İstanbul 13. Ağır
Ceza Mahkemesi'ndeki
duruşmanın öğleden sonraki bölümünde söz alan
tutuklu sanık Hasan
Atilla Uğur, bütün hayatını
terör örgütü
PKK ile mücadeleye adadığını belirterek, bu örgütle ilişkili kişilerle bağlantı kurduğu iddialarının doğru olmadığını, bunların
iftira olduğunu söyledi.
Sanık Mustafa
Balbay da bütün yaz boyunca avukatıyla beraber suçlamalarla ilgili somut
delilleri irdelemeye çalıştıklarını, ortaya atılan delillerin, delil niteliği taşıyıp taşımadığına ilişkin
mahkemenin karar vermesini istedi.
'İddianamede yer alan ve bana atfedilen günlük adındaki notlar bana ait değildir' diyen Balbay, 'Yaz boyunca bu iddiaları araştırdım. İlk gördüğümde 'bu montaj olabilir' demiştim. 10 yıllık notlar 2 dakika 33 saniyede oluşturulmuş görünüyor. Ben eskiden atletizmle uğraştım. Usain
Bolt olsam bu kadar sürede günlük oluşturamam. Bunun
kopya olduğu açıktır. Bunun delil olup olamayacağını mahkemenize bırakıyorum' dedi.
Bilgisayarına da el konulduğunu, kendisine bir kopyasının verilmediğini ifade eden Balbay,
Savcı Nihat Taşkın'ın 19 Ocak tarihli yazısına karşın hala bilgisayarının ya da imajının (kopyası) teslim edilmediğini anlattı.
İş yeri olan
Cumhuriyet gazetesinin
Ankara Bürosu'nda el konulan bilgisayarların da imajının verilmediğini belirten Balbay, 'Çıkartıldığım mahkemede hakim
Sedat Sami Haşıloğlu, bana sorular yöneltti. O sorulara ilişkin bilgisayar imajları 7 Temmuzda çıkartılmış. CMK'ya göre imajlar olay mahallinde verilmeli. Bunlar delil değeri taşır mı? Bana atfedilen notlar üzerinden başkaları da suçlandığı için bunların delil değeri taşıyıp taşımadıklarına ilişkin karar çıkartılması çok önemli' diye konuştu.
ABD Büyükelçisi ile gizli kapaklı toplantı yaptığına ilişkin iddialar olduğunu dile getiren Balbay, 'gizli kapaklı' olduğu iddia edilen toplantının ABD Büyükelçisi ile gazeteciler
Fikret Bila,
Erdal Sağlam ve Mustafa Öncel'in de katıldığı resmi yemek olduğunu kaydetti.
Hakkında 'yargısız infazın' söz konusu olduğunu ileri süren Balbay, Cumhuriyet gazetesinin Ankara Bürosu'nun santral
telefonundan yapılan bütün görüşmelerinden sorumlu tutulduğunu vurguladı. Balbay, şöyle devam etti:
'Bir kişiyle 300 kere görüşme yapmam çok saçma geldi. Muhabirler konuşmuş, gazetecilik ilişkileri var. Haber alıp haber veriyorlar. Bu sorular bana soruluyor. Gazeteciliğimden hiçbir endişem yok. Yanıt veremeyeceğim hiçbir soru yok. Bilgisayarların imajının verilmemesi, içeriğinin kopya olması, farklı zamanlardaki metinlerin bir araya getirilmesi, çok büyük bir usulü hata olduğunu gösterir. Bunun altını çiziyorum.'
Tutuklu sanık
Tuncay Özkan da iddianamede suçunun delillerinin kendisine söylenmediğini, ancak 3 satırla tutukluluğunun devam ettiğini söyledi.
Özkan, 1 yıldır tutuklu olduğunu, 11 kere de tutukluluğunun devamı yönünde karar verildiğini ifade ederek, elde edilen delillerin CMK'ya uygun olup olmadığının mahkemece değerlendirilmesini istedi.
'Emekli Oramiral Özden Örnek'in günlüklerinde adının geçtiğini' belirten Özkan, 'Örnek'i 2 kere ziyaret ettim. '
Televizyon kanalı kuracağım OYAK'tan reklam verir misiniz?' dedim. 'Recep
Tayyip Erdoğan bana saldırırsa beni korur musunuz?' diye sordum' şeklinde konuştu.
Adil yargılanmak istediğini ifade eden Özkan, mahkemenin kendi hakkını savunmasını istedi.
Özkan, '
terör örgütünün delili olarak gösterilen telefon konuşmasını yaptığı M.A'nın
Metin Akpınar', 'örgüte yeni
eleman kazandırmasının delili olarak gösterilen konuşmayı gerçekleştirdiği S.B'nin de
Süheyl Batum' olduğunu söyledi.
Mahkeme heyetine
başkanlık yapan üye hakim Hasan
Hüseyin Özese de Özkan'a iddianamenin CMK'daki uygulamaya göre okunduğunu, mahkemenin herhangi bir kimsenin etkisi altında kalmadığını ve adil yargılama gerçekleştirdiğini, iddianamenin adı gibi savcıların iddialarından oluştuğunu kaydetti.
'CEZAEVİ İÇERİYE ATTIĞIM İNSANLARLA DOLU'
Tutuklu sanık Adil
Serdar Saçan ise birinci '
Ergenekon'
dava dosyasına MİT'ten gönderilen 6 adet CD'nin kendisine verilmesini istediğini, ancak o dava birleşmediği için mahkemenin bunu kabul etmediğini söyledi.
Saçan, birinci iddianamedeki sanıklar ile ilişkilendirildiğini ifade ederek, 'Tuncay
Güney, Ümit Oğuztan hakkında
soruşturma yapan kişiyim. Davayı kapatmakla suçlanıyorum. Bu belgeleri alıp götürdüğüm söyleniyor. Peki ama MİT'e CD'ler nasıl gitti' dedi.
Hakkında müebbet
hapis cezası istenen örgüt yöneticilerinin hiç ifadesi alınmadan tensiple, itirazla
tahliye edildiğini, kendisi hakkında 20 yıl
hapis cezası istendiğini belirten Saçan, şunları söyledi:
'Beni neden içeride tuttuğunuzu açıklamalısınız. İçeriye attığım insanlarla aynı örgütte ve yan yana koğuşlarda tutuluyorum. Buradaki 4 No'lu cezaevinin üçte ikisi çete suçlularıyla dolu. Yarı yarıya içeriye attığım insanlarla dolu. Beni cezaevinde koruyabileceğinizi mi sanıyorsunuz. Avukatımla görüşemiyorum. Hastaneye gidemiyorum.'
Duruşma sanıkların talepleriyle devam ediyor.
AA