İddia düzeyindeki bu açıklamalarla kimseyi zan altında bırakmamak için bazı isim ve olaylara yer vermedik. İşte Çarkın'ın çarpıcı açıklamaları:
Sanki sadece
Topal öldürüldü?
Öldürülen aslında benim. Sorumlu olduğum olaylarda ölen insanların yakınlarıyla göz göze gelmek istiyorum. Öldürmedim ben, öldürttüler. Alıp başlarına götüreceğim.
İşkencede öldürülüp gömülenler var. Sorumlu olduğum olaylarda insanlarla karşılaşmak zorundayım. ‘Affedin' demeyeceğim. ‘Oldu ama neden oldu' diye anlatacağım. Katil ayrı, olayın neden olduğu ayrı. Nedenini açıklayacağım. O ölümleri
madalya gibi göğsümde taşıdım. Namus abidesi gibi gezmedim. Ömer Lütfi Topal olayını en son sormalı bana
adalet. Bu kamuoyu sanki hiç kimse ölmemiş de sadece Topal ölmüş gibi davrandı. Her şey bitmiş sanki bir tek Topal var.
5 polisi öldürteceklerdi
Bir gün bana üç kişinin fotoğrafını gösterdiler. “Ayhan bunlar DEV-SOL'cu. Seni öldürecekler” dediler. Yıl 2005-2006'ydı. Üç-beş gün sonra resimde gördüklerim Çatladıkapı'ya geldi. Beni öldürmeye geldiklerini düşündüm. Tam elimi belime attım “Yapma Ayhan biz polisiz” dediler. Bana tuzak kuruldu. Bana 5 polisi öldürteceklerdi, beni polis
katili yapacaklardı.
Ekip otolarını kim taradı?
Bizim dönemimizde siyasi şubede çalışanların hepsi derhal tutuklanmalı ve mal varlıklarına el konulmalı.
Panzer Şakir, Sarı Celal denilen ve
örgüt masalarından sorumlu olanlar vardı. Ellerinde viski şişesiyle şubede dolanırlardı. Onların hepsinin sorgulanması lazım. Ben içinde olduklarımı anlatacağım. DEV- SOL masasından sorumlu olanlar da gelecek. İstanbul'da örgüt elemanından daha fazla polis öldü. Neden diye sorulsun. Ekip otolarını kim taramış araştırılsın. MİT'çilerin alınması lazım. 1989-93 arası görev yapan İstanbul'daki MİT'çiler,
Marmara Bölge Sorumlusu ve örgütlerden sorumlu olan MİT'çiler alınmalı, sorgulanmalı.
Canımı almadan adaleti göreyim. Bunu temizlemem lazım. Bilip de söylememek, görüp de anlatmamak kötülüklerin en büyüğü. Gidenlerin de sesiyim aynı zamanda. Yaşadığım süreç beni bu hale getirdi. Herkes
emekli oldu, paralarını aldı, çekildi. Ben paranın da peşinde değilim. Ama bu vurdumduymazlıklar, hiçbir şey olmamış gibi davranmalar olmuyor. Ben herşeyi göze aldım. Ne olacaksa olsun. Artık yeter. Artık hiçbir şeyden korkmuyorum. Dediklerime yalan desinler de görelim. Ispatlayacağım. Başında durarak göstereceğim. Konuştuğumda çok zarar göreceğim. Hiçkimseyle hesabım yok. En ağır ceza verilecekse bana verilecek.
Kulak koleksiyonu yapan var
Adli Tıp raporlarını açsınlar. Benim girdiğim çatışmalarda adama iki mermi isabet etmiştir. Bu adama 70 mermi nereden isabet etti? Ölüye işenir mi,
tekme atılır mı? Şu anda emekli olan ve evlerinde
kulak koleksiyonu bulunanlar var.
Devleti sevdim, kullanıldım
Devletimi seviyordum, devletim için mücadele ettim. Ancak kullanıldım. Devlet gerçekte yokmuş. Birileri adını devlet koymuşlar, gerisi yalan. Kendi kurdukları kan devleti, kan koridoru. Köşebaşlarını, makamlarını işgal etmişler. Biz devleti korumak için bunları yaptık. Yanlış olduğunu anladığımızda artık çok geç olmuştu. Bu taşınacak bir yük değildi. Adaletin önünde her şey ortaya çıkacak.
Çatladıkapı'daki 400 fidan 400 çatışmanın anısıdır
Yıllardır Çatladıkapı'da yaşıyorum. 19 yıl oldu. Her çatışma sonrası gider bir fidan dikerdim.
Sahil boyuna 400 fidan diktirdim. Şimdi orası benim ekmek kapım oldu. Çay,
kahve sattırıyorum. Ama
rant olarak da çok yüksek bir yerdir. Hep orada oturdum, orada yaşadım.
Ben ona hatırlatırım
İbrahİm
Şahin (
Ergenekon sanığı-Eski Özel Harekat Daire
Başkanvekili) mevsimleri, günleri hatırlamıyormuş! Ben hiçbir anı unutmadım. Onu göreyim hatırlatırım. Delillerle her şeyi savcıya anlatacağım. Faili meçhul kalmış şeyleri. Ben onlar gibi değilim. Yaptıklarının arkasında dursunlar. Hangi tarihlerde nerelerde olduğumu, kimlerle olduğumu anlatacağım. Benden sonra kimler nereleri gezdi anlatacağım. Adalet bu işi göğüslerse gerçekler ortaya çıkar.
Göz göre göre oldu
BeN Oğuz'la (Yorulmaz)
Ankara Necatibey Caddesi'nde iki adam yakaladım. Devleti sahipleniyorum ya o zaman. Onları hemen aldım. Makine Kimya Endüstrisi'nin
imha planı çıktı üzerlerinden.
İbrahim Şahin'e bildirdim, ‘Biz hallederiz' dedi. Sonra Makine Kimya havaya uçtu. Ne diyeceksin? Adamı veriyorsun, bir şey yapılmıyor. O adamlar salavatla odalarına girdiğimiz, şehit olsak da tabutumuzu taşısınlar dediğimiz adamlar. Hiçbir şey yapamıyorsun.
Sırtımız sıvazlandı
Adlİ Tıp'ın bir dönemi sorgulanmalı. İşkence görenlere sağlam raporu verdiler. Sebep olduklarım var. Kader beni bırakmadı. Normal şartlarda polislikten bin defa
ihraç olmam lazım. Oraya ait değildim. Beni bırakmadılar. ‘Dur' ihtarına uymadı diye çatır çatır insan öldürüyorsun mahkemelerde sırtın sıvazlanıyor. ‘Türkiye seninle gurur duyuyor' deniliyor. Avukat yazıyor, sen imzalıyorsun. ‘Demek ki devletimiz doğru, biz doğru yapıyoruz' diye düşünüyorsun.
Hatice
Yaşar