Başbakan'a üç tavsiye
Maalesef dış dünyada yükselen eğri çizgimiz durdu. Sebebi
Deniz Feneri,
RTÜK başkanı, basın boykotu tartışmaları.
Bir buçuk yıldan beri zaten ayağına takılan ağır zincirlerle hareket etmekte zorlanan hükümet bir de bu tartışmaların içine girince ülkemizin dışarıdan görünen manzarası hiç de sevindirici değil.
Şam Zirvesi,
Ermenistan ziyareti,
Kafkas İstikrar Paktı ve Cumhurbaşkanı'nın BM ziyareti bu tartışmaların gölgesinde kaldı.
Bu tartışmaları Doğan grubunun tetiklediği doğru ancak hükümetin daha doğrusu Başbakan'ın bu tuzağa düşmemesi gerekirdi. Asılsız haberleri Başbakan bizzat isim vererek kendisi değil yardımcıları aracılığıyla tekzip etse ve cevaplasaydı elbette ki daha iyi olurdu.
Ama karşımızda sıra dışı bir Başbakan var.
Başbakan harbi bir adam. Yani hilesiz doğru ve açıkça hareket eden bir şahsiyete sahip. Yazılı metin dışına çıkınca konuşmaya harbi kişiliği yansıyor.
Bu harbi kişiliğine, yılların yorgunluğu eklenince bu tür kazalar kaçınılmaz oluyor. 6 yıldır dur
durak bilmeyen şehirden şehire ülkeden ülkeye koşan, günlük 3-5 saatlik uykuyla yetinen bir insan düşünün. Dışarıda en girift diplomatik faaliyetler, içeride bin bir çeşit hükümet işleri, ötede koca parti teşkilatı, toplantılar, önüne gelen istihbari bilgiler; bütün bunlar ve diğerleri eğer Başbakan gibi kendisine zaman ayırmayan ve her biriyle ciddiyetle ilgilenen bir kişi üzerinde toplanıyorsa arada bir böylesi kazalar kaçınılmaz hale gelir..
Gazete boykotuyla ilgili sarf ettiği sözler de harbiliğinden kaynaklanan bir kazadır diye düşünüyorum. Böyle bir boykotun tutmayacağını sadece boykotun değil teşvikin de etkili olamayacağını en iyi bilenlerden biri Başbakan'dır.
Ben Doğan grubunun yaptığı yayınları haklı görmüyorum ama Başbakan'ın onları muhatap almasını da isabetli bulmuyorum. Yalan haberleri yayınlayan basını boykot
çağrısı kendince makul görünüyor olsa da bu çağrı bir Başbakan'ın ağzından çıkınca ister istemez basın özgürlüğüne yönelik bir tavır olarak algılandı/algılanıyor, dolayısıyla işiten herkese "İşte budur!" dedirtmiyor.
Harbiliğin bir başka veçhesi var ki o da Başbakan'a yarıyor. Onu sevenler onun en başta bu harbiliğini seviyorlar. Onda kendilerini buluyorlar. Aslında siyaseten kaybetti gibi görünse de pek kaybetmişe benzemiyor.
Benim Başbakan'a üç tavsiyem var.
Birincisi şu bayram tatilinde birkaç gün dinlenmesi. Türkiye'de dinlenemez, çünkü yine sokağa çıkar yine siyasetten kurtulamaz. Bence birkaç gün ailesiyle birlikte sakin bir
yurt dışı seyahatine çıkmalı. İyice dinlenmeli.
İkinci tavsiyem Deniz Feneri gibi, basın boykotu gibi konularda ortak aklı devreye sokmasıdır. Rahmetli
Özal her ay İstanbul'da
merhum Sabahattin Zaim gibi
bilge insanlardan oluşan bir
heyet ile oturur istişare ederdi. Özal'ın ilk dönemi başarılarla doludur. İkinci döneminde bu istişareyi terkettiği ve çevresi farklı insanlarla dolduğu için partisi eridi, kendisini sevenler bile duvardaki resimlerini indirdiler ve partisinin üçüncü dönemi olmadı!
Üçüncü tavsiyem de bugünlerde
Anayasa Mahkemesi'ndeki DTP davasına yoğunlaşmasıdır.
AK Parti'nin kapatılması ne kadar yanlış idiyse DTP'nin kapatılması da o kadar yanlıştır. Bugünlerde gündemimize
Venedik Kriterleri damgasını vurmalıdır. Teröre bulaşmamış partilerin kapatılmaması gerekir. Partinin hükmi şahsiyetini mahkum etmek yerine suç işleyen şahısların cezalandırılması ve partilerin uyarılması ilkesi gündemde tutulmalıdır.
DTP'nin kapatılması onlara oy veren seçmenin devlete küstürülmesi demektir. Bu sonuç ne terörle mücadeleye bir fayda sağlar ne de siyasi istikrara bir faydası olur.
Demokrat olmanın gereği
halkın oylarıyla seçilmiş vekillerden oluşan DTP'nin kapatılmasına karşı çıkmaktır.
Fikir özgürlüğünü savunmanın gereği de bu kapatmaya karşı çıkmaktan geçer. Partileri halk kapatmalıdır. Partilerde suç işleyenler varsa
mahkeme onları cezalandırmalı ve partileri odak olma konusunda ikaz etmelidir. Yani Siyasi Partiler Kanunu'ndaki eski 103. madde yeniden düzenlenmelidir.
Anayasa Mahkemesi CHP'nin hesaplarında yargılanmasını hatta mevcut yasal düzenlemeye göre kapatılmasını gerektiren yanlışlar buldu. Ayrıca CHP'nin yurt dışından para desteği aldığı belgeleri basında yer almaya başladı.
Basında CHP de kapatılmalı gibi düşünceler yer almaya başladı. Bence AK Parti burada da CHP'nin yanında durmalı, bu tür yanlışlıklar ve eksiklikler sebebiyle de partilerin kapatılmaması gereğini vurgulamalıdır.
AK Parti kanaatimce bu günlerde Siyasi Partiler Yasası'nı konuşmalı ve partilerin kapatılmasına, halen davası devam eden DTP'nin de kapatılmasına şiddetle karşı çıkmalıdır.
Böyle düşünüyorum.
RESUL TOSUN/YENİ ŞAFAK