Hürriyet Gazetesi'nden Metehan Demir'in haberine göre Erdoğan operasyonu değerlendirirken, “Büyük resim ortaya çıktı mı?” sorusuna, “Hayır. Ortaya çıkacak daha çok şey var. Bir bedene giren virüs misali. Virüs vücuda girer, uzun süre yerleşir ve orada kendine yer edinir. Ama vücut sonra o virüse karşı kendini toparlar, sonra da o virüsü yok eder” cevabını verdi. Başbakan, Savcı Zekeriya Öz için de ''O savcı dürüst değil. Kalkıp benim kendisine yüksek yargıdan birilerini gönderdiğimi söylüyor. Kurcaladıkça başka şeyler de ortaya çıkabilir. Yargı önce kendi içinde temizlik yapmalı, kendini temizlemeli'' yorumunda bulundu.
“28 Şubat postmodern darbeydi bu da dostmodern” diyen Başbakan, Uzakdoğu gezisinin son gününde Kuala Lumpur’da beraberindeki gazetecilere şunları söyledi:
BÜNYEMİZE BİR ŞEY OLMAZ
(Ekonomik göstergelerde kırılganlık endişesi var mı?) Endişem yok. Çok daha iyi olacak. Gösterge faizi 10.40’tan 9.79’a indi. Bunlar iklim koşulları gibidir. Tabanınız, bünyeniz sağlam olursa, bir şey olmaz. Böyle Gezi’yle, şununla bununla bizim sağlam bünyemize bir şey olmaz. Ekonomimizle oynayamazlar, oynatmayız. Dönüşte özellikle finans sektöründeki aktörlere de mesajlarımızı vereceğiz.
DERTLERİ VATANA İHANET
Bence en büyük sıkıntı yargı vesayeti. Türkiye’nin en saygın firmalarının düştüğü durum ortada. Devletle ilişkilerinden ötürü değil, yaptıkları alışveriş ve iş için insanları sıkıntıya sokuyorlar. ‘Kara para aklama’ diyorlar. Neye göre kara para? Bence para bankaya girip bankadan çıkıyorsa, ona kara para diyemezsin. Biz 2 kez vergi affını niye çıkarttık? Çünkü, para ya yastık altındaydı ya da yurtdışında. Onu sisteme çekmek için bu düzenlemeleri yaptık. Yargı bunu niye yapıyor? Vatana ihanetten başka dertleri yok. 3. Havaalanı, 3. Köprü istenmiyor. Çünkü ulaşım sıkıntısını çözeceğiz. Çözmemizi isterler mi? Yargının takıntılı tavrına hiçbir şekilde güvenemiyoruz.
BEDENE GİREN VİRÜS MİSALİ
(Büyük resim ortaya çıktı mı?) Hayır. Ortaya çıkacak daha çok şey var. Bir bedene giren virüs misali. Virüs biliyorsunuz bir vücuda girer, uzun süre yerleşir ve orada kendine yer edinir. Ama vücut sonra o virüse karşı kendini toparlar, sonra da o virüsü yok eder.
PSİKOLOJİK BASKI GİRİŞİMİ
(HSYK açıklaması) Tıpkı Danıştay olayı gibi. HSYK Kanunu’nun 138. maddesini çalıştırıp, Anayasa Mahkemesi’ne güya ön alıyor. Psikolojik baskı girişimidir bu. Bu defa da HSKY’da yeni düzenlemenin Anayasa Mahkemesi’ne gideceğini varsayıp oraya gözdağı vermeye çalışıyorlar.
KATİLLİĞİ TESCİLLİ OLANLAR DEĞİL
(Yeniden yargılanma) Yeniden yargılama 17 Aralık komplosu ile ilgili değil. Kuru-yaş meselesi. Mesela (eski) Genelkurmay Başkanımız İlker Başbuğ hakkındaki süreçle ilgili daha önce de konuşmuştum. Kalkıp ona terör örgütü lideri derseniz felakete yol açarsınız. Hem sonra niye daha önce o görevindeyken yapmadınız bunu. Sen o zaman neredeydiniz sayın savcı? Genelkurmay Başkanı’nın dokunulmazlığı yoktu. Emeklilikten sonra mı önünüze geldi? Emir komuta zincirindekiler ne olacak? Sivillerden en alt düzeydeki askere kadar herkesi kapsaması lazım. Biz herhalde burada katilliği tescilli olanların yeniden yargılanmasından da bahsetmiyoruz.
BASIN AYAĞINA DOKUNULMADI
Olay, Ergenekon ve Balyoz da değil. Bu işin sermaye ayağı, medya ayağı da var. 28 Şubat’ta medya ve sermaye ayaklarına dokunulmadı. Yeniden yargılamada onlar da gündeme gelecek. Bir başka yön ise o davalarda TSK personelinin yanısıra siviller de içeriye alındı. 28 Şubat’ta medya ve sermaye, hükümet indirip hükümet kuruyorlardı. 3 dönemdir AK Parti iktidarda. Şimdi ‘onu nasıl indiririz’ toplantıları yapıyorlar. Menderes’e yapılan şeyi bizim hükümetimize yapmak istiyorlar. Yargı erki son referandumla yürütmeye müdahale gücü elde etti ve bunu uygulamaya başladı.
DOSTMODERN DARBE
(HSYK düzenlemesi, siyasetin yargıya müdahalesi mi?) Referandumda iyi niyet gösterdik. HSKY’yı bağımsız yaptık. Fırsat bildiler. Yargı kimilerine göre şimdi fiilen yürütme ve yasamanın üstüne çıktı. Kimilerinin dediği gibi 28 Şubat postmodern darbeydi, bu da ‘dostmodern.’
PARA CEZASIYLA YIRTTIK
(Darbeciler hesap verir imajı zedelenir mi?) Hakkın zayi olmamasına ilişkin, gerçekten haksızlığa uğramış olanlara yönelik bir süreç bu. (2002-2009 arasında Ankara’da sanki hiçbir şey olmamış gibi bir algı çıkar mı?) Çok uzağa gitmenize gerek yok. AK Parti’nin kapatılması teşebbüsünü hatırlamak bile yeterli. Anayasa Mahkemesi yeterli sayıya ulaşamadığı için 20 trilyon para cezasıyla yırttık. İnsan çıldırır. Vatanı mı sattık? Karar gerekçesinde öyle bir laiklik tanımı yapmışlar ki, getirmişler başörtüsüne bağlamışlar. Ne oldu peki? Başörtüsü kamuda, okulda, Meclis’te artık serbest. Kıyamet mi koptu? Şimdi öyle güçlü gelelim ki, o kararı veren Anayasa Mahkemesi’nden bile gerekirse hesap soralım. Hiç değilse 20 trilyon lirayı kurtaralım.
TIR İÇİN KOŞARAK GELDİ
(El-Kaide' class='textetiket' title='El Kaide haberleri'>El Kaide’nin Suriye ve Irak’taki faaliyetleri) Ana muhalefet bizi El Kaide ve El Nusra’ya iliştirmeye çalışıyor. Halbuki El Kaide gibi örgütlere karşı en kararlı mücadeleyi veren biziz. Adana’daki o savcı, TIR olayından önce Reyhanlı’daki olaylarda konuya el koymaktan kaçınan savcıydı. TIR olayında ise kalkıp Adana’dan koşarak geldi.
YARGI KENDİNİ TEMİZLEMELİ
(Özel yetkili mahkemelerin kapatılması) Bir çalışma yapıyoruz. Hukukçularımız yargıyla ilgili sıkıntıların hepsini bir pakette toplayacaklar. Aslında yargının önce kendi içini temizlemesi lazım. Bu iş benim başıma geldi. Ziya Gökalp’ten bir şiir okudum yargı beni içeri aldı. Biri çıkmış şimdi onu hatırlatıyor bana. Biliyorsunuz yüksek yargıdan birisi rüşvete karıştı ama onu bıraktılar gitti.
ÖZ’E YANIT
O savcı dürüst değil. Kalkıp benim kendisine yüksek yargıdan birilerini gönderdiğimi söylüyor. Dürüst değil. Bir kere ben böyle bir şey yapmam. Buna gerek olsa ben konuyu Adalet Bakanımla ya da müsteşarıyla konuşurum. Yurtdışı seyahatlerine ilişkin kayıtların hepsi ortada. Kurcaladıkça başka şeyler de ortaya çıkabilir. Yargı önce kendi içinde temizlik yapmalı, kendini temizlemeli.