Adalet Bakanlığı,
Hakimler ve
Savcılar Yüksek
Kurulu (
HSYK) toplantısında yaşanan
kararname krizinin perde arkasını açıkladı.
Bakanlık, toplantının uzamasının nedenini "Taslak hazırlama yetkisinin Bakanlığımızda olduğu, burada
önerilen isimlerin yürütülmekte olan bir
soruşturmanın ve davanın hâkim ve cumhuriyet savcıları arasında bulunduğu, ilgililer hakkında herhangi bir
disiplin tedbiri ve cezası olmadığı, görev yerlerindeki en az süre olan yedi yılın dolmadığı ve adı geçenlerin atanma yolunda bir taleplerinin de bulunmadığı hususları ifade edilerek, bunun soruşturmaya ve yargılamaya doğrudan müdahale anlamına geleceği gerekçesiyle söz konusu taslağın görüşülmesine
itiraz edilmiştir." ifadeleriyle özetledi.
Adalet Bakanlığı, yaptığı yazılı açıklamada, 2009 yılı
Hâkim ve Savcı Yaz Kararnamesi'nin görüşülmesi, karara bağlanması ve yayımlanması süreçleri hakkında Kurul görüşmelerinin gizliliği prensibi gereğince basında yer alan bazı haber, yorum ve köşe yazılarında yer verilen hususlarla ilgili olarak bugüne kadar açıklama yapmaktan kaçınıldığını belirtti.
Açıklamada, HSYK'nın bazı üyelerince yapılan açıklamada gizliliği ihlal eden tespitlerin yer alması ve buna paralel basın yayın
organlarında çıkan haberler üzerine konunun yanlış anlaşılmalara ve yorumlara neden olmaması için üstlendiği sorumluluk gereği bir açıklama yapma gereği duyulduğu dile getirildi.
"Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğünce hazırlanıp Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'na sunulan kararname taslağını inceleyip, taslağı aynen kabul etmek veya üzerinde gerekli değişiklikleri yaparak karara
bağlamak görevinin Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nda olduğu açıktır." denilen açıklamada, şu ifadelere yer verildi: "Bu bağlamda
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, geçmiş yıllarda olduğu gibi bu yıl da kendilerine sunulan taslağı incelemiş ve aynen veya gerekli değişiklikler yaparak karara bağlamıştır. Adalet Bakanlığı'nın taslağı değiştirtmemek veya taslağın aynen kabulü şeklinde bir talebi söz konusu olamaz, olmamıştır da. Geçen yıllarda olduğu gibi Adalet Bakanlığı'nca hazırlanan
taslak büyük ölçüde tasvip görmüş, yaklaşık yüzde 10'luk bir bölümünde değişiklik yapılarak kabul edilmiştir. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun bazı üyeleri İstanbul'da yürütülmekte olan soruşturmanın gizliliğini ihlal ederek,
dosya numarası da vermek suretiyle incelediklerini iddia ettikleri dosyadaki bazı kararlara karşı
kanun yararına bozma yoluna gidilmesi hususunda Kurul'da görüşme yapılmasını istemiş ve sağlamışlar, kanun yararına bozma yoluna gidilmesine ilişkin kararın oy çokluğuyla alınmasını temin etmişlerdir.
Ceza Muhakemeleri Kanunu'nun 309'uncu maddesine göre kanun yararına bozma talebinde bulunma yetkisi açıkça Adalet Bakanlığı'na verilmiştir. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun Anayasal ve yasal görevleri içerisinde kanun yararına bozma veya bu konudaki başvuruları inceleyip karara bağlama görevi bulunmamaktadır. Buna rağmen fonksiyon gaspı ile kanun yararına bozma yoluna gidilmesi hususunda Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun aldığı karara uyma zarureti olmamasına rağmen, Bakanlığımız bu kararı ihbar kabul etmiş ve ileri sürülen hususlarda kanun yararına bozmaya gidilip gidilmeyeceğinin değerlendirilmesi için kararı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü'ne göndermiştir."
YARGILAMAYA DOĞRUDAN MÜDAHALE EDİLMEK İSTENDİ
2008 yılında
Yargıtay'a kanun yararına bozma talebi ile gönderilen dosyalardan yüzde 94'ünün Adalet Bakanlığı'nın görüşü doğrultusunda sonuçlandığı ve sadece yüzde 6'sının reddedildiği hatırlatılan açıklamada, bu sonucun Bakanlığın bu konudaki hassasiyet ve isabetini gösterdiği kaydedildi.
HSYK tarafından, kendilerine intikal eden şikayet dilekçelerinin gönderildiği Bakanlık biriminden
cevap verilmediği şeklinde açıklama yapıldığının görüldüğü vurgulanan açıklamada, şunlar kaydedildi: "Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, başvuru sahibi olmayıp kendisine intikal ettirilen şikayet dilekçelerini ilgili birime
havale eden konumundadır. Nitekim Kurul kendi görev alanına girmediğinden bahisle bir kısım şikayetleri doğrudan ilgilisine iade etmiş, bir kısmını da gereğinin takdiri için Bakanlığımıza göndermiştir. Bakanlığımıza intikal ettirilen her türlü şikayet ve ihbar dilekçesinin sonucu şikayet eden veya ihbarcısına bildirilmektedir. 2009 yılı yaz kararnamesiyle ilgili konuya tekrar değinmek gerekirse; Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun bazı üyeleri, taslağın karara bağlanacağı aşamada '2009 yılı
CMK 250 Kararname Taslağı Hâkim-Savcı' başlığını taşıyan 11 kişilik yeni bir taslağı Kurul Başkanı olan Bakan'ımız ve Kurul üyesi olan müsteşarımıza vermişler ve ek taslağın Bakanlıkça hazırlanan taslağın devamında görüşülmesini istemişlerdir. Bu taslakta önerilen isimler arasında davaya
bakan mahkemenin başkan ve üyelerinin bulunmadığı, ancak devam eden soruşturmayı yürüten cumhuriyet başsavcısı, cumhuriyet başsavcı vekili ve üç cumhuriyet savcısı ile aynı soruşturmanın değişik aşamalarında tutuklama,
arama, el koyma, iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması gibi koruma tedbirleriyle ilgili kararları veren üç hakiminin olduğu, ayrıca önerilen üç hâkimden ikisinin yargılamayı yapan mahkemenin itiraza tabi kararlarını inceleyen mahkeme üyeleri olduğu görülmüştür. Yine faili meçhullerle ilgili soruşturmayı yürüten bir cumhuriyet başsavcısı ve aynı yerde görevli bir mahkeme başkanı da ek taslakta yer almıştır."
Taslak hazırlama yetkisinin Bakanlık'ta olduğuna dikkat çekilen açıklamada, "Burada önerilen isimlerin yürütülmekte olan bir soruşturmanın ve davanın hâkim ve cumhuriyet savcıları arasında bulunduğu, ilgililer hakkında herhangi bir disiplin tedbiri ve cezası olmadığı, görev yerlerindeki en az süre olan yedi yılın dolmadığı ve adı geçenlerin atanma yolunda bir taleplerinin de bulunmadığı hususları ifade edilerek, bunun soruşturmaya ve yargılamaya doğrudan müdahale anlamına geleceği gerekçesiyle söz konusu taslağın görüşülmesine itiraz edilmiştir. Kararname görüşmelerinin olağan süreci dışında uzamasının nedeni budur. Bunun dışında Bakanlığımızın müzakerelerin uzamasına neden olacak herhangi bir talebi olmamıştır. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun ek taslak veren üyelerine, böyle bir tasarrufun mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik ve
savcılık teminatını ihlal edeceği, kamuoyunda
yargıya müdahale olarak değerlendirileceği ifade edilmiş ve sorun ilave bir cumhuriyet başsavcı vekili görevlendirilerek aşılmıştır. Kararname görüşmelerinin tamamlanmasından sonra Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu 'Gündemdeki diğer öneri ve
tekliflerden kalan hususların Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'na ve Adalet Bakanlığı'na intikal eden şikayet ve başvurular yönünden yasal gereğinin yapılmasını müteakiben görüşülmesine' şeklinde karar vermiştir. Bakanlığımız çoğunlukla birlikte hareket etmiş ve iddia edildiği gibi bu karara muhalefet şerhi koymamıştır." denildi.
KUSURLU DAVRANIŞ SERGİLEYENLERE MÜSAMA GÖSTERİLEMEZ
Görevinin ifasında kusurlu davranış sergileyen kim olursa olsun Bakanlığın müsamaha göstermesinin söz konusu olamayacağı vurgulanan açıklamada şu görüşlere yer verildi: "Bu nedenle Bakanlığımıza intikal eden her iddia gibi Kurul'ca intikal ettirilen iddialar da titizlikle araştırılıp yasal gereğine tevessül edilmektedir. Söz konusu soruşturmanın hâkim ve cumhuriyet savcıları hakkında bu güne kadar Bakanlığımızca şikayetlerin işleme konulmadığı hususu doğru olmayıp buna ilişkin açıklamamız 28.07.2009 tarihinde kamuoyuna duyurulmuştur. Kaldı ki soruşturma izni verilmemesine ilişkin Bakanlığımızın verdiği kararlara karşı yargı yolu açık olup bu kapsamda görülmekte olan davalar da bulunmaktadır. Kendilerinde kararname taslağı bulunmayan, görüşmelerin hiçbir aşamasında yer almayan ve içerikle ilgili bilgi sahibi olmayan bazı Kurul yedek üyelerinin de açıklamaya
imza atmaları dikkat
çekici bulunmuştur. Anayasamızın 138/2. maddesinde 'Hiçbir organ, makam, merci veya kişi yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez;
genelge gönderemez,
tavsiye ve telkinde bulunamaz.' hükmü yer almaktadır. Bu hüküm Bakanlığımız kadar Yüksek Kurulu da kapsamaktadır.
Bağımsız bir şekilde görev ifa etmesi gereken hâkim ve savcılara yürütmekte oldukları bir soruşturma ve bu soruşturma sürecinde verdikleri kararlar sebebiyle, emir ve talimat vermenin de ötesine geçerek görev yeri değişikliği teklif edilmesi mahkemelerin bağımsızlığı ile hâkimlik ve savcılık teminatının açıkça ihlali anlamına gelmektedir."
(CİHAN)