Raporda iktidarın, istikrarı siyasi kutuplaşma ve keskinlik pahasına gerçekleştirdiği belirtilirken, kutuplaşmaların sürebileceği uyarısında bulunuldu. Hükümetin, HSYK ve Yargıtay’ın da bulunduğu yargı üzerindeki kontrolünü artırmak için adımlar attığına işaret edilen raporda, cinsiyet eşitsizliği ve kadına yönelik şiddet konularında Türkiye’nin kötü karnesi anımsatılıyor. Raporda, “Neredeyse hergün eski eşleri tarafından öldürülen kadınlara ilişkin haberler yayınlanırken, daha fazlası ise duyulmuyor” deniliyor.
BM’nin uzun yıllar sonra hazırladığı Türkiye raporunun taslağına Cumhuriyet Gazetesi ulaştı. BM’nin kendi bünyesindeki kurumları için “iç çalışma” niteliğinde hazırladığı “Ortak Ülke Değerlendirmesi” başlıklı rapor, bu yıl Türkiye’nin kalkınma planına paralel olarak bu yıl hazırlandı.
‘İSTİKRAR KUTUPLAŞMA ÜZERİNDEN GERÇEKLEŞTİ’
Raporda, hükümetin istikrarı “büyük ölçüde mevcut ideolojik ve toplumsal fay hatları boyunca yükselen siyasi kutuplaşma ve keskinlik pahasına gerçekleştirdiği” belirtilirken, muhalefetin AKP’yi güçler ayrılığı ilkesine karşı gelme, basın özgürlüğünü engelleme, yolsuzluk, siyasi İslam ve başta Suriye krizi olmak üzere uluslararası ilişkilerdeki başarısızlık ve güvenliğin tehlikeye atılması konularında suçladığı belirtiliyor. Raporda, “Hassas siyasi kutuplaşma sürecek gibi görülüyor” deniliyor.
‘HÜKÜMET YARGIYI KONTROL ADIMLARI ATTI’
Hükümetin son çıkışları dikkate alındığında ortaya çıkan güce yoğunlaşma tablosunun bu kutuplaşmayı daha da artırabileceğine dikkat çekilen raporda, ülkenin demokrasi ve demokratik hesap verebilirlik konularında önemli bir sürece girdiğine işaret edilirken, gündemdeki MİT’in yetkilerini artıran düzenlemelerin buna örnek olduğu anlatılıyor.
AKP iktidarının son dönemde yargı üzerindeki kontrolünü artırmaya dönük bazı adımlar attığı anımsatılan raporda, 17-25 Aralık sürecine de değiniliyor. Sürecin ardından Emniyet içerisinde çok sayıda polisin tutuklandığına değinilen raporda, diğer taraftan da yolsuzluk operasyonlarında adı geçen bakanlar için kurulan Meclis komisyonunun çalışmalarının bir dönem ertelendiği anımsatılıyor. Raporda, bu durumun BM’nin de aralarında bulunduğu uluslararası aktörlerin Türkiye hakkında olumsuz bir tavır takınmasına yol açabileceği ifade ediliyor.
GEZİ VURGUSU
Raporda, Gezi direnişine de değiniliyor. 2011 genel seçimlerinin ardından parlamentoda grubu bulunan partiler tarafından Anayasa komisyonu oluşturulduğu ancak sürecin sağlıklı ilerleyemediği belirtilen raporda, sürecin yansımaları doğrultusunda toplum içindeki siyasi kutuplaşmanın genişleyeceğinin Gezi Parkı direnişi ile netleştiği anlatılıyor.
Raporda, “İstanbul’dan diğer büyük kentlere de yayılan bu devasa gösterilerin kıvılcımı çevresel bir olaydı. Ancak, toplumda, Kemalistler, laikler, solcular, Aleviler, çevreciler kadın grupları, liberaller ve futbol taraftarlarından oluşan çok sayıdaki AKP karşıtı grup sürece eninde sonunda dahil oldu” deniliyor. Raporda, 2013’te gerçekleştirilen devasa sokak gösterilerinde çok sayıda ölümcül vaka ve yaralanmaların yanı sıra binlerce kişinin de gözaltına alındığı anımsatılırken, eylemlerin sert güç kullanılarak bastırıldığı vurgulanıyor.
‘KADINA ŞİDDET KAYGI VERİCİ’
Raporda cinsiyet eşitsizliği ve kadına yönelik şiddet konularında da çarpıcı saptamalar yapılıyor. Türkiye’de cinsiyetten kaynaklı şiddetin ulusal ve uluslararası kadın organizasyonları ile devletin en önemli kaygısı olduğuna değinilen raporda,
“Neredeyse hergün eski eşleri tarafından öldürülen kadınlara ilişkin haberler yayınlanırken, daha fazlası ise duyulmuyor” deniliyor. Türkiye’nin cinsiyet eşitliği bakımından iş yaşamı, politikaya katılım ve karar alıcı konumlar noktasında uluslararası arenadaki “kötü skorunu” sürdürdüğü belirtilen raporda, özellikle karar alıcı pozisyonlarda erkeklerle kadınların aynı seviyede rol oynayamadıklarının altı çiziliyor.
‘KIZLAR AYRIMCILIĞI ERKEN YAŞTA HİSSEDİYOR’
Kız çocuklarının, cinsiyet eşitsizliğini henüz çocukluk ve özellikle ergenlik süreçlerinde hissetmeye başladıklarına işaret edilen raporda, erkeklere nazaran ev işleriyle ilgilenen kız çocuklarının internet kullanımı, seyehat ve sosyal etkinliklerde daha kısıtlamalarla yüzleştiklerine dikkat çekiliyor.