Bağlantılara bakar mısınız!
Kapatma iddianamesinin iki temel dayanağı var: Bunlardan birincisi,
Anayasa'nın 10'uncu ve 42'nci maddelerinin
Meclis tarafından değiştirilmesi.
Her ne kadar o iki madde AKP, MHP ve DTP'li milletvekillerinin toplam 411 oyuyla değiştirilmiş olsa da...
Yargıtay Başsavcısı diğer partileri ve Meclis iradesini es geçiyor ve olayı AKP'nin üzerine yıkıyor; "Üniversitede türbana serbestlik sağlayarak laikliğe aykırı davrandılar" diyor.
Anayasa Mahkemesi (AYM) önce bu davaya bakacak. AYM, Anayasa değişikliklerini ancak ' şekilsel' olarak denetleyebiliyor. Yani, yeterli oyu almış mı,
imzası, mührü tamam mı; ona bakıyor.
Normal şartlarda, CHP'nin başvurusunu reddetmesi, " Biz bunu ' içerik ' açısından inceleyemeyiz çünkü böyle bir yetkimiz yok " demesi gerekiyor. Zaten raportörün de yorumu bu.
AYM bunu dediği anda,
kapatma iddianamesinin en önemli iki dayanağından biri anlamsız hale gelecek.
Yargıtay bildirisi işte bunu engellemeye çalışıyor: Satır arasında, AYM'nin yetkilerini aşarak, 10 ve 42'nci maddeleri iptal etmesini istiyor.
Şunu da unutmayalım: Yargıtay'daki 32 Daire Başkanı, bu bildiriye imza atarak, Yargıtay Başsavcısı'nın hazırladığı iddianamenin arkasında olduklarını ortaya koydu. Yani AKP'nin kapatılmasını istediklerini apaçık gösterdiler.
Gelelim ikinci önemli dayanağa: 17
Mayıs 2006'da
Alparslan Arslan,
Danıştay'a saldırdı. Üyelerden Mustafa
Yücel Özbilgin'i öldürdü.
Hemen Arslan'ın, İslamcı bir
militan olduğu söylendi.
Saldırı " Türkiye'nin 11 Eylül'ü " ilan edildi. Dönemin Cumhurbaşkanı Sezer, saldırının laikliğe karşı yapıldığını ilan etti. Bu şekilde kışkırtılan insanlar
Hükümet ve AKP aleyhine
gösteriler yaptı.
Halbuki kaçarken yakalanan Arslan'ın,
Ergenekon adlı çeteyle ilişkili olduğu ortaya çıktı. ' Ulusalcı' denilen ideolojiye daha yakın bir tetikçiydi.
Alparslan Arslan Davası sürerken,
mahkemeye, Ergenekon bağlantısıyla ilgili sürüyle
delil sunuldu.
Fotoğraf bile vardı.
Ancak Başsavcı, kapatma iddianamesinde bu verileri göz ardı etti. Hükümeti ve AKP'yi,
laiklik düşmanlarını cesaretlendirmekle ve böylece Danıştay saldırısına uygun bir atmosfer oluşturmakla suçladı.
Bu arada Arslan Davası'na
bakan mahkeme de olayı dar bir çerçevede değerlendirmiş, kararını büyük resme bakmadan vermişti.
Davanın savcıları temyize gitti. Böylece "Danıştay'a Saldırı Davası", Yargıtay'ın yolunu tuttu.
Vaziyete bakar mısınız: Yayınladığı bildiriyle AKP'nin kapatılmasını arzuladığını gösteren Yargıtay, şimdi de Alparslan Arslan Dosyası'nı ele alıyor:
1) Eğer Ergenekon bağlantısına dikkati çekerek kararı bozarsa, kapatma iddianamesinin ikinci dayanağı da çökmüş olacak.
2) Tersine... Kararı onarsa, bu kez de iddianamedeki " şeriatçılara atmosfer yaratma " suçlaması güçlenecek.
Tekrar hatırlatalım: Yargıtay Daire Başkanları, ' tarafsız' olmaları beklenen birer '
yargıç'. Ama bu yargıçlar, malum bildiriye imza koyarak, bir " savcının " (yani aynı kurumda çalıştıkları Başsavcının) iddianamesine
destek verdi!
Soralım: Burada bir ' kendi davasına bakma' durumu yok mu? " Yargıç kendi davasına bakamaz " en temel hukuk kaidesidir de; o bakımdan soruyorum.
Dikkati çekelim: Fotoğrafın ortaya çıkışından bunca zaman sonra, tam da
dosya Yargıtay'ın önüne gelmişken, "Ergenekon'dan
tutuklu Veli Küçük'ün yanındaki kişi Alparslan Arslan değil, bir başkası" diye haberler yapılması sizce tesadüf mü?
Başka sorum yok!
EMRE AKÖZ/SABAH