Devlet Bakanı ve Baş
bakan Yardımcısı
Bülent Arınç, ''Biz ne zor şartlarda ikinci dönem
iktidarımızı devam ettiriyoruz. Bu zor şartların ne olduğunu televizyon yayınlarından, gazetelerde sayfa sayfa yayınlanan günlüklerden öğrenebilirsiniz'' dedi.
AK Parti Genel Merkezi'nde AK Parti Siyaset Akademisi kapsamında düzenlenen ''Deneyim Paylaşımı'' konulu derste konuşan Arınç, katılımcılara siyasi geçmişini ve tecrübelerini anlattı.
Arınç,
siyasette kararlı ve cesur olmak gerektiğini dile getirirken, pek çok insanın siyasete girmesine rağmen bunların çoğunun iz bırakamadığını, tarihte iz bırakanların ise ilkeli, prensip sahibi, cesur ve ilkelerinden vazgeçmeden
toplum yararına tavır koyanlar olduğunu anlattı.
Siyaset kurumunun
temiz bir kurum, siyaset kurumu içinde görev alan aktörlerin de genelde temiz ve dürüst insanlar olduklarını ifade eden Arınç, şöyle devam etti:
''Çeşitli mesleklerden insanlar siyasete ilgi duyabilirler,
emekli subaylar ilgi duyabilirler, emekli büyükelçiler ilgi duyabilirler, eğitimciler, iş adamları ilgi duyabilirler. Hatta onların büyük bir kısmı 'Siyasetçi olsam bundan daha iyisini yaparım' diye de kendilerine pay biçebilir. Böyle insanlar Parlamento'ya gelmişlerdir, siyasi parti de kurmuşlardır. Böyle insanlar büyük iddialarla, arkalarında büyük finansal desteklerle siyasi hayata adım da atmışlardır. Mesela Cem
Boyner bir parti kurdu. Aslında çok olumlu düşünceleri de vardı. Sonra Boyner çekildi. 'Yüzde 45 oy alma' iddiası vardı. Binde 4 oy aldı. Namuslu insanmış ki 'Ben bu iddiamı sürdüremeyeceğim' dedi ve partisine
veda etti. Eski
Odalar ve
Borsalar Birliği Başkanı Sayın Mehmet
Yazar da bir parti kurdu, ama başarılı olamadı. Şu anda, ABD'de dişlerini uzun süredir
tedavi ettirmekle meşgul olan
Bedrettin Dalan da büyük iddialarla parti kurdu, ama seçime bile giremedi.
Çünkü toplumda karşılığı olmayan siyasi hareketlerin, 1 kişinin, 5 kişinin 'Biz çok
akıllıyız, bize
Türkiye'nin ihtiyacı var. Akil adamlar' diye bir araya gelip, yemekli toplantılarda bu karara varmaları
arazide hiçbir şey ifade etmiyor. Arazi dediğim Türkiye'dir,
halktır, insanların size bakış açısıdır, sizin onlara verdiğiniz sözlerdir, geçmişteki halk nazarındaki intibanız, algılanmanızdır.''
AK PARTİ'NİN AİLE FOTOĞRAFI
Arınç, 2001 yılında AK Parti'yi kurduklarında Süleyman Demirel'in
aile fotoğrafının kamuoyunda çok konuşulduğunu anımsatarak, ''Bizim aile fotoğrafımızda da ben, Sayın
Abdullah Gül,
Reha Denemeç ve diğerleri vardı. Anadolu'da ilk açılış toplantılarına gittiğimiz zaman farklı yerlerde, 'Biz sizin aile fotoğrafınızı çok sevdik' denildi. Bizim arkamızdaki
rüzgar buydu. Arkadaşlarımız amatördü, ama hepsi dürüst, çalışkandı, hepsi Türkiye sevdalısıydı, siyasette defosu olan insanlar değildi. Yemişlik, içmişlik, yolsuzluğa adı karışmışlık, kandırmışlık, yalan söylemişlik, çok
şükür o fotoğrafın içinde hiçbir zaman yer almadı'' dedi.
2002 seçimlerine yaklaşıldığı dönemde AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, genel başkanlığının iptal edilmesi üzerine muhalefetin ''
Başbakanınız kim olacak?'' sorularına muhatap olduklarını anlatan Arınç, o zaman muhalefete, ''AK Parti'nin içinden 10 genel başkan çıkarabileceğini, ancak muhalefetin bunu yapamayacağını'' söylediğini kaydetti.
Arınç, ''
AK Parti'nin şu anda bile 340 kişilik
Meclis grubundan 10 hükümet çıkarabileceği ve bu hükümetlerin her birinin birbirinden başarılı olacağı'' görüşünü dile getirerek, ''Deneyim sahibi, dürüst, namuslu insanlarla hükümet kuruluyor. Diğerleri için soruyorum bu güce sahip misiniz? Bu mümkün değil'' diye konuştu.
2002 seçimlerinden sonra bazı
siyasi partiler ve genel başkanlarının siyaset arenasından çekildiğine işaret eden Arınç, AK Parti'nin çok zor şartlarda ikinci dönem iktidarını devam ettirdiğini vurguladı.
Arınç, ''bu zor şartların ne olduğunun televizyon yayınlarından, gazetelerde sayfa sayfa yayınlanan günlüklerden öğrenilebileceğini'' söyledi.
''Türkiye'de iktidarda kalabilmenin, muktedir olabilmenin yolunu AK Parti'nin öğrettiğini'' dile getiren Arınç, ''Bu kararlılıktır, bu cesarettir, bu prensiplere sahip olmaktır, partiyi yozlaşmaktan kurtarmaktır'' dedi.
Arınç, her iktidar partisinin içine sonradan, asıl amacı toplumun
refah ve mutluluğu değil, kendi çıkarları olan kişilerin sızabileceğini, ancak parti yönetimi olarak buna karşı tavır koymanın önemli olduğunu kaydetti.
AK Parti'nin iç ve dış politikada bir çok başarıya
imza attığını anlatan Arınç, Lübnan'a bir süre önce yaptığı ziyarette, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Davos'taki tavrının bu ülkede Türkiye'nin itibarını ne ölçüde artırdığına
tanık olmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirdi.
Suudi Arabistan'da da bazı Türk vatandaşlarına benzer olumlu yaklaşımların gösterildiğini anlatırken Arınç'ın gözleri doldu.
'HALKIMIZ MECLİSE GÜVENDİĞİ ANDA DEMOKRASİ ÇOK GÜÇLENECEK'
Bülent Arınç, güçler ayrılığının önemine de dikkati çekerek, Meclis'in yasama ve
denetleme faaliyetlerine müdahalede bulunulmaması gerektiğini vurguladı.
Partilerin demokratik hayatın vazgeçilmezleri olduğunu hatırlatan Arınç, son seçimlerin Türkiye'nin yüzde 85'inin Parlamento'da temsil edilmesine olanak sağladığını belirtti.
Arınç, geçmişte siyaset kurumunun çok yıpratıldığını, bu nedenle yapılan anketlerde, Parlamento'dan çok Silahlı Kuvvetler'e güven duyulduğunun görüldüğünü söyledi.
Bu anketlerin birinci sırasında
sivil kurumların yer alması gerektiğini kaydeden Arınç, şu görüşleri dile getirdi:
''Elbette Silahlı Kuvvetler güven duyulan kurumdur. Ülkemizin güvenliğini, bağımsızlığını sağlayacak askerlik kurumuna güven duyulmaması diye bir şey yok. 70 milyona 'Orduya güveniyor musunuz?' diye sorduğunuz zaman, elbette güveniyoruz deriz ve bunu içtenlikle söyleriz. Sivil kurumlar arasında anket yapıldığı zaman geçmişte
TBMM 9. sıradaydı. Önümüzde başka kurumlar vardı. 2007'ye geldiğimizde TBMM, 10 kurum içinde 3. sıraya yükseldi. Amacımız bunu 1. sıraya yükseltmek. Siyaset kurumuna itibar kazandırmak, yaralarını sarmak, siyaseti şerefli bir iş olarak görmek Türkiye için çok önemli. Halkımız sorunlarına çözüm yeri olarak Meclis'i gördüğü an, Meclis'e güvendiği an Türkiye'de siyasetin ve
demokrasinin çok güçleneceğini söyleyebiliriz.''