Erdoğan değişiyor mu?
Baş
bakan Erdoğan'ın "pompalı
tüfek" ile "beğenmiyorsan git" açıklamasına Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat'ın istifası da eklenince kafalar biraz karıştı.
Acaba Erdoğan'ın
Güneydoğu politikasında bir kırılma mı söz konusu? Son
seçimlerde bölgede birinci olan
AK Parti eksen mi değiştiriyor? Yeni dönemde
Kürt açılımının yerini sertlik yanlısı devletçi politikalar mı alacak?
Başkentte bu sorular sıkça soruluyor. Erdoğan'ın askerle yakınlaştığı da
eleştiri konusu, değişik yorumlara yol açıyor. AK Parti Hükümeti'nin
terörle mücadele konusunda askerle uyum içinde çalıştığı doğru. Bu
doğal da. Kaçınılmaz bir sonuç.
Askersiz bir çözüm düşünülemeyeceğine göre aksi mümkün mü?
Hayır. Asker mücadelenin bir parçası. Dağda eli silahlı teröristle mücadele öncelikle güvenlik kuvvetlerinin işi.
Ayrıca uyum,
terörle mücadelenin tümüyle askere bırakıldığı anlamına da gelmiyor. Mesele, malum çok boyutlu, güvenlik kuvvetlerine bakan yönü olduğu gibi siyasete bakan yönü de var. Hatta
sivil toplum örgütlerini ilgilendiren tarafı var. Hükümetle Genelkurmay'ın uyum içinde çalışmasından siyasi ve sivil inisiyatifin geriye düştüğü şeklinde sonuçlar çıkarmak hiç de gerçekçi değil. Abartılı ve zorlama yorum olur.
Erdoğan'ın son dönemdeki açıklamalarını doğru anlamak için hem parti yöneticisi hem de Erdoğan'a yakın isimlerle konuştum. Edindiğim izlenim,
Başbakan'ın '
pompalı tüfek" ve "beğendiğin yere git" açıklamalarının "konjonktürel ve tepkisel" olarak yorumlanmasının daha sağlıklı olacağı yönünde. Bir eksen veya politika değişikliğinin sonucu değil yani. Dışlayıcı, ötekini reddeden bir milliyetçiliğe kayma da değil. Malum, medyada bu yönde yorumlara sıkça rastlanıyor.
Başbakan, dün grup toplantısında
Hakkari konuşmasında "ya sev, ya terk et" şeklinde formüle edilen tartışmalı sözlerine açıklık getirdi; "Bugüne kadar hiçbir yerde "ya sev ya terk et" ifadesi kullanmadım. Bunun patenti MHP'ye aittir. Tayyip Erdoğan'a ait değildir. Ben bu ifadenin karşısında olan biriyim." dedi.
Şüphesiz "beğenmiyorsan, beğendiğin yere git" demek ne kadar doğru tartışılır; ancak Erdoğan'ın üslubunun neden sertleştirdiğini anlamak hiç de zor değil. Bölgeden yansıyan fotoğraflara bu açıdan bakmak yeterli. Terör örgütünün siyasi uzantısı gibi hareket eden DTP'nin son dönemde başgösteren çirkin eylemleri, araçları ateşe vermeye kadar varan
sokak gösterileri herkesi çileden çıkardı.
DTP milletvekilleri ve belediye başkanlarının Başbakan'ın Güneydoğu seyahatlerine dönük provokatif engelleme girişimlerini unutmamak lazım. Bir milletvekili Başbakan'ın Van'a gitmesini, Şaron'un Mescid-i Aksa'yı ziyaretine benzetme cüretini gösterebildi. Terör örgütünün Erdoğan'ı
protesto etmek amacıyla devreye soktuğu
kepenk kapatma gibi eylemlerin hayata geçmesinde DTP bizzat rol aldı. AK Parti ile DTP bölgede çok çetin geçmesi beklenen seçim yarışına hazırlanıyor. Seçim sürecini
erken başlattıkları bile söylenebilir. DTP'nin mücadeleyi meşru zeminin dışına taşımaya çalıştığı da bir realite.
Toparlayacak olursak Erdoğan'ın son günlerde sertleşen söylemini bir kırılma veya eksen değişikliğiyle izah etmek yerine terörr örgütü ve DTP'nin kendisini
hedef alan provokatif eylemlerine bir
cevap olarak yorumlamak daha doğru olur. Konjonktürel ve DTP ile sınırlı. Bir AK Partili 'Başbakan'ın Güneydoğu ve Kürt sorunana bakışında bir değişiklik olmadığı kısa sürede görülecek.' dedi. Bu tartışmalar önümüzdeki dönemde de Güneydoğu sorununun siyasetin ağırlık merkezini oluştaracağını gösteriyor.
MUSTAFA ÜNAL-ZAMAN