Röportaj: Yasemin Çongar / Taraf
Biz onu bulmadık, o bizi buldu. 30 nisanı 1 mayısa bağlayan gece
PKK tarafından basılan
Tunceli'nin
Nazımiye İlçesi'ne bağlı
Sarıyayla Karakolu'nu iyi biliyordu, orada görev yapmıştı. Baskında hayatını kaybeden dört askeri yakından tanıyordu. Karakoldaki hayatı, zaafları, çaresizlik hissini biliyordu.
Baskın gecesi orada değildi ama o korkunç saatleri yaşayan arkadaşlarıyla temastaydı. Bize kendisinin ve arkadaşlarının tanıklıklarını anlattı. Şehit düşenlerin fotoğraflarını gönderdi. Böylesi bir daha yaşanmasın diyerek sorularımızı cevapladı... Adı bizde saklı.
***
Dağda unutulan karakol
» Sarıyayla Karakolu'nun yeri ve koşulları nasıl?
Karakol 1988'de kurulmuş. Ben oraya ekim ayında gittim. Normalde 60-70 kişilik bir karakol. Bugüne kadar ciddi bir
taciz, ciddi bir saldırı almadığı için de özel bir korunak, yığınak yapılmamış. Yani diyelim ki beş yıl önce orada hangi
silahlar varsa bugün de öyle... Yasemin Hanım, benim özellikle anlatmak istediğim şu; acaba bizim TSK'mız
terörle mücadele ediyor mu, yoksa acaba terörü mü
destekliyor? Bu çok önemli. Bizatihi kendi eliyle yapmış olması ya da
teröristi desteklemesi manasında değil. Bence teröristin aradığı şartları zafiyetle oluşturan kişi de terörist kadar suçludur.
» Neden zaaflıydı bu karakol?
Bir kere, 1850 rakımlı. Yılın pek çok ayı yağış alan bir yer, sisli. Mesela 3 kasımda kar yağdı orada, Türkiye'de hiçbir yerde kar yokken bizim karakolumuzda kar vardı. İki-üç ay boyunca hiç kimse ulaşamıyor. Bizim üç aylık erzağımız geliyordu, o şekilde idare ediyorduk.
Güneş açtığı zaman
Sikorskyler gelir, ihtiyaç bir şey varsa getirir ya da gelecek gidecek adam varsa onu taşır. Mesela benim karakoluma ulaşmam için on beş gün beklemem gerekti. Aslında oradaki karakol, birisine üstünlük sağlama amacıyla kurulmuş olamaz, daha ziyade bir mahrumiyet bölgesine birilerini göndermek gibi bir şey. O karakolun başka bir mahiyeti yok. Düşünün ki siz, karakolunuza bir saldırı olacak, sadece bu saldırı için de söylemiyorum, dört saat boyunca hiçbir destek sağlayamıyorsunuz. Çünkü teröristler gündüz güneşli havada saldırı yapmaz. Teröristin kendisine avantaj sağlayacağı havalar puslu, yağışlı havalardır. Ama bizim askerimize gerilla savaşı için verdiğimiz silah
piyade silahı yani normal savaşta kullanılan silahsa, bu silah en ufak bir su, bir nem gördüğü zaman çalışmıyorsa ne yapacaksın.
» G3 piyade tüfeğinden mi bahsediyorsunuz?
Evet, herkese G3 veriyorlar. Halbuki teröristlerin elinde
Kalaşnikof var, Kalaşnikof suda bile çalışır. Oysa bize verilen silahlar yağışta çalışmıyor. G3 piyade
tüfekleri Güneydoğu'daki en tehlikeli karakola da veriliyor. Oysa bu teröristle mücadele silahı değil. Batıda herhangi bir karakolda HK33 ile birlikte kullanılan bir silah. Zaten
komutanımızla birlikte ikili konuşmamızda bana şunu demişti, “Dua edelim ki terörist bize saldırmasın. Çünkü bu elimizdeki silah mühimmatla bir hiçbir şey yapamayız” demişti.
» Kimdi bu, baskında şehit düşen komutan mı?
Evet, şehit düşen komutan, Hasan Özüberk... Benim komutanımdı.
» Komutan bu zaafın farkındaydı yani... Oradaki 60-70 asker için ne söyleyebilirsiniz. Rütbeli var mıydı? Askerî eğitim görmüşler miydi?
Beş on tane rütbeli vardı. Biri
astsubay kıdemli baş
çavuştu, komutanımızdı. İki tane de astsubayımız var. Gerisi
uzman çavuş. Kalan da erat. Er sayısı değişir. İzinlere çıkıyor arkadaşlar.
Saldırı beklenmediği zamanlarda askerlerin bir kısmı izinde oluyor. O bakımdan saldırı gecesi kırk asker bulunması izinler yüzünden... Bazı arkadaşlarım izindeydi.
» Onlar şanslıymış... Karakolda G3 piyade tüfekleri dışında başka hangi silahlar vardı?
Bixiler vardı, iki tane.
» Makineli tüfek mi?
Evet, iki Bixi
makineli tüfek, bir de Koch makineli tüfek. İki tane de
uçaksavar var.
» Ağır silah var mı? Tank gibi, zırhlı araç gibi...
Tank, BTR,
akrep bunların hiçbiri yok.
» Uçaksavarlar çatışmada kullanılmış galiba...
Çatışmaya fiilen katılan arkadaşların psikolojisi biraz bozuk olduğu için farklı bilgiler verebiliyorlar. Bir arkadaşım uçaksavarlardan birinin çalışmadığını anlattı ama sonra bir diğeri olayı daha ayrıntılı anlattı. Uçaksavarlardan birini kullanamamışlar. Ama bir arkadaşımız uçaksavarla
savunma yapmış. Elindeki bütün mermisi bitene kadar çatışmış. Mermisi bitince teröristler onu
el bombasıyla öldürmüşler.
» Hangi arkadaşınız bu?
Şehit düşen Ahmet Eyce...
» Allah rahmet eylesin. Peki diğer uçaksavar niye çalışmamış?
Onu bahsetmediler, bilmiyorum. Fakat bizim Karakol Komutanımız Hasan Özüberk olağanüstü çarpışmış, yani resmen teröristlerin içine dalmış. İki terörist onu arkasından saldırıp telle boğmuşlar.
» PKK'lılar karakola girmişler öyleyse...
Evet, girmişler.
» Karakola kaç PKK'lı girmiş?
Tam sayıyı kimse bilmiyor. Ama her yere girmişler. Hatta yatakhaneye kadar gitmişler, arkasından kaynaklı kapıya yüklenmişler, açamadıkları için içeri girememişler. Girebilselermiş çok fazla zayiat olurmuş.
» Yatakhane asker doluymuş, öyle mi?
Tabii, baskın anında bütün gündüzcüler yatakhanede uyuyormuş. Sonra onlar arka taraftan kaçıp
mevzilerine geçmişler.
» Şimdi baskın anına dönsek, bana o sırada karakoldaki ortamı, kimin ne yaptığını anlatabilir misiniz?
Baskın saat 11'e çeyrek kala başlamış.
» Gece o saatte sizin karakolda hayat nasıldır?
O saatte gündüz
nöbet tutan arkadaşların hepsi genelde istirahat halindedir. Onlar
akşam saatlerinde yatarlar. Gece ekibinin de yarısı nöbettedir, yarısı dinleniyordur.
» Kaç kişidir gece ekibi?
Karakol mevcudunun yarısı gececi, yarısı gündüzcüdür.
» Tek yatakhane mi var karakolda?
Evet, bir tane yatakhane var, ranzalarda yatıyor herkes.
» Komutan nerede yatıyor?
Komutanların
lojmanı ayrı. Bir tane lojman var. Komutanlar dönüşümlü olarak orada uyuyor.
» PKK'lılar lojmana girdi mi?
Tabii, tabii. Zaten komutan lojmanı teröristlerin girdiği bölgenin hemen yakınında.
» Saldırı gecesi, 22:45'te, gececilerin yarısı nöbette, sis var, yağmur var... Ne oluyor? Karakolda, gazetelere bile yansıyan istihbarat raporlarından sonra bir saldırı beklentisi, bir alarm durumu, özel bir önlem var mı?
O sırada karla karışık yağmur yağıyormuş. Dereova Karakolu'na baskın bekliyorlarmış. Sarıyayla'da tabii her zaman alarm durumu vardır, yani arkadaşların çelik yeleği, çelik miğferi vardır ama bunun dışında hiçbir özel önlem yok... Genelde bu Tunceli'deki saldırı istihbaratı üzerine Sarıyayla Karakolu'na hiçbir takviye yapmamışlar.
» Baskın nasıl olmuş? Birebir yaşayanlar size nasıl anlattılar o geceyi?
Yatakhanedeki bir arkadaşım, “Abi,” dedi, “yatakhanede bekliyorduk. Kapıları zorluyorlardı.” Karakolun içine el bombası da atmışlar. Karakol komutanının ve komutan
yardımcısının simasını çok iyi biliyorlarmış teröristler. Onları arıyorlarmış özellikle. İçeri girenler onların peşindeymiş. Arkadaşlarım, “Abi, biz hiç önemli değildik, bizle hiç ilgilenmediler. Komutanla komutan yardımcısını arıyorlardı” dedi. Karakol komutanımız ile komutan yardımcımız Serkan Payza çok cengâverce çarpışmış. Arkadaşların çoğu Serkan astsubayın cengâverliği sayesinde kurtulmuş. O kaçmış, teröristler onu kovalamış. Onun neredeyse tek başına dört beş tane teröristi öldürdüğü söyleniyor. Tabii, teröristler daha sonra çok fazla zayiat verdikleri için karakolu terk etmek zorunda kalmışlar. Yani kapıdan dışarıdan çatışma şeklinde geçmemiş. Teröristler karakolun ortasına kadar girmişler.
» O geceye döneceğim ama önce karakolun yapısının, inşaat ve konum itibariyle böyle bir tehlikeye karşı koymaya uygun olup olmadığını sormak istiyorum...
Yasemin Hanım, o kadar çok şey var ki söyleyecek, başınız sıkıntıya girer...
» Rahat olun. Ben o karakolun hikâyesini yazmak istiyorum ki okuyan kişi neyin eksik, neyin noksan olduğunu, neyin yanlış gittiğini görsün, ders çıkarılsın, bir daha da bunun benzeri yaşanmasın.
Bakın, baskının tanığı olanların bizatihi söylediği şey, komutanın ve komutan yardımcısının görevlerini hiç eksik yapmadıkları. Hatta normalden fazla çatışmışlar. Karakol komutanı normalde içeride durur ki askerleri yönlendirsin. Bizim karakol komutanımız işin ciddiyetini anladığı için bizzat gidip teröristlerin karakola girdiği yerde mevzilenmiş. Yaklaşık beş-altı şarjör bitirmiş. Ondan sonra teröristlerle boğuşmuş ve bir terörist arkadan telle boğarak ancak komutanı öldürebilmiş. Şunu vurgulamak istiyorum. Karakol komutanı olarak siz kendi canınızı da koruyorsunuz en başta. Hasan Komutan gibi Serkan Komutan da bu noktada, güvenlik konusunda aşırı hassas bir insandı. Beni ve arkadaşlarımı hatalarımızda, güvenlik konusunda bir eksiğimiz olduğunda uyarırdı. Arkadaşların ve oradaki komutanların en ufak eksik yaptığı bir şey yok yani.
» Binaya dönelim. Yapı kalitesi olarak, konumu açısından, mevzileri itibariyle korunaklı mı?
Bu karakol binaları standart basit binalardır zaten. Ama ben o karakolun oraya konulması kadar saçma bir şey daha göremiyorum.
» Niye saçma?
Çünkü o karakolu şimdi
Genelkurmay'a sorsanız, size açıklayacağı şudur: “
Bingöl ile Tunceli arasında teröristlerin geçiş noktasında çok stratejik öneme haiz bir karakol” derler. Ama orada neyi koruyorsunuz? Biz niçin oraya gönderildik? O karakolun oradaki mahiyeti nedir? O karakol bunca yıl içersinde kaç kere size teröristlere karşı kritik istihbarat vermiştir? Bunların cevabını vermezler. Ben size şunu söyleyeyim; o bölgedeki karakollardaki insanlar sadece ve sadece kendilerini korumakla yükümlüdürler. Ben kendimi Ankara'da da koruyabilirim, İstanbul'da da koruyabilirim. Kendimi korumak için niçin öyle bir karakola gönderiliyorum? Orası çok dağlık bir alan. Teröristler dağların arasına karışıp gidiyor zaten. Teröristler kendilerini sabit bir karakola gözetletecek kadar basit bir iş yapmıyor ki. O karakolun oraya konulması bile bir mantık hatası, o arkadaşların katledilmesi için yeterli neden.
» Resmî makamlar, baskının önlenememesini ve yardımın gecikmesini hava koşullarının kötülüğü ile açıkladılar...
Bakın 1850 rakımda karakolunuz var. Karşınızda 2400 rakımlık Bedro Dağı var. Ve Tunceli'nin dağlarına şimdi gidin kar görürsünüz. Haziranda gidin yine kar var. Siz “Orayı
Bodrum mu zannettiniz” diye yazmışsınız ya çok güzel isabet etmişsiniz. Orası
yaz tatili için gidip gezilecek bir yer değil, herkes oranın coğrafyasını, iklim koşullarını biliyor zaten.
» Bu koşullarda etkili olabilecek silahlar, cihazlar neden kullanılmıyor?
Orada karakol kurarsan zaten fazla bir şey yapamazsın. Madem kurdun ne yapman gerek, her zaman o karakola yakın takviye birlik bulunduracaksın. Jandarma
Özel Harekât gibi, terörle mücadeleyle uzman ekipler gibi... BTR koyacaksınız, tank koyacaksınız. Ancak o şekilde bir şansınız olabilir. Neden Dereova'ya, Ballıbahçe'ye, Şehit Mehmet'e saldırmadılar da Sarıyayla Karakolu'na saldırdılar?
» Neden? Diğer karakolların donanımı daha mı iyi?
Onlar nispeten çok tedarikli. Çünkü onlar defalarca baskın yemiş karakollar zaten.
» Baskın yiyen karakolun donanımı güçlendiriliyor, gerisi bekliyor. Öyle mi?
Bir kere baskın yiyen yer, hemen ardından basılmıyor ki zaten. Sonuçta baskın yiyen yere siz tedarik vereceksiniz, on-on beş yıl sonra o silahlar tekrar eskiyecek. Sonra teröristler eskiyen karakolları
teker teker dolanıp belirleyecek tekrar saldıracak. İlginç bir şey söyleyeyim mi ben size...
» Buyurun...
Teröristler gelse bana sorsa, “Ya sen bölgeyi tanıyorsun, burada en korunmasız, en kendini savunamayacak karakol hangisi” deseler, ben “Sarıyayla” derdim. Anlatabildim m i?
» Peki, termal kamerası var mıydı karakolun?
Termal kamera vardı. Ama termal kamera hiçbir zaman kar ve yağmurda göstermez. Yine de karakolun termal kamerası zaten bozukmuş. Yani açık havada, diyelim ki birkaç gün öncesinde yığınak yapan teröristi belirlemek mümkün termal kamerayla ama o olanak da yokmuş.
» Termal kamera çalışmıyorsa, uzağı görmek için başka ne var karakolda?
Öyle bir karakola, yağışta çalışmayan termal kamera vermek zaten yanlış. Ama “Şahingözü” denen başka bir cihaz var. “Şahingözü” kar olsun, yağmur olsun her ortamda size teröristi gösterebilen bir teknoloji. Ve bu karakolumuzda bu cihaz yok... Üç dört ay yağış alan bir yere siz termal kamera koyuyorsunuz ki aylarca kimseyi göremesin. Peki diğer karakolların bazılarında “Şahingözü” var, bu karakolda niçin yok? Diğer karakollarda bu cihazın başında olan arkadaşlarım diyor ki, “Şahingözü sayesinde, karda, yağmurda yedi kilometre ötesini görebiliyoruz.”
» Sarıyayla Karakol Komutanı, Komutan Yardımcısı bu eksikliklerin herhalde farkındaydı, talepte bulunmadılar mı?
Tabii ki farkındaydılar. Ama talepte bulundular mı bilmiyorum. Tahmin ederim bulunmuşlardır ama Genelkurmay kendisine gelen talepleri açıklayacak kadar şeffaf bir yer değil ki... O zaman yazışmalara bakılır, hesabı sorulur. Ama ben şunu açıkça biliyorum, karakoldaki bütün komutanlar karakolun silah olarak çok kötü durumda olduğunu gayet iyi biliyor ve herkese söylüyorlardı... Bakın Sarıyayla'da şehit olan arkadaşlarımızın birisi, Adem Şimşek benim çok yakınımdı.
» Yakın arkadaşınız mıydı?
Yan yana bir sürü fotoğrafımız var. Benim merakım, şimdi benim bu anlattıklarımın ne kadar işe yarayacağı... Bir daha bunlar olmasın diye... Genelkurmay
hesap veren bir Genelkurmay değil ki.
» O hesabı sormak gazeteciler olarak bizim görevimiz ama. Bu baskının hikâyesini ortaya çıkarmak da öyle...
Bakın biz o karakola hiçbir askerî eğitimden geçmeden gittik. Tunceli'de elli gün Nazi kampından bir derece iyi olan bir yerde kaldık, “kabul-toplama merkezi” denen yerdi burası. Size neyi anlatsam daha çok işe yarar ki?
» O geceyi anlamama yardım edin. Baskın başlayana dek o karakolun, çevredeki PKK etkinliği konusunda hiçbir istihbaratı yok muydu?
Saldırı istihbaratı var ama beklentiler bir başka karakolun
hedef seçileceği yönünde. Dereova'ya saldırı olacağı düşünülüyormuş.
» Dereova'nın Sarıyayla'ya uzaklığı ne kadar?
Beş kilometre... Ve o karakolda BTR var, tank var...
» Gece vakti birden ateş mi açıldı Sarıyayla'ya?
Hayır, bizim karakolumuzu öyle bir yapmışlar ki bütün karakolların çevresindeki mevziler 30-40 metre mesafedeyken bir tane mevziyi bizim karakola beş metre mesafede koymuşlar.
» Çok yakın değil mi?
Çok yakın. Nedenini anlamış değilim. Bu mevziden kendinizi korumanız mümkün değil yani... Kuruluşundan beri karakola beş, en fazla yedi metre uzakta bir mevzi var. Üç no.lu mevzidir bu. Teröristler de zaten o mevzinin çevresindeki teli açıp girmişler. Oradan sızmışlar. O mevzinin yedi metre ötesi karakol komutanının odası, karakolun en can alıcı noktası yani...
Karakola yardım geciktirildi
» PKK'lılar üç no.lu mevzide teli kesip içeri sızınca karşılarına ilk kim çıkmış?
Orada
kısa dönem askerlik yapan bir arkadaşım nöbet tutuyormuş. Karakolda zaten
asker sayısı az, mevzi de çok olduğu için, karakol komutanımız yeterli sayıda askeri olmadığı için karakola en yakın yere kısa dönem arkadaşı koymuş. Bu arkadaşım şu anda hastanede yaralı.
Bilgisayar mühendisidir kendisi. Teröristleri görünce birkaç el ateş etmiş, bacağından vurulmuş. Komutanımız da sesi duyar duymaz çok yakın olduğu için hemen odasından çıkmış. Yardıma gelenlere, “beni burada bırakın, siz gidin askerleri uyandırın, herkes mevzilerine gitsin” demiş. O da çok büyük cesaret yani. Allah mekânını
cennet eylesin. Onun cengâverliği sayesinde birçok arkadaşım kurtuldu.
» İlk sıcak teması yapan kısa dönem bilgisayar mühendisi ile Karakol Komutanı Astsubay Kıdemli Başçavuş Özüberk....
Evet, çatışma başlayınca karakol komutan yardımcımız üç tane şarjör vermiş karakol komutanımıza. O da kalmak istemiş. “Yok” demiş komutan, “sen diğer çocuklara sahip çık” diye onu yatakhaneye yollamış.
» Ne kadar sürmüş çatışma? Ne zaman içeri girmişler?
İki saate yakın çarpışma var. Baskın zaten iki saat kadar sürmüş. Karakol komutanı şehit düşünce, teröristler karakola giriyor. İçeride çarpışma sürüyor.
» Nerelere girebilmişler?
Karakol komutanının odasına giriyorlar, oraya el bombası atıyorlar. Telsiz Odası'na giriyorlar ve odayı tarıyorlar. Sonra yatakhaneye koşuyorlar. Yatakhanenin iki kapısı var. Kapılardan biri içeriden kaynak yapılmıştı. Şans eseri o kapıyı zorlamışlar. Ondan dolayı yatakhanede giyinmeye, silahını almaya çalışan arkadaşlara ulaşamamışlar.
» Baskın sırasında karakoldan kimse dışarıdan yardım isteyebilmiş mi?
Emin değilim. Onu ancak Genelkurmay bilir. Ama teröristler Telsiz Odası'na hemen giremediklerine göre yardım istenmiştir, benim tahminime göre. Karakol komutanımızın korumalığını yapan arkadaşımız bilir bunu ama ona ulaşıp soramadım çünkü o da yaralı, hastanede yatıyor.
» Ama şunu biliyoruz ki, hava koşulları kötü diye helikopterler gidemedi, saatler sonra bir ambulans ulaştı karakola.
Yasemin Hanım, basit mantık kullanalım. Dışarıdaki komutanlar işlerini iyi bilselerdi bugün bu kadar şehit vermezdik. Bu ilk karakol baskını değil. Karakollara onlarca saldırı oldu Tunceli'de. Buna Nazımiye İlçesi de dahil. Buna rağmen orada bir tane hava indirme askeriniz yok. Orada birkaç kilometre mesafede hava indirme
tugayınız olsa bu yaşanır mı?
» Yok mu böyle bir tugay yakında?
Yok ama aslında olması lazım. Düşünün siz gerilla savaşına alışık, silahları sağlam teröristlerin ortasına korunmasız, 18-20 yaşında hayatında silah eline almamış gençleri koyuyorsunuz. İki saat boyunca çarpışıyorlar ve o teröristler elini kolunu sallaya sallaya çekip gidiyorlar siz bir tanesini bile yakalayamıyorsunuz. Dışarıdakiler için söylüyorum. Ben o ilçedeki karakol olsam utancımdan insan içine çıkamam.
» Karakolları koruyacak hava indirme tugayları neden yok?
Bakın bir karakolun ortalama maliyeti 1-1,5 trilyon lira arası. Şimdi bu karakolun birinden ikisinden vazgeçip onun parasıyla hava indirme kabiliyeti olan bir tugay kursanız, ona da bir tane Sikorsky zimmetleseniz... Otuz beş kilometre yürütmezsiniz askerleri karakola yardım göndermek için, haksız mıyım?
» Otuz beş kilometre yürümüşler mi gerçekten?
Evet. Nazımiye Merkez'den yürümüşler. Empati yapalım. Çok acı, bakın. Diyelim ki siz art niyetli bir komutansınız. Ve oradaki askerlerin şehit olmasını istiyorsunuz ve bundan nemalanmak istiyorsunuz. Ne yaparsınız? Karakola yardıma gidecek elemanı en yavaş yoldan gönderirsiniz... Bunun en yavaş yolu nedir sizce?
» Askerleri yürütmek herhalde...
Daha yavaşı sürünerek gitmeleri olur ancak. O arkadaşlar mümkün mertebe geç yardım alsın diye, şehit düşsünler diye kasıtlı olarak yardım geciktirilmiş gibi bir izlenimim var benim.
» Bunun kararını kim veriyor?
Nazımiye Merkez'de Komando Birliği var, orada veriliyor karar ama sorumlu kim bilemem.
» O komando birliği neden cemselerle yardım göndermiyor?
İşte ben de onu soruyorum. Baksanıza ambulans gidebilmiş. Sizce neden araç çıkarmamışlar? Kesinlikle
ihmal var... Ama komutanlar tanrı yani, sorgulayamayız ki.
» Anlıyorum. Tedariksizlik, silahların kötülüğü, “Şahingözü” olmaması, hava indirme takviyesi olmaması, karadan yardımın en yavaş yolla gönderilmesi... Siz bütün bunların kayıpları arttırdığını mı söylüyorsunuz?
Evet, kesinlikle. Üstelik haberlerle çocukların anlattığı birbirini tutmuyor. Haberler diyor ki ambulans sabaha karşı üçte vardı. Karakoldaki çocuklar diyor ki, “Abi, daha geç, altı-yedi gibi geldi” ama tabii onlar da çok sağlıklı düşünemiyor olabilir.
» “Şok” hali vardır herhalde... Her halükârda sabaha karşı gelmiş ama ambulans, değil mi?
Çocuklar, JÖH'leri yani JÖH dediğimiz Jandarma
Uzman birliklerini “sabah 11 ile 12 arasında gördük” diyorlar.
» Baskından 12 saat sonra mı?
Evet. Tabii, bu arada baskın esnasında köydeki bütün evlerden ateş gelmiş karakola.
» Köylüler mi ateş etmiş?
Köylüler ateş etmemiş. Köy boş çünkü. 20-25 ev var köyde. Yedi ya da dokuz evde insan kalıyordu, gerisi boş. PKK'lılar gelip o boş evlere mevzilenmişler, onlar ateş etmiş.
» Yardımın gecikmesi nedeniyle hayatını kaybeden asker var mı ya da durumu ağırlaşan?
Çocuklar, “Abi, yardım
erken gelse, bu kadar şehidimiz olmazdı” diyorlar.
Sabaha kadar yaralıların başında beklemişler. Çatışmadan sonra o moralsiz halde, askerler arkadaşlarının parçalanmış vücutlarının başında yarımşar saat nöbet bekleyerek geçirmişler geceyi. Karakoldaki arkadaşların şu anki hali felaket. Onlara eziyet ediliyor sanki “niye çarpıştın, niye vatanı savundun” diye...
» Psikolojik rehberlik hizmeti ya da başka bir yardım sağlanmış mı?
Hayır, baskını yaşayan çocuklar sabah 4'ten akşam 5'e kadar nöbet tutuyorlar şu anda. Uyumaları gereken zamanda da uyuyamıyorlar. Gece 1'de konuştum. “Abi uyuyamıyorum, gözümü kapatınca şehitleri görüyorum” diyor bir arkadaşım.
» Çok zor...
Bakın Yasemin Hanım, benim anlattığımla siz bunaldınız. Ben bunları yaşadım. Arkadaşlarımla sürekli görüşüyorum. Bunlar tekrarlanmasın diye konuşuyorum sizinle.
» Anlıyorum ve buna büyük saygı duyuyorum. Son olarak, baskın nasıl sona ermiş, anlatır mısınız? PKK'lılar çekip gitmiş mi?
Çok zayiat vermişler. Arkadaşların saydığına göre 13 tane. Zayiat verince cesetlerini alıp gitmişler. Yoksa normalde karakolu almaya gelmişler. Halay çekeceklermiş karakolun içinde. Niyetleri oymuş. Dağlıca'daki gibi yapmak. Yapamamışlar. Ancak karakolun girişinde, PKK'lıların sızma yaptığı yerde askerler sonradan cesaret verici iğneler, adrenalin kapsülleri bulmuşlar...
» Çatışmayı yaşayan arkadaşlarınızın olayı anlatmaları istenmiş mi? Soruşturma yapılmış mı?
Hayır, henüz öyle bir şey yok.
» Bir ziyaret olmuş mu karakola?
Bir rütbeli gelmiş, “aferin aslanlar” demiş, o kadar. Hâlâ da orada bir sürü rütbeli varmış. Ama özel bir yemek vermek bile yok askere. Bir
psikolojik hizmet yok. Herkes kâbus görüyor karakolda.