Erciş'te dördüncü gün...
Vanyolu Caddesinin arka sokağında alttaki üç katı bir olmuş bir binanın önündeyiz. Giriş katındaki kuaförde iki kişinin kaldığı söyleniyor, Sivil Savunma canla başla çalışıyor. Binanın önünde ellerinde sağlık çantaları, sedyeleriyle
ekipler bekliyor. Kırmızı giysilerinin sırtında UMKE yazıyor. Onlar,
arama kurtarma çalışmalarında hayati öneme sahip bir ekip:
Ulusal Medikal Kurtarma Ekibi.
Önceki gün
enkazdan çıkan 14 günlük Azra'yı çıkaran
Tansu Bayram da bu ekibin bir parçası. Azra da, annesi ve büyükannesi de onun vesilesiyle sağlıklı şu anda. Tansu Bayram enkaza defalarca girip tıbbi müdahalede bulunmuş; Azra'yı ancak boynunu sabitledikten, ısı kaybına karşı önlem aldıktan sonra dışarı çıkarmış. Ya o bunları yapmadan dışarı çıkarılsaydı? Kırık kemiği varsa
felç kalabilir ya da ısı kaybından hayatını kaybedebilirdi.
UMKE açık açık söylüyor, “İnsanları enkazın altından çekip çıkarmak marifet değil!”
Medikal kurtarma hayati değerde; çünkü Yunus Geray ve Serhat Gür'de gördük ki enkaz altında kalanları çıkartmak, onları hayatta tutmaya yetmiyor. Buna “kurtuluş ölümü” deniyor.
13 yaşındaki Yunus ve 11 yaşındaki Serhat, depremden saatler sonra enkaz altından çıkıp herkes için umut oldular. Ne yazık ki ikisi de ancak birkaç saat tutunabildi hayata. UMKE ekibi “Keşke onları çıkarırken bizi çağırsalardı” diyor, “Belki şimdi hayatta olurlardı”.
Aradaki fark nerede, UMKE ekibi anlatıyor:
“Enkaz altında kalanları herhangi bir sağlık ekibinin çıkarması çok tehlikeli. Biz bunun için eğitildik. Henüz çıkmadan, enkazda müdahale etmezsek anlamı yok. Diyelim ki bir kişinin bacağı uzun süre kolonun altında kaldı. Orada potasyum birikir. Eğer biz o kolon kaldırılmadan serumla kan dengesini ayarlamazsak, potasyum nedeniyle böbrekler çöker. Biz kişiye ulaşılır ulaşılmaz enkaza girip müdahale ediyoruz, ancak ondan sonra çıkarıyoruz.”
Şu anda Van'da 1500 UMKE üyesi var. Neredeyse her enkazın başında bir ya da iki ekip bekliyor. Buna rağmen en büyük şikayetleri, özel kurtarma ekiplerinin onlarla
işbirliği yapmaması, enkaz altından canlıları bizzat çıkarmaları.
Nedenini sorunca aldığım
cevap şu oluyor: “Çünkü bizi tanımıyorlar. Biz 2003'ten beri sayısız afette görev yaptık ama
devlet memuru olduğumuz için basına konuşamadık. Kimse bizi bilmiyor”. Peki şimdi ne değişti de konuşuyorlar? “Artık dayanamadık, bizi tanısınlar, bize başvursunlar istiyoruz”.
Milliyet