Savcı Savaş Kırbaş ise, "Biz burada
darbe yargılaması yapıyoruz." diye tepki gösterdi.
İstanbul 10. Ağır
Ceza Mahkemesi'nde görülen
Balyoz davasının 25'inci
duruşmasına Halil
İbrahim Fırtına,
Özden Örnek ve Çetin Doğan'ın da aralarında bulunduğu 151
tutuklu sanık ile 22 tutuksuz sanık katıldı. Emekli
Albay Mehmet Fikri Karadağ'ın da aralarında bulunduğu 11 tutuklu sanık, 11 tutuksuz sanık ve hakkında
yakalama kararı bulunan
emekli Orgeneral Ergir
Saygun ise duruşmaya katılmadı.
Bir önceki duruşma
savunmasına tamamlayan eski MGK Genel Sekreteri emekli Orgeneral Şükrü
Sarıışık, dünkü savunmasında belirttiği gibi dönemin
Kara Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral
Aytaç Yalman'ın
tanık olarak dinlenilmesi talebini tekrarladı. Daha sonra da Sarıışık'ın
avukatlarının savunması ile duruşmaya devam edildi. Avukat savunmalarının tamamlanmasının ardından da savcı Savaş Kırbaş'ın soruları ile Sarıışık'ın çapraz sorgusuna geçildi.
Sanık Sarışık çapraz sorgusu sırasında kendisine yöneltilen bir soru üzerine plan seminerindeki ses kayıtlarında iç ve dış tehditlerle alakalı
Türkiye genelinde bir durum değerlendirmesi yaparak buna jenerik
senaryo içinde yer verdiklerini söyledi. Ülkenin geleceği ve bekasını sağlamak için plan seminerinde bu jenerik senaryoyu anlattığını belirten Sarıışık, senaryodaki her şeyin yasal çerçevede konuşulduğunu iddia etti.
Üye hakim Ali Efendi Peksak, plan seminerindeki konuşması sırasında bir parti ismini kullanıp kullanmadığını sordu. Kendisinin kullanmadığını belirten Sarıışık, başka birisinin kullanılıp kullanılmadığından bilgisi olmadığını söyledi.
Üye hakim Peksak, İddianamede yer alan bir ses kaydında 12
Eylül'ün darbe olarak kabul ettiğini sorması üzerine Sarıışık, "Bunu dünya kabul etti. Tüm
ülke kabul etti. Benim kabul etmemem neyi değiştirir?" şeklinde
cevap verdi. Toplumsal olaylarda alınacak tedbirlerin önemli olduğunu ifade eden Sarıışık, ülkeyi bölmek, yıkmak ve irticai faaliyetlere karşı tedbirlerin alınması gerektiğini söyledi. Sarıışık, "Herkez bu konuda hemfikir ve aynı şeyi söylüyor. Bir günde 30 - 40 kişi ölüyor. Ertesi gün bir şey yok. Neden? Çünkü kamu güvenliği sağlandı. Demek ki herkes görevini tamamıyla yaptığı için. Bu günde herkesin görevini tam olarak yapması lazım. Emniyet güçleri de görev sorumluluğu ile düzgün çalışınca ortalık düzeliyor. Herkes görevini yapsa ne gerek var ihtilale ya da darbeye?" şeklinde konuştu.
Bu sırada
Cumhuriyet Savcısı Savaş Kırbaş, "
12 Eylül'de her şey süt
liman oldu diyorsunuz. 11 Eylül'de de aynı ordu vardı. O zaman neden engelleyemedi? Başka bir ordu mu vardı 12 Eylül'de?" diye sorması üzerine sanıklar ve avukatları bu sorunun sorulmasına
itiraz etti. Avukatlar, bu sorunun davayla ilgisi olmadığını belirterek tepki gösterdi. Mahkeme Başkanı Ali Alçık da araya girerek, "Savcı sorusunu sorsun, tamamlasın. Ondan sonra itiraz edin. Neyi soracağını nereden biliyorsunuz?" dedi. Sanık avukatlarından Fatih volkan, "Savcı, herhalde 12 Eylül'ün hesabını soruyor. İddianamede olmayan husus müvekkilime sorulamaz." diye tepki gösterdi. Bunun üzerine
mahkeme heyeti, kendi aralarında kısa bir görüşme yaparak, bu konunun
iddianamede geçmediği gerekçesiyle soruyu reddetti.
Savcı Kırbaş da tekrar söz alarak, "İddianamede olmadığı hususunu kabul etmiyorum. 12 Eylül ile ilgili kıyaslama yapan sanığın kendisidir. Biz burada darbe yargılaması yapıyoruz. Sanık '
Plan seminerinde ve savunmasında 12 Eylül'de etraf süt liman oldu.' diyor. Plan seminerinde görevinizi neden hukuki olarak yerine getirerek yapmadınız? 12 Eylül tarzına ne gerek vardı?" dedi. Sanık Sarıışık'ın avukatı Osman
Topçu da iddianame ve davanın 12 Eylül ile bir ilgisinin olmadığını savunarak bu sorunun sorulmasına karşı olduklarını ifade etti.
Çetin Doğan'ın da aralarında bulunduğu bir kısım sanıkların avukatı Celal Ülgen ise savcının her konuşmasında, "İddianamede yer olmamakla birlikte" ifadesini kullandığını belirterek, "Sanık vekilleri olarak ne 12 Eylül'ü de ne de 12 Eylülcüleri savunma konumuna düşmeyiz. Biz 12 Eylül'de yapılanları kınamış insanlarız.
Türk Silahlı Kuvvetleri bir
havuz gibidir. 12 Eylül'de havuzda başka su vardır. Bir kişi o suda boğulmuştur, sonra su yenilenmiş ve havuz yeniden doldurulmuştur. Şimdi siz kalkıp 'Burada bir çocuk boğulmuştur.' deyip burada hesabını soruyorsunuz." dedi.
Sanık avukatlarından bir kısmının söz alarak iddianamenin üye hakimler ve savcı tarafından hiç anlaşılamamış oldukları yönünde eleştirmesi ve ilkokul çocuklarının bile anlayabileceği benzetmesi üzerine Mahkeme Başkanı tepki göstererek, "Siz anlayabilirsiniz. Çok üstün zekalı olabilirsiniz ama 2 hakime 'ilk okul öğrencilerinin anlayacağı konuyu anlayamamışlar.' diyemezsiniz. Bu nahoş bir tutumdur." şeklinde uyarıda bulundu.
Avukatların, "Savcının bazı sorularına sanıkların
kalp krizi geçirerek rahatsız olabileceği"ni söylemesi üzerine de Başkan Alçık, "Bu sorulardan kimse kalp krizinden ölmez." cevabını verdi.