Tamam,
Genelkurmay Başkanı demokrasiye, hukuk devletine ve bu nitelikleri haiz sanılan cumhuriyete hiç uymayan, düşünce ve basın özgürlüğüne saldıran, tehdit eden "konuşma" yaptı.
Peki onun başında olduğu varsayılan "
muhtıra kolektörü" hükümet ne yaptı?
Ne tür bir tavır aldı?
Sokakta vatandaşı yahut can ciğerken aralarının bozulduğu medya patronunu (bir süreliğine) azarlayan Başbakan, kendisini çiğneyip geçen konuşmayı nasıl karşıladı?
Aynen pozisyon aldı, bir gün sonra misliyle yüzümüze çarptı!
Siz bu ülkede bir "
Milli Savunma Bakanı" olduğundan emin misiniz?
Öyle birisi var mı?
Kendisine, durumlarının Meclis'te düzeltilmesi için talepler ileten
emekli asker örgütlerine "Genelkurmay
teklif getirmedikçe biz bir şey yapamayız" diyen bir "millet" vekili, "hüküm"et mensubu hakikatte var olabilir mi, fırtınada burnunu çıkarabilir mi zaten!
Kaldı ki...
Hükümet, hem Genelkurmay'ın "tehdidi"nden sorumludur...
Hem de Genelkurmay'ın köpürdüğü "
ihmal iddiaları"nın da esas siyasi sorumlusudur.
Bu ülkede iki ayrı devlet yok ise... Bu rejim
Anayasa kitapçığında tanımlandığı gibiyse...
Sorumluluk önce "Yürütme"nindir, hükümetindir, Başbakan'ındır, siyasidir...
Sonra idari, askeri.
Herkes sorumluluğunu bilsin!
UMUR TALU -SABAH