İkinci
Ergenekon iddianamesinin merkezindeki cunta;
darbe kabinesi, vali ve belediye başkanlarını bile hazırlamış...
Tarih, 3
Aralık 2003. Yer,
Genelkurmay Başkanlığı Yüksek
Askerî Şûra toplantı salonu. Bütün
kuvvet komutanları ve birinci derecede yetkili isimler büyük masanın etrafında toplanmış, görüş beyan ediyor. Söz alan herkes, kısa bir değerlendirmeden sonra, yapılması gerekenleri sıralıyor. Gündem, klasik memleket meseleleri değil.
AK Parti hükûmeti ve genel gidişata dair 'derin' analizler yapılıyor. Söz sırası
Orgeneral Hurşit Tolon'a geliyor: "Bu
iktidar ne olduğunu ortaya koydu. Ancak takiyyeye başvuruyor. Bu hükûmet öncelikli tehdittir, sonraki tehditler bölücülük ve irticadır. Seçimden önce ikaz etmezsek önümüzde aşamayacağımız bir engel çıkacaktır. Halk bize sırtını çevirmez. Bu hükûmet ulusal onurumuzla oynamaktadır. Bu iktidarın alternatifi var mı? Şu anda yok gibi görünüyor..." Devamını
Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Şener
Eruygur getiriyor: "Söylenecekler söylendi. Sadece bir iki konu ilave etmek istiyorum. Her şey elden gidiyor..."
Toplantıda
tansiyon giderek yükseliyor. Bir ara Eruygur ile Deniz
Kuvvetleri Komutanı Oramiral
Özden Örnek göz göze geliyor. Gözünü kaçıran Örnek oluyor, önündeki bardaktan
su içme bahanesiyle. Gerilim arttıkça görüşler daha da netleşiyor. Salona bir '
fırtına' havası hâkim olmaya başlıyor. Çünkü söz sırası
Hava Kuvvetleri Komutanı İbrahim Fırtına'dadır: "Eylem planının amacı anayasayı korumaktır. Takdimde TSK'nın
eylem planını tek başına yapamayacağını belirtmek bir zafiyettir. Bu cümleler kayıtlardan çıkarılmalıdır.
Parlamento, Cumhurbaşkanı tarafından feshedilmelidir. Yeniden anayasa yapılmalı ve içine kendini koruyacak her türlü imkân konulmalıdır. Bu hükûmetle olmaz. Hukuki şart müsaittir. Gereken yapılmalıdır."
Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral
Aytaç Yalman söylenenleri daha da netleştiriyor: "Benim önerim hemen ve gecikmesiz eylem planına başlamak. Seçimden önce
muhtıra vermeliyiz."
Toplantıdaki herkes, son sözün sahibinin, yani
Genelkurmay Başkanı Orgeneral
Hilmi Özkök'ün ne söyleyeceğini merak ediyor. Her şey onun 'oluruna' bakıyor çünkü. Ve söz sırası Özkök'te: "Teşekkür ederim, herkesin aynı fikirde olması güzel. Ben yüzde sekseni ile aynı fikirdeyim. Ama katılmadığım noktalar var. Açık konuştuğunuz için hepinize teşekkür ederim. Muhtıra vermeye niyetim yok. Bu hükûmet gitmelidir. Demokratik yollardan bu işi halledeceğiz. Yapabileceğimiz birçok şey olduğuna da inanıyorum."
Bu diyaloglar ve
darbe planları, eski
Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek'e ait olduğu söylenen günlüklerde geçiyor. Bu işte en aktif ve etkin rolü oynayan kişi ise dönemin Jandarma Genel Komutanı, emeklilikten sonra Atatürkçü Düşence Derneği Başkanı olan
Şener Eruygur. Darbe veya muhtıra planı Hilmi Özkök'ün karşı çıkmasıyla akim kalır. '
Ayışığı' diye kodlandırılan
darbe planının ardından yine Şener Eruygur tarafından bir başka darbe planı daha yapılır. Bu kez 'Sarkız' adı seçilir. 'Eldiven' ise darbe planları serisinin zirve noktasıdır. Bunun arkasında da yine Ergenekon sanığı Şener Eruygur vardır. Son tahlilde Ergenekon tutuklusu
Gazeteci Mustafa
Balbay'ın günlüklerine yansıyan darbe çalışmaları Türkiye'nin aslında ne tür badirelerden geçtiğini ortaya koyuyor. 'Ayışığı', '
Sarıkız', 'Eldiven' darbe planlarına göre, Türkiye'yi tam bir
kaos bekliyordu. Balbay'ın günlükleri de (2000-2005'te generallerle yaptığı görüşme notları) Türkiye'nin darbenin eşiğinden döndüğüne dair ciddi bir
delil.
Bu notlarda, söz konusu darbelerin aşaması bir bir anlatılıyor. Balbay bir nevi muhtemel bir darbenin tarihini yazmış. Öyle ki, 28 Şubat'ta bitirilmeyen darbenin artık yapılması gerektiği ısrarında olanların gözü dönmüşlüğü günlüklerin satır aralarında ortaya çıkıyor. Dönemin Genelkurmay
Adli Müşaviri
Tümgeneral Erdal Şenel, Balbay'a şöyle diyor: "Ya biz bu işi 28 Şubat'ta bitirecektik. Her şeyi hazırladık. Bakanlar Kurulunu dâhil.
Karadayı bizi uyuttu. Artık gelip 10-15 yıl gitmeden işleri halletmek gerekiyor. Üstelik, 1997'de AB yoktu.
Kopenhag olmamıştı. Şimdi her şey çok daha zor." Balbay'ın günlüklerinde eski
MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun'un kendisine gelen mektupları
Cumhuriyet Gazetesi yetkililerine anlattığı bölüm de var. Bu mektuplarda, "1.
Ordu ihtilale hazırlanıyor" deniyor. Özetle, ortalık buram buram postal kokuyor o tarihlerde.
HABERİN TAMAMI AKSİYON DERGİSİ'NDE