Mahkeme Başkanı H.
Hüseyin Özese ile hakim Sedat Haşıloğlu'nun hazır bulunduğu 89.
duruşmaya savcılar
Mehmet Ali Pekgüzel ve Nihat Taşkın katıldı.
Mütaalasını vermeden önce bir açıklama yapan
Savcı Pekgüzel,
sanıkların, iddia olunan
Ergenekon terör örgütünün
yargılanma sürecini
propaganda unsuru olarak kullandığına dikkat çekti. Mahkeme heyetinin ve savcıların TSK'yı yıpratmakla, Atatürkçülere (sanıklara)
terörist demekle suçlandığını hatırlatan Pekgüzel'in bu iddialara tepkisi ise sert oldu: "İddianame ortadadır. Her kurumda olduğu gibi TSK'nın içinde de suça karışanlar olabilir. Bu
soruşturma TSK'nın itibarını zedelemeyeceği gibi aksine itibarını artıracaktır. TSK içinde faaliyet gösterdiğini kendi belgelerine açıkça yazan örgütün faaliyetlerinden bahsederken, 'sözde TSK içinde faaliyet gösteren' dememizden daha
doğal ne olabilir? Örgütle TSK'yı özdeşleştirmemek için 'sözde' kelimesini kullanıyoruz. Türk ordusunu korumak, amacı TSK'yı istismar edenlere mi kalmıştır?"
İstanbul 13. Ağır
Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmaya ifadesi alınacak tutuksuz sanıklar katılmadığı için,
mahkeme heyetine
başkanlık yapan Hasan Hüseyin Özese talepleri aldı. Duruşmada
tutuklu sanıklardan Hayrettin
Ertekin, bir grup köpeğin bulunduğu resim ile dilekçesini mahkemeye sundu. Ertekin'in resimde köpeklere
davanın gizli tanıklarının numaralarını verdiği, bir köpeğe de
Tuncay Güney'in ismini yazdığı görüldü. Taleplerin ardından Mahkeme Başkanı Hasan Hüseyin Özese, dosyaya gelen evrakları okudu. Görüşünü açıklaması için söz verilen
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel, bazı sanık ve
avukatların, Ergenekon davasına
bakan ve soruşturmayı yürüten savcılara yönelik eleştirilerine
cevap verdi. Savunmalar sırasında 'yeşil yargı' şeklindeki eleştirilere ilişkin olarak şöyle konuştu: "
Küresel çetenin üyesi yeşil yargı darbesinin, biat ve tarikat kültürünün savcısı denildi. Amacımızın orduyu yıpratmak olduğu gibi suçlamaların
savunma hakkı kapsamında yapıldığı söylenmektedir. Kanaatimizce, bu soruşturmayı biz değil her kim yapsa bu ithamlara
hedef olacaktı. Cumhuriyet savcılarının avukatlar gibi dava seçme hakkı yoktur. İş bölümüne göre görevlendirilirler. Kendileri davadan çekilemez. Hiçbir sanığa karşı kin gütmemiz mümkün değildir."
Savcılara yöneltilen suçlamalardan biri de
Danıştay sanığı Osman Yıldırım'a 'Osman'ım' dedikleri iddiasıydı. Savcı, "Cumhuriyet savcıları bu kişiye asla bu şekilde hitap etmemiştir. Türk yargısı aşağılanmaktadır. Bu nedenle yapılan ve yapılacak olan
iftira ve hakaretlerle ilgili suç duyurusunda bulunacağız. Kanunî işlem yapılacaktır." diye konuştu.
İddianamenin, bazı kesimler tarafından TSK'ya karşı hazırlanmış gibi gösterilmeye çalışıldığını anlatan Pekgüzel, "Her kurum içerisinde olduğu gibi TSK'nın içinde de suça karışan kişiler olabilir. Bunların ayıklanması TSK'nın itibarını zedelemeyeceği gibi, aksine artıracaktır." dedi.
'İZLETTİRİLEN GÖRÜNTÜLER MONTAJ'
Tutuklu sanık
Oktay Yıldırım'ın, 27 adet el
bombasıyla ilgili
Ümraniye Asayiş Bürosu'nda çekilen CD'yi duruşma salonunda izlettirdiğini hatırlatan Pekgüzel, orijinalinde olmamasına rağmen CD'nin duruşma salonunda alt yazı eklenmiş olarak izletildiğini kaydetti. Görüntülerin montaj olduğunu aktaran Savcı, "Biz, CD'de arka planda geçen küfürlü sözleri ve Ergenekon kelimesini duyamadık. Avukat Mehmet
Cengiz tarafından, bombaların ele geçirilme tarihi olarak '2
7 Haziran' dendiği iddia ediliyor. Oysa biz bu kelimeyi '27 bomba' diye duyduk. Şüphesiz bu CD,
Adli Tıp Kurumu tarafından incelenerek, çözümü mahkemeye iletilecektir. Gerçek de o zaman ortaya çıkacaktır.'' ifadelerini kullandı.